Cumartesi, Kasım 1, 2025

Sistematik

Siyaset ve bürokrasi, ikinci dünya savaşı sonrası dönemde taşıdıkları ideolojik zeminli resmî kimlikleri ile devletlerin örgütlenme şemsiyesinde soğuk savaş sonrasına kadar geldiler. Demirperdenin çöküşünden sonra bu kez terörizm ve vesayet savaşları ile tek kutup anlaşılan gücün militer müdahaleleri siyaset ve bürokrasi takımını bir tarafta yakın görünme zorunluluğu çerçevesinde tarafsız ve sözde saygın konumlarından uzaklaştırdı. 

Ulus Devlet üst yapılanmaları son yetmiş senelik süreçte bilhassa savaş galiplerinin tercih ve öncelikleri ile ve ilaveten türlü düşüncelere göre bir uluslararası düzende tanzim edilmiştir.

Birleşmiş Milletler çatısı altında, Güvenlik Konseyi kontrolünde ve muhtelif alt başlıklardan kurulu komiteler, devletler alt yapılanmalarını; ideolojilerden idari rejimlere, sağlık’tan ziraat ve gıda politikalarına, mahalli kültürlerden baskın eğitim salınımına, nüfus ve göç hareketlerinden bölgesel dengelere uzanan geniş yelpazede kontrollü iş görü kabiliyeti ile tesis ettiler. Keza Dünya Bankası, IMF ve diğer kuruluşlar finans alanındaki uluslar üstü kurumları oluşturdular.

İstikrar denilen algı; tasarlanan kriz yönetimi tercihleri ile kontrollü olarak zamana oynamak suretiyle eldeki öznel ve nesnel araçlarla hegemonyayı sürdürebilir kılmaktır. Kullanılabilirlik açısından en vermli ve tükenmez kaynak zaman ve nesillerdir.

Göründüğü kadarı ile düzenin devamı uğrunda, yaşam biçimlerinin, kullanılan öznel ve nesnel araçların değişime uğraması; geliştirilen ve empoze edilen uygarlık fikriyatının ve ürünlerinin devreye alınmasına alan yaratmanın ve kontrollü dağılımının bir gerekliliği olduğudur. Mevcut şartlarda krizleri aşabilmenin tek anahtarı savaştır

Kamusal sistemlerin devlet kurumsal kimliği ile pratiği bir hayli yıpranmış durumda olmakla beraber yerine henüz daha kullanışlı alternatiflerinin risklerine binaen zaman kazanmak adına pandemi dönemi, ‘mutasyon’ özelliği ile sermaye için mükemmel bir geciktirici, öznel kurumlar için ise terbiye edici etki yaratırken yaygın kitleler için ise “filler dövüşür çayır ezilir” tabirini kullanmak yanlış olmazdı.. 

Dünya nüfusunun büyük kısmını teşkil eden ve günümüzde az gelişmiş kategorisinde anılan kitleler zaten varolan müşkül vaziyetlerine ilaveten görünen odur ki kırılgan uluslar arası ilişkiler dönemine ek olarak istikrarsızlık ve savaş riski dönemi zorluklarına da katlanacaklardır. Bu konuda bir değişiklik olmadığı da meydandadır. 

Medeniyeti temsil eden hakim unsurlar;  kullanılmaya müsait olan zümrelerin dışındaki ekseriyet için hayatlarında kamusal hizmet ve servis sağlayıcısı ‘devlet’ unsurunu fiilen aşındıran her türlü fırsatı gözardı etmiyorken geniş insanlık ailesine iki seçenekli tercih uzatıldığını görmemek mümkün olamaz. 
 

  • Silahlanma yarışı ile refah veya sosyal devlet ilkesinin reddi.
  • İstihdamı sürdürebilmenin bedelinin; mali, sağlık ve psikolojik risklere karşı korunmanın kişinin iradesi dışındaki belirsiz unsurlara terki anlamındadır. 

Bir başka deyişle hayatın, doğanın içinde bulunmanın külfeti ağırlaşıyor. 

Yeni bir hayat tarzı-internet- üzerinden fiziki hareket kabiliyeti kısıtlanan insan daha güvenli fakat daha az hayati bir sanal sonsuz erişilebilirliğin modern mahkumu olarak sivriliyor. Her nasıl ki sanal hayatın ve doğa dışı kalmanın nimeti artmış görünüp, hareket ve seyahat hürriyeti sözde genişliyor.

Demir Uzun

Diğer Yazarlar