Çarşamba, Kasım 5, 2025

AB Komisyonu’nun 2025 Türkiye Raporu yayımlandı

Avrupa Komisyonu’nun Batı Balkan ülkeleri ve Türkiye’yi içeren 2025 Genişleme Paketi ve ülke raporları bugün yayımlandı. 2025 Türkiye Raporu’nda, önceki raporlarda bulunan demokrasi, temel hak ve özgürlükler ve yargı gibi alanlardaki gerilemelere yönelik tespitler yer almaya devam etti. 114 sayfalık raporun giriş bölümünde, katılım müzakerelerinin 2018’den bu yana askıya alınmış olduğu belirtilerek, “AB’nin demokratik standartların, hukukun üstünlüğünün, yargının bağımsızlığının ve temel haklara saygının sürekli olarak kötüye gitmesine ilişkin ciddi endişeleri giderilmemiştir. 2025 yılının başından bu yana seçilmiş yetkililer, muhalif siyasetçiler, siyasi aktivistler, sivil toplum ve iş dünyası temsilcileri, gazeteciler ve diğer kişilere yönelik tutuklamalar ve suçlamalar, Türkiye’nin demokratik geleneğine bağlılığı konusunda giderek artan soruların ortaya çıkmasına ve yargının bağımsızlığı konusundaki endişelerin derinleşmesine neden oldu” ifadelerine yer verildi. 


Türkiye 2,7 milyon Suriyeli’ye geçici koruma statüsü altında ev sahipliği yaptı

Türkiye’nin 2,7 milyon Suriyeli’ye geçici koruma statüsü altında ev sahipliği yaptığı, AB’nin 12,5 milyar euroluk paketi mülteciler için seferber ettiği kaydedilerek, “Ekonomik açıdan bakıldığında, Türkiye 2024 yılında AB’nin beşinci büyük ticaret ortağı olmaya devam etmiş ve ticaret hacmi 210 milyar euronun üzerine çıkarak rekor bir düzeye ulaşmıştır. Türkiye giderek daha aktif ve çok katmanlı bir dış politika izliyor. Artan jeopolitik zorluklar, özellikle Suriye, Ukrayna, Gazze ve Güney Kafkasya’daki gelişmelerle bağlantılı olarak, Türkiye’nin bölgesel düzeydeki stratejik rolünü vurgulamakta” denildi.

2023 yılından bu yana Türkiye ile Yunanistan arasındaki ikili ilişkilerin iyileşmeye başladığı ve Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de herhangi bir izinsiz sondaj faaliyeti yürütmediği ve Yunan adaları üzerinde uçuşlar yapmadığına değinildi. Raporda, Türkiye’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni tanımayı reddetmeye devam ettiği ve BM Güvenlik Konseyi kararlarına zıt bir şekilde iki devletli çözümü savunmaya devam ettiği not edildi.


“Hukuk sistemine duyulan kamu güveni tarihinin en düşük seviyesinde”

Raporda, “Yargı, yürütmenin kontrolü altında olmaya devam etmekte, bu ise hem yargı bağımsızlığını zedelemekte hem de yargı kararlarının niteliğini olumsuz etkilemektedir. Yargı organları, muhalefet temsilcileri ve seçilmiş yetkilileri hedef alarak seçici bir şekilde hareket etmiş, buna karşılık iktidar koalisyonundaki yetkililere yönelik benzer işlemlerden kaçınmıştır. Bu durum, yargı süreçlerinin tarafsızlığına dair şüpheleri artırmış ve hukuk sistemine duyulan kamu güvenini tarihinin en düşük seviyesine indirmiştir. AİHM’in bazı kararları hala uygulanmamış ve bazı mahkemeler ise Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını yerine getirmeyi reddetmekte. Bu durum, sistemin bütünlüğünü ve işleyişini zedelemekte” değerlendirmesine yer verildi.

Yargının bağımsız ve tarafsız olarak işlevini yerine getirmesine olanak sağlanması, Avrupa standartlarıyla uyumlu siyasi ve hukuki ortam oluşturulması, kuvvetler ayrılığının güçlendirilmesi ve AİHM içtihatlarına göre karar vermesi gereken Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına saygı gösterilmesinin sağlanması AB Komisyonu’nun Türkiye’ye yargı alanındaki tavsiyeleri arasında yer aldı.


“İlk kez, görevdeki bir parti başkanı kamuya açık konuşması nedeniyle yargılandı”

İnsan hakları alanında genel durumun kötüleştiği vurgulanarak, ulusal mevzuatın insan hakları ve temel haklara saygı konusunda genel garantiler sağladığı ancak mevzuatın bazı bölümleri ve uygulamaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile AİHM içtihadına uygun olmadığı belirtildi  Raporun devamında, “Rapor döneminde, gazeteciler, yazarlar, avukatlar, akademisyenler, insan hakları savunucuları ve diğer eleştirel fikirler hakkında, terörizme destek iddiasıyla yürütülen soruşturmalar, davalar ve mahkumiyetler yoğunlaştı. Birkaç yıl aradan sonra ilk kez, görevdeki bir siyasi parti başkanı kamuya açık konuşması nedeniyle yargılandı. Muhalefet siyasetçilerine yönelik yargılamalar devam etti ve bir muhalefet partisine karşı soruşturma başlatıldı” ifadelerine yer verildi.


“Türkiye, dış politika ve bölgesel konularda AB ile somut bir diyaloğa daha açık”

Türkiye’nin AB ile ortak dış, güvenlik ve savunma politikası konusunda sınırlı ilerleme kaydettiği belirtilen raporda, “Türkiye, dış politikasını AB ile uyumlaştırma konusunda çok az siyasi irade gösterse de dış politika ve bölgesel konularda AB ile somut bir diyaloğa daha açık görünmüştür” ifadesi kullanıldı. Bu dönemde AB ile Türkiye arasında bazı diyalog ve istişarelerin yapıldığı anımsatılarak, “(AB’nin ortak dış ve güvenlik politikasına) Uyumu iyileştirmeye yönelik herhangi bir çaba gösterilmemesi, Türkiye’nin AB’ye katılma yönündeki stratejik hedefine aykırıdır” denildi.

Türkiye’nin Rusya ve Ukrayna arasında doğrudan görüşmelere ev sahipliği yaparak kolaylaştırıcı ve potansiyel arabulucu rolüyle öne çıkmaya devam ettiği dile getirilen raporda, “Türkiye, Rusya’ya karşı AB’nin yaptırımlarıyla uyumlu hareket etmemekte. Ancak, Rusya’ya yönelik yaptırımların Türkiye üzerinden aşılmasını önlemeye yönelik adımlar attı” ifadelerine yer verildi.


“Hükümetin terörle mücadele etme hakkı ve sorumluluğu var”

“Terörsüz Türkiye” sürecine ilişkin gelişmelerin özetinin verilmesinin ardından Türkiye’nin terörle mücadele operasyonlarını sürdürdüğü belirtilerek, Meclis’in Suriye ve Irak’taki Türk askerlerinin görev süresinin uzatılmasına ilişkin tezkerenin kabul edildiği anımsatıldı. Raporda şu değerlendirme yapıldı: “Hükümetin terörle mücadele etme hakkı ve sorumluluğu bulunmakta. Ancak bu süreçte hukukun üstünlüğüne, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı göstermesi gerekmektedir. Güvenlik güçleri tarafından insan hakları ihlallerinin devam ettiği bildirilmiştir. Kürtlere yönelik nefret suçları devam etti. Diyarbakır’ın Sur ilçesi ve bölgedeki mülkiyet haklarıyla ilgili idari başvurular ve yargı süreçleri devam ediyor. Terör tanımının geniş yorumlanması ve Kürt meselesi üzerinde çalışan gazetecilere, siyasi muhaliflere, baro temsilcilerine ve insan hakları savunucularına yönelik adli ve idari baskı uygulamaları devam etmiştir.”


“Türkiye vize politikasını AB politikasıyla daha uyumlu hale getirmeli”

Raporda, Türkiye’nin ulusal vize politikasının “Özellikle vatandaşlarının AB’ye giriş için vizeye ihtiyaç duyan ülkelerin listesi açısından, AB’nin vize politikasıyla uyumlu olmadığı” belirtildi. “Türkiye’nin vize politikasını AB’nin vize politikasıyla daha fazla uyumlu hale getirmesi gerekmektedir” denilen raporda, atılması gereken adımlara yer verildi. Raporda, “Türkiye, vize serbestisi yol haritasında yerine getirilmemiş altı kriteri karşılama konusunda ilerleme kaydetmedi. Türk vatandaşları hala vizeye tabidir. Bununla birlikte, Avrupa Komisyonu, 15 Temmuz 2025 tarihinde, Türk vatandaşlarının Schengen vizelerine başvurmasını kolaylaştırmak amacıyla kademeli (cascade) kuralı olarak adlandırılan kuralları kabul etti” denildi.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM