Uluslararası ticaret son yıllarda küresel büyümenin, verimlilik artışının ve yoksulluğun azaltılmasının en önemli itici güçlerinden biri olmuştur. Küresel değer zincirlerinin yükselişi, üretim süreçlerinin ayrışarak farklı ülkelerde üretilmesine imkan tanımış, maliyetleri düşürüp, inovasyonu arttırarak firmaların daha geniş kaynak imkanlarına erişimini sağlamıştır.
Ancak madalyonun tersine bakıldığında tabiatıyla bazı risklerin henüz içinde yaşanılan kısa dönemde dahi yaşanılır olduğu örnekler halinde mevcuttur. Covid Salgını, Ukrayna savaşı, artan jeopolitik gerilimler, kritik hammaddelerin belirli bölgelere yoğunlaşması ve ekonomik baskı unsurları, küresel tedarik zincirlerinin kırılganlığını gözler önüne sermiştir. Günümüzde küresel ticaretin %60’ı, işletmelerin tüketicilere satılan nihai ürünleri üretebilmek için girdi olarak kullandıkları mal ve hizmetler olan ara ürünlerden oluşmaktadır.
Tedarik zincirleri değişen bir ortamda evrim geçirmektedir. Dijitalleşme ve çevresel olarak daha sürdürülebilir tedarik zincirlerine geçiş hedefi, bu değişimin önemli katalizörleridir. Çeşitli çevresel değişiklikler ve dijitalleşmenin artan hızı, jeopolitik belirsizlik, ekonomik dalgalanmalar ve kritik hammaddelerin belirli bölgelerde yoğunlaşması gibi faktörlerden kaynaklanan önemli zorluklarla zaten karşı karşıya olan tedarik zincirleri üzerindeki baskıları daha da arttırmaktadır.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü(OECD), tedarik zincirlerinin dirençli olabilmesi için risklerin ortadan kaldırılmasından çok yönetilmesine odaklanılması gerektiğini vurgulamaktadır. Riskler yalnızca yabancı tedarikçilerden değil, yurt içinden de kaynaklandığı için devletlerin özel sektörle birlikte kolaylaştırıcı ve bütünleştirici rol oynayarak özellikle sınır aşan şoklara karşı uluslararası işbirliğini geliştirmelidir.
Bilhassa 21.asıra girilmesi ile uluslararası ilişkiler siyasetinde diplomasi ve kamu bürokrasisinin yerine ağırlık noktasını alan ekonominin, her aksaklık ve gelişmede hükümet müdahalesini gerektiren bir piyasa başarısızlığı olmasa da, hükümetler özel sektör ile işbirliğinde kolaylaştırıcı, bütünleştirici ve altyapı, kriz yönetimi kaynakları sağlayıcısı olarak önemli bir rol oynayabilir.
Mevcut jeopolitiğin küresel ticaret ve dolaşımı etkiliyor olmasının yanında şirketlerin rutin risk kapasitelerini aşan büyük riskler ve aksaklıklar için de gereklidir. Bu konularda hükümetlerin atabileceği adımlardan birisi mallara yönelik ticaret ve gümrük yasalarını, yönetmelik ve prosedürleri daha basit ve verimli hale getiren ticaretin kolaylaştırılmasını sağlamaktır.
Ortak düzenleyici standartları güçlendirerek ülkeler arası düzenlemelerin daha fazla uyumluluğunu sağlamak. Hizmetler küresel tedarik zincirlerinin işleyişinde, verimliliğin arttırılmasında, maliyetlerin düşürülmesinde temel öneme sahiptir. Ulaşım, finans ve telekomünikasyon başta olmak üzere hizmet sektörleri için pazar erişim engellerini kaldırmaktır.
Operasyonlarda dijitalleşmenin rolü ticareti düzenleyen veri akışlarını ve transferleri mümkün kılan Bilgi İletişim Teknolojileri ile yakından ilgilidir. Gizlilik koruması, siber güvenlik, ulusal güvenlik, düzenleyici erişim, düzenleyici ortam gibi ticari işlemlerin can damarı işlemlerdeki iş birliğini güçlendirmek olabilir.
Şirketlerin ve hükümetlerin çabalarını uyumlu hale getirmek için kamu-özel sektör ortaklıklarının yapılandırılmış bir mekanizma olarak kullanılması, hedefleri dengelerken değişimlerin ele alınması, bu sinerjiye rağmen dayanıklılık, verimlilik ve sürdürülebilirlik arasında gereğinin yerine getirilmesidir.