Salı, Kasım 25, 2025

Kaybedenler Kulübü

Aşağıdaki altı kelimeyi görmek, bugünlerde sarf edilmiş bazı cümlelerden abartılı neticeler çıkarma yeteneğini sergileyen zat-ı muhteremler misali, görme duyumundan, beynin algılaması ile kişinin belleğindeki tüm ayrıksı bilgi kayıtlarını geriye çağırdığı, zenginleştirdiği farklı bir fikir forumunu aydınlattı.

“Ana muhalefet partisi DEM Parti’dir. Nokta.” 

Pervin Buldan sosyal medya adresinden 21.11.2025 tarihinde yazılıp sonra da silindiği söylenen paylaşım, ülkenin son zamanlardaki gündem maddelerinden teşkil sentezin ileriye dönük  erişebileceği evrelerin muhtemel bir işaret fişeğiydi.

Bir İtalyan atasözü “Duymak istemeyen kadar kötü bir sağır yoktur” derken, bir asırlık hayli uzun sürede hakim unsur olarak çağdaş hümanistik olgunluğun demokratik uygulamaların hazmedilemediği, ola ki süregelmiş bir yığın pahalı, verimsiz ve kifayetsiz ispat ve inat kumkumalığı akla gelir.

Yukarıdan aşağıya doğru ele alırsak hiç bir ülkenin resmi kimliği ile toplumsal nüfusunu oluşturan kimlik yapısının, idari elitlerin(kurucu siyasi partisinin) evvelini inkar, yeni kurumsalı kutsal ve zorlama gerekçeler ile dayatmaya tabi bir ayrıcalıklı doku veya çelişkilerle dolu inşasını, o toplum içerisinde uyumlu kılamaz. İstikrarı da eski tabiri ile ilanihaye sürdürülebilir olamaz. 

Öyle ki, Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar, toplumu uğraştıran, huzursuz eden sinsi bir “kimlik” meselesi, “bitmeyen” bir idari-siyaset karmaşası ile müdahaleler dizini ve muhtelif dönemlerde, bir çok araçlar ve aracılar ile yüzünü gösteren “terör” belası vardır.

Türkiye Cumhuriyeti, 1960’lı yıllardan sonra 40 seneden fazla hemen her resmi bildiride yer alan, milletin düşmanları irtica ve komünizm, 1984 yılından bu yana terör ile mücadele etti. İlgili konularda endişeler ve kayıplarla nesilleri çok yönlü etkileyen, sosyal dengeleri kısıtlayan nice olumsuz sebep-sonuçları ile karşılaştı. 

Türkiye’de demokratik sistemin asli unsurları olan siyasi partiler uzun seneler boyunca inanç, ideoloji, bölücülük gibi ana tehdit ve kronik hassasiyetlerden etkilendiler. Askeri müdahalelerin her türlüsüne açık siyasetin, ülkenin bütünlüğüne, demokrasisine, seçmenine, siyasetin kadrolarına yüklediği zafiyetler inkar edilemez.

Evveli bir tarafa bırakılsa da son 25 yılda, ‘Ergenekon-Balyoz’, ‘Paralel Devlet’, ‘Çözüm Süreci’, ‘Hendek Savaşları’, ’15 Haziran Darbe Teşebbüsü’, ‘Fırat Kalkanı ve diğerleri’, ‘ne işimiz var oralarda?’ ve en son ‘Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’ vb tanıdık olayları ile karşılaştı. 

Yurt içinde atlanan eşik, binlerce yurttaşın canları, maddi ve manevi büyük zararlara sebep olup, sonlanan terörün izlerini taşıyor. Dünya çapında tartışılır ve gözlenebilirliği ile ülkeler kamuoylarının tanıştıkları ‘Küreselleşme’, sayesinde bir çok açık olgu gibi mutlaka yurt dışı bağlantıları olduğunun, ancak yurt içinin öncelikle ve mutlaka tahkiminin gereği Türkiye’de nihayet anlaşılır gibi oldu. 

‘Terörsüz Türkiye’ girişimi ile Ortadoğu’da yaşanan siyasi gelişmelerin ‘tesadüfi’ olduğunu varsaymanın safdilliği ve ülke dahilinde ekonomik ve sosyal istikrarın kaderini içe dönük, dışa kapalı bir fırsatçı siyaset tercihine bağlamak aynıdır. 

Vatanseverlik, her vatandaşın hangi düşüncede olursa olsun temel müşterekidir ve o mantıklı ve toplumsal kural dairesinde hiçbir kurumun ve ferdin yekdiğerlerine karşı ‘sahiplenme’ olgusunu gerekli kılamaz. Onun içindir ki, bunca badirenin içinde, Türkiye Cumhuriyeti’nde bihakkın bir ana muhalefet olmak, hele halkın yapabileceği bir anayasa temelinde ihtimal, iktidar olabilmekten daha da zordur.

Demir Uzun

Diğer Yazarlar