Cumartesi, Aralık 6, 2025

Çalışanların ruh sağlığı alarmda

Uzmanlar, iş gücüne katılım sağlayan çalışanların ruh sağlıklarını korumanın önemli olduğuna ve tükenmişliğin arttığına vurgu yaptı

Tüm dünyada modern çalışma yaşamının baskıları çalışanların ruh sağlığında derin yaralar açıyor. Stres, tükenmişlik, performans baskısı, savaşlar, ekonomik belirsizlikler ve iş ile özel hayat dengesizliği, verimliliği tehdit eden en önemli faktörler arasında yer alıyor. Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi ev sahipliğinde düzenlenen OnlyHR 3. İstanbul Sempozyumunda, iş hayatında çalışanların ruh sağlığını etkileyen durumlar ele alındı. 


Stres ve tükenmişlik vurgusu 

Sempozyumdaki konuşmasında iş hayatının, bireyin tüm yaşam alanlarını etkileyen bir faktör haline geldiğini belirten Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi Medikal Direktörü Prof. Dr. Kültegin Ögel, modern çalışanların yalnızca iş yükü ile değil, kaygı, performans baskısı, öfke, hiperaktivite ve şehir yaşamının yoğun stresi ile mücadele ettiğini söyledi. İş ile özel hayat dengesinin korunmasının hayati önem taşıdığını vurgulayan Ögel, “İş hayatında stres kaçınılmaz ama yönetilmediğinde tükenmişlik gelişiyor. Erken dönemde psikolojik destek almaktan çekinilmemeli. Damgalanma korkusu nedeniyle başvuru gecikiyor ve sorun büyüyor” dedi. 

Ayrıca çalışanlar arasında hızla artan sanal kumar bağımlılığına dikkati çeken Prof. Dr. Ögel, özellikle beyaz yakalılar arasında yükselişin belirgin olduğunu söyledi. Bağımlılığın hem iş performansını hem aile yaşamını zayıflattığını belirten Ögel, Türkiye’de bu konuda kapsamlı araştırmalara ihtiyaç olduğunu vurguladı.


Şirketlere önleyici politikalar önerisi

Sempozyumun bir diğer konuşmacısı Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi Bilim ve Etik Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bedirhan Üstün, çalışan psikolojisinin ancak doğru kurgulanmış bir kurumsal yapı ile korunabileceğini belirterek, “Sorunlar ortaya çıkmadan önce önleyici ruh sağlığı politikaları geliştirilmeli” ifadelerini kullandı. Kişinin mutsuzluğunun üretimde aksamalara, hatalara ve verim kaybına yol açabileceğini belirten Prof. Dr. Bedirhan Üstün, “Toplumlarda yoksulluk, yaşam zorlukları gibi birçok etken zaten insanları aşağı çekiyor. Buna bir de işyerindeki baskı eklenince insanlar kendilerini robot gibi hissetmeye başlıyor. Zaten günümüzde ‘robotlar yerimizi alacak’ kaygısı da var. Bu güvensizlik ve tedirginlik depresyona yol açabiliyor” dedi. 


Gizli iş gücü kaybı 

Üstün, Araştırmalarda çalışanların beşte birinin depresyona aday olduğunu dile getirdi. Üstün, şu ifadeleri kullandı: “Araştırmalarımız gösteriyor ki toplumlarda ve iş yerlerinde her 100 çalışanın en az 20’si depresyona aday. Bu da gizli bir iş gücü kaybına neden oluyor. Kişinin mutsuzluğu üretimde aksamalara, hatalara, verim kaybına yol açabiliyor. Benim amacım insanların anlamlı bir üretim yapabilmeleri. Eğer bunu destekleyen programlar geliştirebilirsek ki Amerika, Hindistan, Çin gibi ülkelerde bu konuda çalışmalar yaptık. Türkiye’de de benzer uygulamalar yapılmalı.” 


Erken destek, dört kat geri dönüş sağlıyor 

Ekonomik belirsizliklerin çalışanlar üzerindeki baskıyı artırdığını belirten Üstün, işini kaybetme korkusunun yorgunluk, uykusuzluk ve depresyona uzanan bir tabloya yol açtığını söyledi. Harvard Üniversitesi’nde yürüttüğü çalışmalara değinen Üstün, şirketler için çarpıcı bir veri paylaşarak, “Depresyon ortaya çıkmadan önce erken tanı ve destek sağlanırsa yapılan yatırım en az dört kat kazanç olarak geri dönüyor. Görünmeyen kazançlarla bu oran otuz kata kadar çıkıyor” dedi. Üstün, ruh sağlığının bir “maliyet kalemi” değil, kurumsal sürdürülebilirliğin zorunlu bir parçası olduğunu dile getirdi. 

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM