Sürekli değişen ekonomik, teknolojik ve politik koşullara uyum her kurumsala organizasyonda olduğu üzere kamu kurum ve kuruluşlarının da faaliyetlerini sürdürmesinde önemlidir. Kurumsal kapasitenin geliştirilmesi kurum ve kuruluşların değişen ve dönüşen koşullara uyumlu şekilde varlıklarını sürdürebilmeleri için zaruridir.
Kurumsal kapasite geliştirme bir süreçtir. Kurum var oldukça yapılmalıdır. Bu süreç kısaca; mevcudu tespit et, önceliklendir, iyileştir safhalarından oluşur ancak, İnsan İlişkileri Ekolü’nün önermelerinden biri olmayan, “çağdaş endüstri toplumunda çalışanların yeteneklerinden büyük ölçüde yararlanılır” ilkesi ile tezat teşkil etmeyecek biçimini de korur.
Kurum ve kuruluşların görev ve sorumluluklarının doğru ve yetkin ifası, ürettikleri mal ve hizmete olan talebin karşılanabilmesi de kurumsal kapasitelerinin geliştirilmesi ile yakından ilişkilidir.
Günümüzde sadece özel sektör için değil, kamu tarafından yürütülen hizmetlerin kalitesi ve sürdürülebilirliği bakımından da kurumsal kapasitenin geliştirilmesi önemli görülmektedir. Bütçe imkanları kısıtlı kamu kurum ve kuruluşlarından, kamu kaynaklarını etkin ve verimli kullanması beklenilmekte, uluslararası kuruluşlar tarafından kaynak aktarımına dair anlaşmalar yapılmadan evvel kurumsal kapasitenin değerlendirilmesi şarta koşulmaktadır.
Yerel kalkınma, ülke kalkınma politikasının bölge ve kent düzeyinde yapı taşlarını oluşturan kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplumun karar alma süreçlerine katılımını esas alan bölgelerin rekabet gücünün arttırılması ve bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılmasını gözeten temel ve yapısal bir politika aracıdır.
Türkiye 2 binli yıllardan itibaren Kalkınma Ajansları uluslararası fonların yönetimi ve yerel kalkınma politikalarının uygulanmasında temel aktör durumuna gelmiştir. Uluslararası fonlar, Türkiye için yalnızca ekonomik bir kaynak olmayıp, aynı zamanda kurumsal reformların ve uluslararası standartlara uyumun itici gücü olmuştur.
Verimlilik; hedefler ve görevlerin ne kadar doğru ve gerçekçi belirlendiği, bu görevleri tamamlarken zaman ve ürün kalitesinin ne kadar iyi yöneltildiğininin ifadesidir.
Akış hızı olarak da bilinen verim fikri, işletme yönetimindeki kısıtlar teorisinin bir parçasıdır. Bu teorinin temel ideolojisi, bir zincirin ancak en zayıf halkası kadar güçlü olduğudur. İşletme yöneticilerinin amacı, en zayıf halkaların bir şirketin performansını nasıl etkilediğini en aza indirmenin ve ürünün son kullanıcıları için verimi en üst düzeye çıkarmanın yollarını bulmaktır. Verimsizlikler giderilerek ve girdi ve çıktıların en ideal şekilde akmasına izin verilerek verim en üst düzeye çıkarıldığında şirketler için gelir maksimizasyonu ulaşılabilirdir.
Yapısal olarak kurumsal kapasite bir sermayeler bütünü olup kültürel ve sosyal sermayeden, insan sermayesinden, ekonomik ve finansal sermayeden, politik ve finansal sermayeden ve tasarım ve geliştirme sermayesi gibi soyut ve somut unsurlardan müteşekkildir. Mevcut düzenlemelerin değiştirilmesi ya da kaldırılması, kurumsal kültürü oluşturan unsurların ve iyi yönetim uygulamalarının sürdürülmesi ya da terk edilmesi, kapasite geliştirme sürecinin bir parçasıdır. Kurum çalışmalarının bireysel performansları da kurum performansının aslında fazlasıyla dikkate alınması gereken bir parçasıdır.