Çarşamba, Aralık 10, 2025

Team Wings, ‘Mor Cepken’ Devrimi ile kadın gücünü uçuruyor

“Fırtınayı sadece sürdürülebilirlik ve Amerika pazarıyla atlatamayız. Destekler ve kısa orta ve uzun vadeli programlarla ile Türkiye markası olma yolunda atılacak radikal adımlarla atlatabiliriz.”

SEDA GÖK

TİCARET SOHBETLERİ

Ege Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (EHKİB) Başkan Yardımcısı ve TİM(Türkiye İhracatçılar Meclisi)-Team Wings Projesi’nin Ege Temsilcisi olarak görev yapan Seray Seyfeli, aynı zamanda sektörün köklü firmalarından Seyfeli Tekstil’in Yönetim Kurulu Üyesi…Hem kadın ihracatçıları güçlendiren hem de sürdürülebilirliği merkeze alan markalarıyla sektöre yön veren Seyfeli, TİCARET Sohbetleri köşeme konuk oldu. Seyfeli, 2026 beklentileri ve sektörün geleceği hakkındaki tespitlerini paylaştı.


Sizi tanıyabilir miyiz?

Ege Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği’nin(EHKİB) Başkan Yardımcısıyım. Bu arada sektörde ilk seçilen kadın başkan yardımcısıyım. Aynı zamanda Seyfeli Tekstil’in yönetim kurulu üyesiyim; şirkette pazarlama ve üretimden sorumluyum. Yüzde 100 ihracat yapan ve ağırlıklı olarak Avrupa pazarına çalışan bir firmayız. Bir miktar da Amerika pazarı ile çalışıyoruz. Biz aslında sürdürülebilir ürünlerle, organik giyimle başladık ve bu alanda 2000’li yıllarda başlayan ilk firmalar arasındayız. Sertifikasyon konusunda da ilk sertifikalanan firmalardan biriyiz. Ege İhracatçı Birlikleri’nin(EİB) UR-GE (Uluslararası Rekabetçiliği Geliştirme) çalışmalarına da katıldık. Çocuk, erkek ve kadın için genellikle örme giyimden t-shirt, sweatshirt, jogging pantolon gibi daha spor kıyafetler üretiyoruz. Pandemi döneminde, dokuma yapmadığımız için, rahat ve ev içi kıyafetlere olan talep sayesinde şirketimizi büyütebildik.


EİB’de ilk seçilen kadın başkan yardımcısı olma sıfatınızla hayata geçirdiğiniz ve tüm bu bilgi birikimini aktardığınız bir oluşum da var: Team Wings… Bu projeden bahseder misiniz?

Bu oluşum aslında TİM’in önceki başkanı tarafından başlatılan TİM Kadın Konseyi ile başladı. İhracatçıların içerisindeki 52 kadını bir araya topladılar. Farklı sektörlerden kadınlarla tanışmak, farklı iş yapma biçimlerini ve hikâyeleri dinlemek çok değerliydi.

Daha sonra biz, 5-6 kadın bir araya gelerek, ihracatçı kadınlara özel bir proje yapılması gerektiğine karar verdik ve bunu TİM çatısı altında Team Wings olarak çıkarttık.

Mor Cepken hikayesinden yola çıktık; bu, Anadolu’da kadına çeyizinde verilen, şiddet gördüğünde veya hoşnutsuz olduğunda giyerek topluma “mutlu değilim” mesajı verdiği bir semboldü. Biz de kadınları öne çıkarma misyonuyla mor cepkenin hikayesini benimsedik.


Team Wings’in somut çıktıları ve hedefleri neler oldu?

İlk olarak, kadınların sahip olduğu veya yönetiminde olduğu şirketleri belirleme sorununu çözmemiz gerekiyordu, çünkü bu konuda ne Bakanlık ne de ticaret odaları tarafından kayıt altına alınmış bir veri yoktu. Bu nedenle, bir standart oluşturduk ve TSE-645 Kadın Girişimci Belgelendirme Kriteri’nin standardı buradan çıktı. Kriter kiti hazırlayarak başvuran şirketlerin kadın sahipliğini veya yönetimini belirleyebildik. Bugün itibarıyla bu standartla sertifikalanan şirket sayısı 70’i geçti. Amacımız sadece sertifika vermek değil, bu projenin içini doldurabilmekti. Hala devam eden eğitimlerle başladık. Eximbank ve İhracatı Geliştirme A.Ş. projeye paydaş olarak girdi. Eximbank hem vade hem de faiz tutarı anlamında, İhracatı Geliştirme A.Ş. ise komisyon düşürme gibi kadınlara özel destekler sağladı.

Ticaret Bakanlığı ile belirlenen hedef ülkelere yönelik, sertifikayı almış şirketlere artı yüzde 20 bir teşvik mekanizması oluşturduk. Hazır giyim tarafında bir URGE Projesi yapıldı. İzmir’den 3 kadın firmanın katıldığı bu proje, şirketlerin analiz edilip yurt dışı pazarlama becerilerini geliştirmeye odaklandı.


İletişim halinde olduğunuz kadın ihracatçılardan en çok hangi talepler geliyor?

Aslında sıkıntılarımız hepimizde aynı, bunun kadını erkeği çok fazla yok. Şirketinizin gücüne ve kapasitesine bağlı olarak finansmana ulaşabiliyorsunuz. Bizim temel amacımız, tepe noktalarda bulunuyorsak, kadınlara özel bir şeyler yapmak; onların emeğini görünür kılmak ve onları geliştirmekti. 

Yeni hikayeleri ekran yüzüne çıkarmak, kadınların yapabileceklerinin sınırının olmadığını göstermek istedik. Örneğin, erkek egemen bir sektör olan makine sektöründe bile kadın şirketleri başarılı olabiliyor. Bizim görevimiz, onların görünür olmasını sağlamak ve ayrıcalıklardan faydalanıp daha ileriye gitmeleri için bir mekanizma oluşturmaktı.


Projenin olgunlaşma sürecinden sonra, önümüzdeki dönemde hangi konulara odaklanılması gerekiyor?

Projenin iyice oturtması ve olgunlaşması için beklememiz lazım. Öncelik, sertifikalı kadınların sayısını çoğaltmak ve tanıtım yapmak. İzmir, Ege özelinde baktığımızda, buradaki Amazonlar şehri kimliğiyle, bence biraz daha bilinçlendirme ve eğitim konusuna ağırlık verilmeli. Firmaların EİB faaliyetlerine daha fazla katılması için çalışmalar yapmalıyız.


İleri dönüşüm markamız; Brand Up

Seyfeli Tekstil dışında kişisel bir girişiminiz de var sanırım…

Evet, bunun haricinde kendime ait Brand Up Giyim adında bir şirketim var. Bu, Up Cycle yani ileri dönüşüm markası. Burada kadın ve erkek kıyafetleri yapıyorum. İleri dönüşümle kumaş yapım sürecini yaklaşık yüzde 80 oranında atlayıp, hazırda olan kumaşları kullanıp, kalan yüzde 20’si için kumaş üretiyoruz. Hâlihazırda yapılmış kumaşları tasarımla buluşturup hayata geçiriyoruz. Bu markayı, daha üretici bir tarafa geçmemiz gereken bir dönemde olduğumuzu düşünerek çıkardım. Brand Up, benim ilk defa yurt içine yaptığım bir marka. Yurt içindeki dinamikleri öğrenmeye çalışıyorum ve bu benim açımdan çok heyecan verici.


Satış ve ilerleme süreci nasıl?

Online satış yapıyoruz ve aynı zamanda kendi mağazamızdan da satış yapıyoruz. Bu işe, tam da kriz zamanlarında, yaklaşık bir yıl önce başladım. Şu an çok büyük kârlar elde etmiyorum ancak kendi kendini döndürebiliyor olması bile büyük bir başarı. Dördüncü koleksiyonumuzu hazırlıyoruz ve IFCO’ya katılacağız. Yurt dışından distribütörlük talepleri gelmeye başladı, yavaş yavaş o tarafa da doğru gitmeye başladı.

Aslında tekstil sektörünün bitip bitmediği tartışılırken biz şekil değiştiriyoruz, döneme ayak uyduruyoruz. Türkiye’deki tasarım gücünü ortaya çıkarıyoruz. Bu tasarımlar sadece Brand Up için değil, Seyfeli Tekstil için de önemli Ar-Ge’ler içeriyor ve bu sayede müşterilerimize yeni tasarımlar sunup sipariş alabiliyorum. Hem Brand Up’ı hem de Seyfeli Tekstil’i bu yönüyle besliyor ve büyütüyoruz.

2025 çok zor geçti, 2026 daha da zorlu olacak

Geride bıraktığımız yılı ve 2026 öngörülerinizi değerlendirir misiniz?

Çok zor bir yılı geride bırakıyoruz. Sadece Türkiye için değil, tüm dünya genelinde ekonomik ve siyasal zorluklarla geçen bir dönemdi. Bizim sektörümüze baktığımızda, Avrupa’nın bizden alım yapmayıp başka bölgelere kaydığını görüyoruz. 2025 zor geçti, yüksek fiyatlar, artan işçilik maliyetleri ve döviz kurunun baskılanması gibi ekonomik politikaların ne kadar işlemediğini yaşayarak gördük.

Bu durum şirketlerimizi zayıflattı, üretim kabiliyetlerini azalttı ve maalesef tedarik zincirinde sıkıntılar yaşamaya başladık. 222 firmanın konkordato ilan ettiği bir sektörden bahsediyoruz. En büyük sıkıntımız, bir usta yetiştirmek için yıllar harcanırken, yetişmiş elemanların kaybını önleyemiyor olmamız. Kalite problemleri yaşamaya başladık ve bu çok büyük bir handikap.

Biz en iyi bildiğimiz işi yapmaya devam ederiz, ancak tedarik zinciri kırılırsa bu işi sürdüremeyiz. Türkiye, tasarım gücü, kalitesi ve yakınlığıyla Avrupa Birliği ülkelerine ihracat yapabiliyor. Yakınlığımızı değiştiremeyiz, tasarım gücümüz de var. Ancak kalite anlamında sıkıntı yaşamaya başlarsak orada çok büyük problemimiz olur.

2026 nasıl bir yıl olarak öngörülüyor?

Avrupa Birliği ile çalışmalarımız her zaman devam ediyor. Ancak yeni bir pazar arayışında gözümüzü Amerika’ya doğru diktik. Özellikle Trump Dönemi’ndeki vergisel düzenlemeler sonrası bir tık avantajlı durumdayız. EİB olarak Paris’ten sonra New York’a gittik, şimdi tekrar gidiyoruz ve Los Angeles’ta bir B2B planlıyoruz. Amerika büyük ve tek pazar olduğu için ağırlık vermeye başladık.

İzmir özelinde söylemem gerekirse, bizim üreticilerimiz stoklu çalışmadığı için İstanbul’daki gibi Orta Doğu’ya veya Türk Cumhuriyetlerine anında mal verecek kapasitemiz yok. Bu yüzden en doğru noktanın Amerika olduğunu belirledik.

2026’nın 2025’ten daha zor geçeceğini düşünüyorum. Şirketler zayıflamaya başladı. Müşterinin 3 yıl önceki 3 birimlik fiyat beklentisi değişmezken, bizde maliyetler çok arttı. İhracatçı olarak radikal bir fiyat değişikliği yapamadığımız için öz sermayelerimizden vermeye başladık.

2026’da bu zorlu süreçte sektörü nefeslendirecek yeni mekanizmalar neler olmalı?

Nefes Kredisi’ni gördük, çok çabuk bitti. Bizim beklediğimiz, gemiyi yüzdürmek için bize nefes aldıracak yeni paketler. Bu, vergilerde bir kolaylık ya da çok uzun soluklu, çok düşük faizli krediler olabilir.

Ancak en temel sorunumuz şu: Biz fiyatı tutturmak istiyoruz! Biz fiyat tutturabilirsek sipariş alabiliriz. Fiyatımız tutsa geri kalanını bir şekilde halledeceğiz. Mevcut yüzde 3’lük döviz dönüşüm desteği bizim için yeterli değil. Müşteri gözünde fiyat hala aynı ve biz öz sermayemizden yiyoruz. Fiyatı tutturabileceğimiz bir politika geliştirmemiz gerekiyor.

“Gelecek nesil umutlu olsun”

Ben yine de ümitliyim, umutluyum. Tekstil sektörü Cumhuriyet’in ilk yıllarında tohumları atılmış, çok köklü ve güçlü bir sektör. Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden biriyiz. Normalde Türkiye’nin ihracatta kilogram başına birim değeri 1,66 dolar iken, bizde bu değer 20 dolar civarındadır. Bu kadar iyi katma değer yaratabilen bir sektörün biteceğini düşünmüyorum. Evet, küçüleceğiz ve dayanacağız. Ancak bu fırtınayı atlatabilen şirketlerin çok daha değerli olacağını düşünüyorum. Gelecek nesil için de tekstil sektörü burada bitmeyecek, devam edecek. Onlar da umutlu olsunlar. Biz krizlerle nasıl başa çıkacağımızı çok iyi biliyoruz; çok kriz atlattık, bu büyük krizi de atlatacağız. Tekstil sektörünün hem tasarım hem de mühendislik kısmında okuyan öğrenciler için burada var olmaya devam edeceğini söyleyebilirim, çünkü bu, en iyi bildiğimiz iş.

Seyfeli’den satırbaşları…

  • Sektördeki kadın gücünü Team Wings projesiyle ileri taşıyoruz.
  • İhracatçı kadınlara özel hazırlanan Team Wings Projesi, ‘Mor Cepken’ hikayesinden ilham aldı. Proje, Eximbank destekleriyle kadın şirketlere özel finansman ve %20 ek teşvik sağlıyor.
  • 2026’nın 2025’ten daha zor geçeceğini öngörüyoruz. En büyük beklentimiz, sipariş alabilmek için fiyatı tutturabileceğimiz yeni bir ekonomik politika geliştirilmesi.
  • Avrupa alımlarını başka bölgelere kaydırırken, sektör olarak gözümüzü Amerika pazarına diktik. EİB olarak New York ve Los Angeles odaklı faaliyetlerle Amerika’daki bağlarımızı güçlendiriyoruz.
  • Tam kriz döneminde, bir yıl önce, ileri dönüşüm (Up Cycle) odaklı yerli markam Brand Up Giyim’i kurdum. Hedefim, tasarım gücümüzü kullanarak özgün hikayeler yaratmak.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM