Türk çelik sektörünün gelişimi için açıklamalarda bulunan Uğur Dalbeler, Avrupa’nın çelik sektörü için hazırladığı tasarının Türkiye’de de uygulanması gerektiğini söyledi
Dünya çelik piyasasında korumacılık önlemleri artarken, Türk çelik sektörü zorlu bir döneme giriyor. ABD ve Avrupa’nın vergi ve kota uygulamalarının ardından ihracat kanalları daralan sektör, artan ithalat ve maliyetlerle mücadele etmek zorunda. Dünya Çelik Derneği 2025–2026 dönemi Başkanı Uğur Dalbeler, ÇELİK Dergisi’de yayımlanan röportajında Türk çelik üreticilerinin önümüzdeki yıllarda ciddi sıkıntılarla karşılaşacağını belirtiyor.
Dünyada, ABD Başkanı Trump’ın yüzde 25 vergi oranını yüzde 50’ye yükseltmesi ile birlikte, yeni bir boyut kazanan korumacılık önlemleri, ticarette kullanılan bir enstrüman haline geldi. Aynı enstrümanı kullanan Avrupa’da, korumacılık önlemlerini duyurdu. Dünya piyasalarında yaşanan bu gelişmeleri değerlendiren, Dünya Çelik Derneği’nin (World Steel Association) 2025–2026 dönemi Başkanı, Çolakoğlu Metalurji Genel Müdürü, Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Başkan Yardımcısı ve Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) Yönetim Kurulu Üyesi Uğur Dalbeler, Türk çelik sektörü için en önemli iki istikrarlı pazarın koruma önlemlerini artırmasının hem üretimi hem de ihracatı olumsuz etkileyeceğini belirtiyor.
Avrupa ve ABD pazarlarındaki vergi ve kota uygulamaları
Uğur Dalbeler; “Türk demir çelik sektörünün en önemli ihracat pazarı AB. Avrupa’da kotalar yarı yarıya indiriliyor ve kotayı aşanlara yüzde 25 yerine yüzde 50 vergi getiriliyor. İhracatımızın yüzde 40 AB’ye. Gelecek yıl 2025 ile kıyaslanınca bizim ihracatımız yüzde 60 etkilenecek. ABD pazarını zaten kaybettik. Bunlar üst üste gelince ciddi anlamda sıkıntı olacak. Otomotiv, beyaz eşya sektörleri hiç iyi değil ve bunların hepsi Avrupa’ya da yoğun çalışıyorlar. Zor bir yıl bizi bekliyor” ifadesini kullanıyor.
Dalbeler; “Dünyada korumacılık önlemleri, Trump’la birlikte yeni bir boyut kazandı. Önce, yüzde 25 vergi oranını yüzde 50’ye çıkarıyorum diyor, şimdi ise sadece çelikle yetinmeyip, çelik türevlerini de bu vergiye dahil ediyorum diyor. 2019 yılında Avrupa bir kota uygulamasına geçmişti ve bir koruma önlemi almıştı. Kota tarife uygulaması, 2026 ortasında bitiyor. Altıncı yılı doluyor. Bu defa yeni bir tasarı hazırladılar. Komisyonda parlamentoya gönderecekler. Yeni dönemde de mevcut kotaları yarı yarıya indirip, onun dışındaki tarifeyi aşana da, yüzde 25 yerine yüzde 50 vergi getiriyorlar. Türk çelik sektörünün en önemli ihracat pazarı AB. İhracatımızın yüzde 40 AB’ye. Bu yeni önlemlerle, 2025’e kıyasla, bizim ihracatımız yüzde 60 olumsuz yönde etkilenecek. ABD pazarını zaten kaybettik. Bunlar üst üste gelince, ciddi anlamda sıkıntı olacak” açıklamasında bulunuyor.

“İhracata ton başına yaklaşık 60 Euro karbon maliyeti eklenecek”
Dalbeler, ocak ayında devreye girecek SKDM’nin, 2026’da mali yükümlülük getireceğini ve ihracata ton başına yaklaşık 60 Euro karbon maliyeti ekleneceğini, karbon vergisi miktarının ancak yılın ortasına doğru belli olacağını, öbür taraftan ithalatın sürekli arttığını, Çin’in ayda 500 bin ton ithalat yapmaya başladığını, Rusya’dan ithalatın giderek arttığını, bu duruma mutlaka önlem alınmasının şart olduğunu vurguluyor. Dalbeler, aşılması gereken sorunlardan birinin; ithalatın yaratmış olduğu haksız rekabete karşı Türkiye’deki üreticilerin korunması, diğerinin ise; önümüzdeki zor süreçte, ihracat ile ilgili nasıl bir aksiyon almamız gerektiğinin konuşulması olarak belirliyor.
Dalbeler; “Türkiye’nin elinin güçlendirilmesi için ne yapmalıyız? Benim önerim; Avrupa’nın, 2026 yılı için hazırlamış olduğu tasarının aynısını, biz Türkiye olarak uygulayalım. Hattâ, madem Türkiye 1997’den beri AKÇT üyesi, madem Türkiye o zamandan bu yana gümrük birliği üyesi, aynı gümrük sınırları içerisinde biz de aynısını uygulayalım. Onların uygulama sınırlarını, Türkiye’yi kapsayacak şekilde genişletelim, birbirimize de bir şey uygulamayalım” önerisinde bulunuyor.
“Çin, yıllık ihracat miktarını 120 milyon tona çıkardı”
Avrupa’ya gönderemediğimiz ürünü, başka bir pazara gönderme şansımızın olmadığını, çünkü diğer pazarlarda Çin ile rekabet edemediğimizi, Çin’in yıllık ihracat miktarını son 2 yılda ikiye katlayarak, 120 milyon tona çıkarttığını belirten Dalbeler; “Amerika kapısını kapatıyor. Yüzde 25 vergiyi yüzde 50’ye çıkartıyor. Vergileri arttırmasından sonra, ABD piyasası neredeyse yüzde 30 daraldı, ithalatı 10 milyon ton azaldı. Avrupa kotaları yarıya düşürdüğünde, orada da 20 milyon ton azalma olacak. Yani, hem Avrupa hem ABD’nin aldığı korumacılık önlemleri, uluslararası piyasada, toplamda 30 milyon tonluk bir talep azalmasına sebep olacak. Zaten dünyada arz fazlalığı var. Öte yandan Çin ihracatını 60 milyon tondan 120 milyon tona yükseltiyor, Rusya da buna eklendiğinde, bizim Türk çelik sektörü olarak rekabet etme şansımız kalmıyor. Çin ve Rusya çok avantajlı. Her ikisi de bizim rekabet edebileceğimiz tarzda rakipler değiller. Uluslararası piyasada zaten bize hiç şans tanımıyorlar. Bir de gelip, kendi piyasamıza giriyorlar. Bunları üst üste eklediğimizde, çelik sektörünün geleceği pek parlak görünmüyor. Dünyada mevcut politikalar böyle devam ederse, Türk çelik sektöründe 2026 ve sonrası için gerileme dönemi başlayacak demektir” ifadesini kullanıyor.

“Devamlı artan ithalat, yerli üreticiyi çıkmaza sokacak”
ABD ve AB’nin kapılarını kapattığını, böyle olunca, dünyada 2 tane büyük istikrarlı pazarın ortadan kalktığını vurgulayan Dalbeler; “Türk çelik sektörü için önemli iki pazarda da koruma duvarlarının yükselmesi, üreticilerimizin kapasitelerini düşürmesine yol açacak. Bir de devamlı artan ithalat, yerli üreticiyi çıkmaza sokacak. G.Kore ve Malezya ile serbest ticaret anlaşması kapsamında ticaret yapılıyor. Fakat biz onlara gram mal satamıyoruz. Saydığımız ülkeler çatır çatır buraya çelik gönderiyorlar. Bu durum, hepimizi kötü etkileyecek. Ayrıca, bölge savaşları ile beraber artan enerji maliyetleri, son 2 senedir enflasyona karşı yürütülen sıkı para politikası ve artan işçi maliyetleri, üreticileri çok olumsuz etkiliyor” değerlendirmesini yapıyor.
Dalbeler; “Bir konunun altını çizmek istiyorum. Enflasyondan kaynaklı işçilik maliyetlerinde de çok ciddi artış oldu. Maliyetler, son 5 senedir 3 katına çıktı. Şimdi önümüzde Ocak ayında yeniden bir toplu iş sözleşmesi var. Müzakere edilecek. Bir belirsizlik var. İşçi çıkarmalar artabilir, halihazırda şu anda zaten işten çıkarmalar oluyor. Tabii önümüzdeki süreçte asgari ücret ne olacak bilemiyoruz? Onun ışığında biraz daha netleşebilir. Ama ilk defa, ben bu sene yıllar sonra Türkiye’de bu müzakerelerin greve gitme ihtimalini görüyorum. Yani böyle bir ihtimal bu sene kâğıt üzerinde de olsa var. Türkiye’de, artan işçilik maliyetine karşı, şirketler yurt dışından işçi getirmeye başladı, bir firmanın Hindistan’dan işçi getirdiğini öğrendik” açıklamasında bulunuyor.
“Türkiye’nin ihracatı miktarı 19-20 milyon tona yaklaşacak”
Dalbeler, Türkiye’nin ihracatının, bu yıl, önceki iki yıla göre daha iyi olduğunu, görünüşe göre, 16-17 milyar doları bulacağını, 19- 20 milyon tona yaklaşacağımızı, ancak bu miktarın 2021-2022 yıllarına göre daha kötü olduğunu dile getiriyor. Türk çelik sektörünün dünyadaki rakipleri konusunda ise; “Suudi Arabistan şu anda çok etkin olmamakla birlikte, yeni kapasiteler oluşturuyor. Mısır aynı şekilde belli pazarlarda bize rakip oldu, hatta Türkiye’de de rakip oluyorlar çünkü serbest ticareti anlaşması var. Güneydoğu Asya’da; Malezya’da, Endonezya’da, Vietnam’da birçok yeni tesis kurulmaya başlandı ve burada fabrika kuranlar genellikle Çin sermayesi. Şimdi de sıra Körfez ülkeleri, Umman, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar gibi ülkelerde. Bu ülkeler de ihracata başladılar, çünkü onların da tüketimlerinde ciddi düşüşler yaşanıyor. Son haftalarda oradan gelen malzemeleri görmeye başladık. Onların avantajı, özellikle enerji maliyetlerinin sıfıra yakın olması. Ayrıca, işçilik maliyetlerinde de avantajlılar” değerlendirmesini yapıyor.
“Avrupa’nın 2 sandalyesinden birinde ben oturuyorum”
Dalbeler WSA Başkanlığı hakkında; “Dünya Çelik Derneği, toplam dünya çelik üretiminin yüzde 85’ini temsil ediyor. İcra kurulunda 16 tane sandalye var. Bunlar bölgelere göre değişiyor. 2 tanesi, Kuzey Amerika, 2 tanesi Güney Amerika, 2 tanesi Avrupa, bir tanesi Rusya, 2 tanesi Hindistan, bir tane Kore, 2 tane Japonya. Bir de dünyanın geri kalanı temsil ediliyor. Şimdi Avrupa’nın 2 sandalyesinden birinde ben oturuyorum.
Global çelik sektöründe Çin rüzgârı hâlâ devam ediyor. Bu da dünyada herkesi rahatsız ediyor, ABD kapıları kapattı. Avrupa gittikçe zorlaştırıyor. Karbonsuzlaşmayla ilgili bir sürü problem var. Ocak ayında Avrupa sınırda karbon düzenlemesini yürürlüğe koyacak ama ABD beni ilgilendirmiyor diyor. Biz Dünya Çelik Derneği olarak, özellikle bu karbon emisyonlarının hesaplanması standartlarının temel prensipleri konusunda, bayağı bir çalışma yapıyorduk. Şimdi herkes ayrı telden çalmaya başlayınca, bir uzlaşıya varmak güçleşebiliyor” ifadesini kullanıyor.
WSA olarak yeni metotlar geliştirme üzerine yoğun çalışma içinde olduklarını belirten Dalbeler; “Eğitim ve insan kaynaklarıyla ilgili, özellikle iş güvenliğini geliştirmeye yönelik bir sürü projeler yapılıyor. Bir taraftan çıkarlar örtüşmese ve çatışsa da diğer taraftan, iş birliğini geliştirmeye uğraşıyoruz. Sonuç itibarıyla, bahsettiğimiz malzeme önemli bir malzeme, herkes her şeyi üretemez. İş birliği her zaman ülkeler arasında olması gereken bir olgu. Toplumların, ülkelerin arasındaki ilişkilerin pekişmesi için bir alışveriş olması lâzım ki, insanlar birbirlerini dinlesinler, insanlar birbirlerini anlamaya başlasınlar” ifadesini kullanıyor.
