Çarşamba, Aralık 24, 2025

“Hazır giyimde kanayan yaralar sarılsın”

EGSD Başkanı Yasin Akçakaya, giyim sanayicilerinin talep ettiklerinin uygulanması halinde sektörün 2026’yı geçirip 2027’ye rahat gireceğini ifade etti

SEREN KARAŞAHİN

Ege Giyim Sanayicileri Derneği (EGSD) Yönetim Kurulu Başkanı Yasin Akçakaya, sanayide lokomotif sektörlerden biri olan hazır giyim ve tekstilde düşük faizli kredilere erişimin kolaylaşması, kur dönüşüm desteğinin yüzde 10’a çıkartılmasını, reeskont faizinin dönem sonlarında tahsil edilmesini ve politika faizinin yarısı oranında sabitlenmesini talep ettiklerini dile getirdi. TİCARET Gazetesi’ne özel röportaj veren EGSD Başkanı Yasin Akçakaya, hazır giyim ve konfeksiyon ihracatının düşüş eğiliminin sebepleri, bekledikleri destekleri, talepleri, ihracatta rakip ülkeleri ve Türkiye’nin hazır giyim sektöründeki yerini değerlendirdi. Akçakaya, “Türkiye’de sektörümüzün bir yol haritasının olması lazım. Orta ve uzun vadede yapılacak çok şey var. Şu an kanayan yaralarımızın bir an önce sarılması lazım ki sektör ayakta dursun” dedi. 


Sektörde ayakta kalma mücadelesi sürüyor

Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) verilerine göre hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı geçen yılın kasım ayına göre yüzde 13,1 azalırken, 1 Ocak-30 Kasım arasında ise geçen senenin aynı dönemine göre hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı yüzde 6,9 oranında düşüş kaydetti. Ege Bölgesi için de kasım ayında hazır giyim ihracatında bir önceki yıla göre yüzde 20 oranında bir düşüş olduğunu belirten EGSD Başkanı Akçakaya, Ege Bölgesi’nin hazır giyim ihracatının 1 Ocak-30 Kasım tarihleri arasında yüzde 9 azaldığını dile getirdi. Yıl sonu itibarıyla geçen yıla oranla hazır giyim ihracatında yüzde 10 seviyesinde, ülke bazında ise yüzde 14-15 seviyesinde bir düşüş olacağını kaydeden Akçakaya, “Firmalar şu anda yaşadıkları fiyat tutturamama sıkıntısı ve ayakta kalma mücadelesiyle para kazanmadan ihracat yapıyorlar. Sektör, kendi müşterilerini, mevcut kadroları ve sistemi korumak, müşteri ve pazar payını kaybetmemek ve yaşanan bu sıkıntılardan çıkmak adına para kazanmadan iş yapıyor. Karlılık yok, ortalama firma bazında zarar yüzde 5 seviyelerinde” dedi.


Yüksek enflasyon en büyük sebep 

İhracatın düşüş sebepleri olarak ekonomik döngüyü gösteren Akçakaya, “İhracatın düşüş sebepleri, yüksek enflasyon, baskılanan kur politikasından dolayı euronun enflasyon oranında artmaması nedeniyle fiyat tutturamamamız. Bundan dolayı ciddi müşteri kayıpları yaşıyoruz” dedi. Aynı müşteriden bu dönemde artık daha az sipariş aldıklarını ifade eden Akçakaya, müşterilerin Türkiye’den daha ucuz pazarlara yöneldiğini dile getirdi. 


Maliyetlerin artması müşteriyi kaçırıyor

Maliyet yüksekliğinden ötürü müşterilerin bu rakamları ödemediğini, başka ülkelerden ithalat yaptığını veya ikna edildikleri kadarıyla fiyat farkı alabildiklerini belirten Akçakaya, temel sıkıntının bu olduğunu dile getirirken, “Enflasyon her ne kadar son 3 yıldaki verilere göre bakıldığında yüzde 138 artmış olsa da bizim aslında gerçek yaşadığımız genel giderler yüzde 216, işçilik maliyetlerimiz son 3 yılda yüzde 351 arttı. Haliyle finansman maliyetlerinin de buna ilave yaklaşık yüzde 241 gibi yükselmesi ve bizim gelir kaynağımız olan Avrupa Bölgesi’nin kuru euro yüzde 144 artmasıyla fiyat tutturamamamız aşikâr. Dolar bazında ise biz yüzde 26 pahalı kalıyoruz. Müşteri de bunu ödemiyor, ya başka ülkelere gidiyor ya da ikna edebildiğimiz ölçüde fiyat farkı alabilirsek burada kalıyor” ifadelerini kullandı. 


Türk ürünü pahalı imajı

Yurt dışı fuarlarında Türk ürünlerine ‘pahalı’ algısının yapıştığını dile getiren Akçakaya, “Türk ürünleri pahalı imajı var ve bu çok kötü bir durum. Kalite anlamında Türkiye, Çin ile karşılaştırılamaz. Türk hazır giyimi uzak ara önde. Avrupa’daki üretim seviyesinin belki biraz altındayız ama diğer üretim yapan ülkelerin çok çok üstündeyiz ve Avrupa’ya yaklaşıyoruz” diye konuştu. 

Türk ürünlerinin kalite standartlarında yukarıda yer aldığını söyleyen Akçakaya, “En çok güvendiğimiz unsurlardan bir tanesi kalitemiz ve bakış açımız. Türkiye’nin lojistik avantajı da var. Bu avantajları da koyduğunuz zaman müşteri sizi tercih ediyor. O zaman müşteriden yüzde 5-10 çok zorlarsanız yüzde 15 fark alabiliyorsunuz. Müşterilerin özellikle stok maliyetlerini de düşüren minimum adet probleminde, Türkiye üreticisinin müşterilere destek veren bir yapısı da var. Türkiye’de müşteriyi bu anlamda zorlamıyoruz fakat Uzak Doğu’da bu tarz sıkıntılar duyuyorduk ama son zamanlarda onlar da kendilerini bu konuda çok geliştirdiler” dedi. 


Hazır giyimde yeni rakip; Çin

Çin’in önemli pazarlarından olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD), devlet politikası olarak Çin’e vergileri artırdı. Dünyanın öbür ucunda olan gelişmeler de yine Türkiye’yi etkiliyor. Çin’in ABD’den başka pazar arayışına kaymasıyla hedef Avrupa oldu. Çin’in Avrupa’ya açılmaya başladığını ve gelecek yıllarca Türkiye’nin ciddi bir rakibi olacağını ifade eden Akçakaya, “Bizi bekleyen ciddi bir tehlike var ilerleyen süreçte. Türkiye’nin ana pazarı yüzde 70 civarında Avrupa. Çin, Avrupa’ya yönelmeye ve siparişler almaya başladı. Bizi Avrupa tarafında büyük bir rekabet bekliyor. Çok kısa zamanda da Avrupa’da rakibimiz olarak karşımıza çıkar ve hedef pazarımızı böler” ifadelerini kullandı. 

Çin’in kalitesini yükselttiğini söyleyen Akçakaya, Çin’in 2024 yılındaki hazır giyim ihracatının 168 milyar dolar olduğunu ifade etti. Türkiye’nin 2023’ten 2024’e geçerken hazır giyim ihracatında yüzde 5,7 küçüldüğünü dile getiren Akçakaya, sektörde ülke bazında bütün rakiplerin büyüdüğünü belirtti. Akçakaya, Çin’in yüzde 1,8, Bangladeş’in yüzde 2,4, Vietnam’ın yüzde 17,9, Hindistan’ın yüzde 8,5 ve Pakistan’ın yüzde 7,5 büyüdüğü bilgisini verdi. 


Türkiye’de işçilik maliyeti daha fazla

Türkiye’de personelin brüt işçilik maliyetinin 858 dolar olduğunu söyleyen Akçakaya, Mısır’da asgari ücret maliyetinin 250 dolar, Uzak Doğu’da ise 200 dolar olduğunu dile getirdi. Ülkelerin verimliliklerin hesaplanmasıyla Türkiye’den yüzde 80 verim alınacağını belirten Akçakaya, “Mısır’da deneyimli personel olmadığı için yüzde 50, uzak doğuda ise yüzde 60 verimlilik aldığınız noktada biz hala Mısır ve Kuzey Afrika’dan ürün bazında yüzde 45, Uzak Doğu’dan da yüzde 60 daha pahalıyız” dedi.  


2026 sonrası kötü senaryo

Avrupa’nın hazır giyim ithalatının 2025’te yüzde 5 arttığını, Türkiye’nin buradan bir pay alamadığını dile getiren Akçakaya, “Yaklaşık yüzde 20 gibi bir kaybımız var. Pastadan payı diğer ülkeler almaya başladı. Bu seneki durum 2026’da da devam ederse bizi çok daha büyük bir pazar kaybı, istihdam kaybı, konkordato ve iflaslar bekliyor” dedi. 


“Yol almamız gerekirken patinaj çekiyoruz” 

Sektörün sıkıntılarının haricinde konuşulması gereken başka konular olduğunu dile getiren Akçakaya, dijitalleşme, yapay zekânın kullanımı ve yeşil dönüşüm başlıklarının da son derece önemli olduğunu vurguladı. Yazılımlar ve yapay zekâ kullanımının sektörü kolaylaştıran bir unsur olduğunu ifade eden Akçakaya, “Dinamik ve gelişmek isteyen bir sektörüz. Katma değerli ürün nasıl yapabiliriz, tekstili daha teknik nasıl kullanabiliriz bunları düşünmemiz gerekiyor. Artık sürdürülebilirlik olmazsa olmaz. Sektör olarak buna tamamen hazır olmamız gerek. Sektörümüzün bunları konuşuyor olması gerekirken mevcut sıkıntılarımızı ve bu dar boğazdan nasıl çıkacağımızı konuşuyoruz. Bu da sektöre zaman kaybı yaratırken, sektörün yerinde saymasına sebep oluyor. Geleceğimizi inşa etmemiz ve yol almamız gerekirken patinaj çekiyoruz” diye konuştu. 

Avrupa’nın sürdürülebilirlik ve çevre açısından Türkiye’den bir beklentisi olduğunun altını çizen Akçakaya, “Avrupa, bugün Çin, Hindistan ve Bangladeş gibi ülkelerden bir beklenti içinde değil. Sürdürülebilirlikte asıl beklenti Türkiye’den. Bu duruma hazır çok işletmelerimiz var fakat tüm sektöre yayılması lazım. Şimdilerde bununla savaşıyor olup, sürdürülebilir moda ve sektör anlamında birkaç sene içinde parmakla gösterilebiliriz” dedi. Hazır giyim ve tekstil anlamında bir yol haritası da çizilmesi gerektiğini vurgulayan Akçakaya, hızlı ve daha uygun fiyatlı ürün ya da yavaş ama daha katma değerli ve pahalı ürün üretmekte bir karar verilmesi gerektiğini dile getirdi.


Üretimde markalaşma vurgusu 

Türkiye’nin markalaşma konusunda daha iyisini yapabileceğini söyleyen Akçakaya, üretimin de bırakılmaması gerektiğini ve bir yön seçilmesinin önemini anlattı. Avrupa ve dünyadaki markaların yüzde 90’ının başka ülkelere üretim yaptırdığını söyleyen Akçakaya, Türkiye’nin üretici bir ülke olduğunu dile getirdi. Üreticilerin marka olma konusunda seçim yapmaları gerektiğini ifade eden Akçakaya, “Üretici olarak marka yapmak en zor işlerden biri. Hızlı ve trendin hep değiştiği bir dönemde kolay bir şey değil. Markalaş ama üretiminde markalaş. Bu firma bu ürünü çok iyi yapıyor denebilsin. Kendini o şekilde kanıtla üretiminde marka ol. Biz daha çok bu taraftayız. Bu ülkenin markalaşması lazım. Ya marka yapacaksanız ya üretim yapacaksanız ya da üretimde markalaşacaksınız. Üreticilerin tercih yapması lazım” dedi. 


Kredi faizlerinin azaltılması öncelikli talep 

EGSD Başkanı Yasin Akçakaya, geçen haftalarda Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile görüştüklerini belirtti. Görüşmede Yılmaz’a, çalışan başına yapılan 2 bin 500 TL tutarındaki desteğin 3 bin 500 TL’ye yükseldiği için teşekkür ettiklerini dile getiren Akçakaya, diğer talepleri ve önerilerini sunduklarını ifade etti. Tekstil ve hazır giyim sektöründe kat edilmesi gereken çok yol olduğunu belirten Akçakaya, kısa, orta ve uzun vadede stratejik yol haritasıyla sektörün eski günlerine kavuşması için izlenecek politikalar olduğunu anlattı. Ülkede uygulanan ekonomi politikasından vazgeçilmeden sektörün yara almaması için sanayicilerin taleplerini ifade eden Akçakaya, “Yüzde 3 olan kur dönüşüm desteğini net ihracata yüzde 10 olarak talep ettik. Bu olursa müşterilere net bir fiyatlandırma yapabiliriz. Gelecek kışın koleksiyonlarını yapıyoruz, dolayısıyla fiyatlandırma yaptığımız zaman önümüzü görmemiz lazım. Tekstil ve hazır giyim bu konuda desteklenmeli ve pozitif anlamda diğer sektörlerden ayrışmalı. İşletmelerin kredi ihtiyacı var. Krediye kolay erişim sağlanması, Kredi Garanti Fonu (KGF) tarafından destek verilmesi ve reeskont faiz tahsilatlarının dönem sonlarında tahsil edilmesi ile politika faizinin yarısı oranında sabitlemesini talep ediyoruz” açıklamasında bulundu. 

Taleplerin uygulanması halinde 2026’nın daha az sıkıntılı geçeceğini dile getiren Akçakaya, “Taleplerimiz uygulanırsa hazır giyim ve tekstil sektörü 2026’yı da bir şekilde geçirir. Enflasyonla mücadele ve ekonomik kararlılık gelecek yılın sonuna kadar ve sonrasında da devam edecek ama en azından 2027’ye bizi taşıyacak bir enstrüman bu. İstihdam ve firma kayıpları ile konkordato ve iflasları en aza indirmek hedef” dedi.


“Sektör desteklenmezse çok firma kapanır”

Firmaların bazı noktalarda konkordato ilan ettiğini veya iflas açıkladığını belirten Akçakaya, olumsuz sonuçlara dayanamayan firmaların tedarikçileri de beraberinde götürdüğünü dile getirdi. Bazı tedarikçilerin sadece tek bir firma ile çalıştığını ve birinin sektörden el çekmesiyle beraber zincir gibi diğerlerini götüreceğini ifade eden Akçakaya, kapanan firmaların ardından bir borç yükü bıraktığını da dile getirdi. Ege Bölgesi’nde kapanan firmalar olduğunu fakat bunların sayısının diğer illere göre az olduğunu dile getiren Akçakaya, “Diğer şehirlere bakıldığında bizim bölgemizde çok değil. Kapanan firmalar fazla olmamakla birlikte zor durumda olan işletmeler var. 2026 yılı da aynı şekilde geçerse ve destek olunmazsa çok kapanan firma olur” diye konuştu.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM