Perşembe, Kasım 6, 2025

30 Ekim 2020, Saat: 14.51, Bayraklı…

Zaman ne çabuk geçiyor. 30 Ekim 2020’de Bayraklı’yı vurarak 117 canımızı alan, çok sayıda binada ağır, orta ve hafif hasara yol açan depremn üzerinden beş yıl geçti. Geçen hafta Perşembe günü Bayraklı’da Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen anma töreni için toplandık. Acılar haka tazeydi. Dualar edildi, anıta karanfiller bırakıldı. Gözyaşları sel olup aktı. O depremin ardından İzmir’den yükselen dayanışma vardı çok şükür. Sokakta, evsiz kalan depremzedeler hemen ilk etapta çadırlara yerleştirildi, sıcak yemeğe, battaniye, kıyafet ve araç gereçlere kavuşturuldu. Depremzedeler bilahare çabucak İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Limontepe’deki sosyal konutlara yerleştirildi, eşyaları temin edildi. Oraya sığmayanlara da Hilton Oteli açıldı.

Fakat ne var ki, hükümet Bayraklı’yı afet bölgesi ilan etmedi, üstelik depremde yıkılan, ağır ve orta hasar gören binaların çabucak telafisi için de kredi olanaklarına kulaklarını tıkadı. Rezerv alana, dxağ başına attı Bayraklı merkezde yaşayanları sonra da. Depremin telafisini de uzattıkça uzattı.

Dr. Tugay’ın depremzedeler adına haklı isyanı

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, geçen haftaki törende “depremin siyaseti olmaz” dedi haklı olarak. “Vicdanımızla konuşacağız” diyerek haklı tepkisini ortaya koydu. Bu tepki, depremzedeler adınaydı, İzmir adınaydı. Dr. Tugay’ın törende ortaya koyduğu tepkinın, konuşmanın özeti şöyleydi:

“Bazı şeylerin siyaseti olmaz. Gerçekten kim nerede hata yaptıysa, bunu kabul ederek gereğini yerine getirsin. Kimse samimiyetsiz olmasın, çünkü insanların canlarından bahsediyoruz. Mevzuat eksikliği varsa, onu düzeltmek için muhatap kimse, o eleştiriyi o alacak üzerine. O işin kontrolünü yaparken kim eksik kalıyorsa, o işin muhataplığını o alacak üstüne. Kentsel dönüşüm çalışmasına ihtiyaç var. O kentsel dönüşüm için kaynak lazım. Bayraklı ve Bornova’da 100 bine yakın bina tarandı. Dayanıklılığı incelendi. Ortaya yapı envanteri çıktı. Dediler ki ‘Burada 4 bin 100 konutun performans testlerinin yaptırılması gerekiyor.’ Yani bu yapıların riski olabileceği söylendi. Biz de ilgili belediyelere bu yazıları yazdık, bina sahiplerine durumu bildirdik. O günden bugüne işlerin ilerlemesini bekliyoruz. Yarın hepimizin korktuğu o deprem olursa? O binalara bir şey olursa bunun vebalini kim üstlenecek? Belediyelerimiz yazılarını yazdı, bina sahiplerini uyardı ama şunu halletmemiz gerektiği açık. İnsanlar binaları riskli çıkarsa o binaları boşaltmak zorunda. Kendilerine ev bulmak zorunda. O riskli yapıların yenilenmesi için bir yöntem bulunması lazım. Biz belediye olarak üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzu söyledik.

Beş yıldır sorunları çözülmemiş insanlar var. Dayanıksız yapıların dönüşümü için çözüm emsal artışı vermek mi? Bu devletin insanlara kaynak verecek gücü yok mu? Her şeye gücü var da, buna mı yok? Biri söylesin, bunun muhatabı kim? Eğer diyorsanız ‘Belediye bu kaynağı yaratsın.’ Tamam ama nasıl? Olmayan arsamız, olmayan kaynağımızla mı? Acı olan ne biliyor musunuz? ‘Dünya Bankası 330 milyon dolar para ayırdı. Siz kullanamadınız’ diye eleştiri yapıldı. Allah’tan korkun! Belediyelere bunu kullandırın diye nasıl yalvardım. Kentsel dönüşüm çalışmasına ihtiyaç var. Bu kaynağı belediyeler üzerinden halka kullandıralım diye yalvardım. 4 bin 100 binanın değişmesi lazım diye söyledim. Yazılarımızı yazdık. Cevap yok. Ondan sonra kalkıp bundan faydalanmadınız diye açıklama yapıyorlar. Dünya Bankası vermek istiyor ama engel oluyorlar. Belediyeler bu paraları kullanmasın, insanların sorununu çözmesin, halkın desteğini kazanmasın istiyorlar. Ancak kentsel dönüşüm için kaynak sağlamak zorundalar. İnsanların rezerv konuta ihtiyacı var. Kentsel dönüşüm yapılacak binalarda yaşayanları orada ücretsiz barındıralım. Üzerinde bulunduğumuz toprakta deprem riski var ise her türlü hesabı bir tarafa bırakacağız, vicdanımızla konuşacağız.

Ben o kadar üzgünüm ki anlatamam. Kaybettiğimiz insanların geride bıraktığı ailelerinin üzüntülerini yakından gözlemledim. Onlara yürekten sabır diliyorum. Ülkenin başka bir yerinde böyle bir acı yaşatmamak için üzerimize düşeni yapmak zorundayız. Ancak herkesin sorumluluğunu bilmesi gerek. Çok çalışma yaptık. Zemin araştırmaları, bina taramaları, deprem master planı… Bunu daha da hızlandırarak devam edeceğiz. Ama yapamadıklarımız için muhatap kimse, ona durumu anlatmaya çalışmaktan öte bir şey yapamıyoruz. Umuyorum böyle zamanlar, böyle konuşmalar bazılarının vicdanına kulak vermesini sağlar. Olumlu sonuçlarla çıkarız.”

O anı, o acıyı, o kayıpları unutmak mümkün mü?

30 Ekim 2020’de saat 14.51’de Bayraklı’da kıyamet koptuğunda bütün İzmir feci bir şekilde sallandı. O sırada İzmir Marina’da, İZDENİZ yönetim ofisinin en üst katındaydım. Yanımda danışmanımız E. Dz. Alb. Mehmet Tunç vardı.  O sırada ne yapacağımıza karar veremedik, şaşkınlık içindeydik. Sarsıntıdan yıkılmadan çıkacağımızı sanmıyorduk. Yıkılmadığımıza da şaşırdık! Bir an avluya çıkıp karşıya baktığımızda Bayraklı’daki dumanları gördük. Herhalde bazı binalara doğal gaz patlamasından yangın çıktı diye düşündük. Koca koca binaların yıkılıp 117 canın enkaza karıştığını düşünemedik o anda. Eşim ve Oğlum geldi marinaya, onları sağ salim görmekle rahatlamıştım. Sonradan gördüm ki Güzelyalı’da bile binalar birbirinden ayrılmış o sarsıntıyla. Karşıyaka, Bornova’da da hasarlar oluşmuş. Bayraklı’da, Mansuroğlu Mahallesi’nde dört bloktan oluşan Özkan Apt’nda Moda’daki dairemizi satıp karşılığında aldığımız daireyi görmeye depremden dört gün sonra götürdüm eşimi. Giderken kesin yıkılmıştır bizim orası da diye hazırladık kendimizi. Yıkılan ve ağır hasar gören binaların, çadırların arasından geçerek gittik gördük ki dört blok da yıkılmamış! Çok hafif hasar görmüş. Depremden iki ay önce alınan ve taşınmayı düşündüğümüz ev artık korkulu bir rüyaydı. Orası hala yenilenmeyi bekliyor ama nasıl? Cemil Başkan boşuna isyan etmiyor. Bizim sitede emlak konut marifetiyle yenileme için girişim yapıyorlar. Dört bloku kendin yıkacak, vereceksin, tapuyu da iptal edecekler. Hazırlık ve inşaat yıkımdan sonra teslimden itibaren minimum üç yıl! Bu arada insanlara sadece bir yıl 6,500 TL kira yardımı var! O paraya kümes bile vermezler! E, inşaat bitti diyelim Beş yıl geri ödeme ama kaç para olduğu belli değil, her yıl da enflasyon farkı var. Tapu ise beş yılda ödeme bittikten sonra! Kim öle kim kala sekiz yılda! Oysa, Cemil Başkanın dediği gibi hükümet yapmalı konutları rezerv alanda, insanları orada oturtup sonra da kendi arsalarında binaları yenileyerek asıl yerlerine göndermeli. Son sözüm; hükümet İzmir’i cezalandırmaktan vazgeçmeli! İzmir’de üçte bir oranında Cumhur İttifakı’na oy veren seçmen de var. Onlara da yazık değil mi? Bu mesele siyaset üstü bir mesele.

Muzaffer Ayhan Kara

Diğer Yazarlar