Cuma, Kasım 21, 2025

Selanik

Eşim “haydi tembelliği bırak, gidiyoruz” dedi. “Nereye?” diye soramadan, kendimi (ismi bende kalsın, reklam yapmayayım) bir tur şirketinin Selanik’e giden otobüsünde buldum. Hani küçük bir serzenişte bulunayım, eğer yaşınız benim gibi biraz ilerlemişse, siz siz olun gece otobüs seyahati pek tavsiye edilebilir bir şey değil.

Her neyse, yaşadığımız yorgunluklar bir yana, seyahatin ana amacına gelelim. Maalesef 10 Kasım’da Atamıza olan saygımızı yeterince göstermek imkanı olmadı. Ne Anıtkabir’e gidebildik ne de Dolmabahçe Sarayı’nı ziyaret edebildik. Arada Selanik’teki Atatürk evinin restorasyonunun tamamlandığını öğrenince, “madem son vazifeyi yapamadık o zaman doğum gününü kutlayalım!” diye düşünmüş eşim. Hani bu vesileyle atalarımın toprağını da ziyaret etmek yolculuğun bir diğer artısı oldu.

Gelelim Atatürk evi ile ilgili izlenimlere.

Öncelikle hemen altını çizmekte yarar var, büyük bir ziyaretçi kitlesi evin önünde, 50’şerlik guruplarla girilen bahçesinde. Anlayacağınız restorasyonun bittiğini duyan çok sayıda vatandaşımız Selanik’e koşup gelmiş.

Ancak birkaç küçük eleştiri yapmadan geçemeyeceğim. Öncelikle kapının önünde bir tabela göze çarpıyor. Yazılanın Türkçesi “…Balkan ittihadının müzahiri Gazi Mustafa Kemal burada dünyaya gelmiştir” şeklinde. Tamam doğduğu sırada soyadı kanunu yoktu, o yüzden “Atatürk” Gazi Mustafa Kemal’in sonuna eklenmemiş. Peki doğduğu sırada “Gazi” olarak mı doğmuştu? diye sormadan geçemiyoruz.

İkinci büyük gaf ise Fransızca çeviride yatıyor.

Balkan ittihadı, hadi kabul edilebilir diyelim “l’Union Balcanique” olarak ifade edilmiş ama Mustafa Kemal’in bu ittihadın şampiyonu olması sıfatı pek yakışmamış. (champion de l’Union balcanique) Hani müzahir kelimesinin tam anlamını ben de pek bulamamakla birlikte her halde şampiyon olmasa gerekir. Diğer yandan çevirmen Balkan Birliği olarak eğer Balkan İttifakını düşündüyse, bu ittifak Osmanlıya karşı kurulmuş ve Balkan savaşlarının başlamasına neden olmuştu diyerek küçük bir hatırlatma daha yapalım.

Peki tabelayı bir yana bırakıp içeri girince neler gözlemliyorsunuz.

En çarpıcı olan Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi’nin bir asırdan daha önce diktiği nar ağacının dimdik ayakta durması ve hala meyve vermesi. Ağacın üstündeki narlar bana özellikle gençler arasında giderek artan Atatürk sevgisini çağrıştırdı.

Evin içi ise pek ev havasını yansıtmadı. Daha da gelişecek (ne de olsa restorasyon daha yeni bittiği için) önemli bir Atatürk müzesi. Şimdilik en önemli eksiklik Atatürk’ün bal mumu heykeli.

Bütün eksikliklere rağmen restorasyonu yapanları kutlar, imkanı olan bütün vatandaşlarımıza da Atatürk’ün evini ziyaret etmelerini tavsiye ederim.

Dönüş yolunda uğradığımız Kavala bir sonraki (kesinlikle otobüsle değil) Yunanistan seyahati için güzel bir konaklama mekanı izlenimi bıraktı. Doğal olarak Osman Kavala’yı ve AİHM kararlarına rağmen hala tutuklu olan isimleri andık ve iç politika sorunlarının yarattığı olumsuz sonuçları yurda dönmeden önce tekrar anımsadık.

En büyük sürprizi ise İpsala kapısında yaşadık. Rehberimizin verdiği bilgiye göre Yunanistan sınır kapısından çok makul bir şekilde ve hızda geçiş yapmıştık. Bu doğrultuda saat 00:30’da otobüse bindiğimiz yerde olacaktık.

Ancak Türkiye’ye geçer geçmez otobüsümüz Türk polisi tarafından kuşatma altına alındı. Araçta ne varsa her şey yere indirildi. Bagaj kapağı açılıp bütün valizler de aynı şekilde indirildi. Yaklaşık iki saat aracın içi arandı. “Ne arıyorsunuz?” sorusuna “uyuşturucu” cevabını aldık. Hani Türkiye’den Avrupa’ya uyuşturucu kaçırıldığını haberlerden biliyorduk da, Yunanistan’dan Türkiye’ye böyle bir trafiğin çalışabileceğini de ilk kez öğrenmiş olduk.

Bu kadar uzayan aramanın “Türkiye’yi gri listeden çıkartmak amaçlı göstermelik mi olduğu? yoksa Selanik’ten dönenlerin Atatürk’e saygıdan kusur etmemelerinin rövanşı mı olduğu?” dönüş yolunun son kilometrelerinde tartışılıp durdu. Saat 00:30 yerine saat 02:30’da bindiğimiz yerde inip eve döndüğümüzde, artık hiçbir kuvvetin (eşim bile olsa) beni otobüs yolculuğuna zorlayamayacağı üstüne yemin ettim.

Can Baydarol

Diğer Yazarlar