Cumartesi, Aralık 20, 2025

Güç Zanaat

Son 25 yıl boyunca yaşanan hemen her alandaki gelişmelerin kendiliğinden veya aniden ortaya çıkmamış olduğu, tarihi süreç içerisinde akışın tabiatına uygun sebep sonuç ilişkilerinden etkilenerek meydana geldiği kanaati yaygındır. 

Bilhassa kültürel, sosyal, iktisadi ve siyasi olaylar içerisinde sonuncudan başlayarak ‘güncelden’, ‘uzayan takvim’e yayılan uygulamalar, neticeler çok yönlü analizlere açık olur. Kayda değer ciddi verilere bağlı olarak istatistik, grafik, rakamlar ile zamana bağlı tespitler ışığında mukayeseler yapılabilir. Ayrıca uluslararası münasebetler için teknik olarak ölçü, anlık veriler olmayıp, sürecin analizidir. 

Bir süredir sözü edilen, nereden ve nasıl kaynaklandığı ayrı konu olup birbiri ardına devam eden iktisadi krizler, güvenlik, iklim, savaşlar gibi başlıklar ile son çeyrek asır içinde ‘devlet’ otoritesinin mi yoksa hegemon sistemin mi aşınma sürecine girdiği hususudur.  

Öyle ki devletlerin hükümranlık bölgelerindeki alışılageldik kontrol kabiliyetini aşan küresel nitelikli yaygın problemler ile baş edebilme gücünün erozyonu dikkati çeker. Bir başka teyidi de ittifakların, birliklerin, komşulukların sorun çözmede kifayetsiz kalan durumlarıdır. 

Açık ifade etmek gerekirse bugün için dünya kamuoyunda söz edilen, iki büyük gücü temsil eden Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu ikilisi zaman içinde öyle veya şöyle, doğal ve insan yapımı olmayan kapitalist düzene geçtiler. 70’lerde Çin, 90’larda Rusya kendileri arasında farklı yönleri de olsa idari olarak Komünizm sistemini deneyip ve bir şekilde terk ederek Batı ekonomik düzenine yaklaştılar. Vladimir Putin’in muhtelif vesilelerle yaptığı konuşmalarda, Rus tarihi sürecindeki vurgulamaları her devlet idaresi için geçerli olabilecek belirli zaman dönemeçlerinin genellikle devlet otoritesini rencide edebilen tercihleri ve sonuçlarının yansıması gibi takdim edildi. Sonradan mevcut birikimler ile gelinen noktada, Ukrayna’ya müdahalenin dolaylı olarak devletler camiasını alakadar edecek perdesi açıldı. 

Dikkat edilirse gelişmelerin iki esas üzerinden birbiri ile çelişir görünen biçimde öngörülen hedeflere yöneldiği açıktır; birincisi, süreç içerisinde kronolojik olarak değinilen olayların neticesinde tarafların (ABD-NATO, Rusya) karşılıklı jeopolitik kaygıları üzerinde yükselen uzlaşmazlık, ikincisi ABD ve takım arkadaşlarının iktisadi yaptırımlar yarışmasının ve karşılıklı atışmaların bilhassa enerji piyasalarından başlayarak fiyatlar genel seviyelerinde meydana getirdiği trajik artışlardır. Biri siyasi diğeri ekonomik yem kabilinden her iki şık da, harbin içinde olması bakımından en fazla içinde olan devlet (Rusya) için yıpratıcı ve riskli görünmekte. 

Ukrayna Barış görüşmelerinin ABD tarafından olumlu istikamete doğru yöneldiği ile ilgili olumlu havanın gerçekte AB ile Rusya Federasyonu arasındaki güvensizliklerin giderilebilmesi konusunda hassas noktaların varlığı, Putin’in AB siyaseti ile ilgili yaptığı konuşmaların satır aralarında mevcuttur.

Siyasi olarak güvenlik konseyinin veto hakkı bulunan, dünyanın ikinci büyük nükleer gücü olup hatırı sayılır fosil yakıt enerji rezervleri ve arzına, dünyanın en geniş yüzölçümüne sahip bir devletin ana ihraç kalemlerinin fiyat değişimlerinden etkilenmesi, yanısıra siyasi yalnızlaştırılma, yaptırımlara maruz kalma konularında güvensizliğinin de paralel olarak artıyor olması madalyonun diğer tarafıdır. 

Kısaca her bir devlet için kurumsal varlıklarını bir arada tutmaya matuf ve anayasalarında yer alan farklı kültürel birikimlerinin karşılıklı münasebetlerde çok yönlü ilişkiler; sosyal, siyasi, ekonomik değişkenlikler üzerinden güvensizlik sorunları yaratabilmeleri sadece diplomasi yollarını zorlamakla kalmayıp ihtimal kendi geleceklerini tayin edebilecek tarihi dönemeç noktalarından birini çağrıştırmaktadır. 

Önceki İçerik

Demid Uzun

Diğer Yazarlar