Cuma, Eylül 20, 2024

12 Mart 1971 Muhtırası ve İhtilal -II

Askeri eylem söndürülemese, kendini tüketen ateşe benzer


Bir önceki yazıdan devam…

12 Mart muhtırasının verilişinden sonra da 4 general, 8 albay disiplin kurallarına aykırı hareketleri nedeni ile re’sen emekliye sevk edilmişlerdir. 12 Mart muhtırası ile kurulması gereken partiler üstü hükümet henüz kurulamadığı için, kararnameyi başbakana imzalatmışlar, bunun yanı sıra, aynı suçu işlemiş 5 havacı subaya ise hava kuvvetleri komutanı sahip çıkmış onlar eski görevlerine devam etmişler.

Faik Türün Paşa, 12 mart 1971 muhtırasını da İstanbul’dan radyodan dinlemiştir. Tam bir müdahalenin kansız olamayacağına kanaat getirdikleri için, gayeye aşamalar halinde ulaşmayı planladıkları anlaşılmaktadır. Muhtıranın son maddesi ve üç kuvvet ve genelkurmay başkanının imzaları ile de silahlı kuvvetlerin tümüne mal etmişlerdir.

Eskalasyon’un ilk basamağı olarak icrayı kabul etmişler; parlamentodaki partilerden karma bir hükümet teşkilini istemişlerdir. İkinci basamak devlet başkanlığı’nın ele alınmasıdır. Üçüncü basamak parlamentonun, devrim konseyi ve devrim meclis’i haline dönüştürülmesidir. Hazırlık çalışmaları buna göre yapılmıştır. 12 Mart 1971 muhtırasının ilanını takiben Genelkurmay’da, devrim anayasası ve reform yasa tasarılarını hazırlamak için komisyonlar kurulduğu bilinmektedir.

Devrim anayasasını hazırlayarak komisyona başkanlık yapacak olan Korgeneral Rüştü Naiboğlu’na verilen taslakta; devrim konseyi, devrim meclisi, devrim partisi ile komünizmle yönetilen devletlerdeki organizasyona benzer bir teşkilat şeması görünce şaşırmış. Devrim kelimesini devlet sözcüğü ile değiştirmek istemiş ama bunu başaramamıştır. Reform kanunu taslakları sırasında bir de mülkiyet hakkını kaldıran tasarı da yer almaktadır.

Kara ve hava kuvvet komutanları karargâhlarında askeri cuntanın oluşturduğu devrim planlama ünitelerinde çalışmamış olanların şaşkınlıkları üzerine taslakları alıp götürmüşlerdir. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç’ın görev süresi 1 eylül 1972 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler’in de dört yıllık orgenerallik süresi 30 ağustos 1972 tarihinde tamamlanıyordu.

1972 Ağustos ortalarında kuvvet komutanları, İstanbul’a, Harp Akademisinde, yapılacak plan tatbikatını izlemeye gitmişlerdir. Orgeneral Memduh Tağmaç, işleri çok olduğu gerekçesiyle, Faruk Türün Paşanın harp akademisindeki tatbikatları takip etmesini istememiştir. Tatbikatlar başladığında, öğle yemeği yenilirken, kuvvet komutanları, genelkurmay başkanına artık görevden ayrılmasını, 1 Eylül’ü beklememesini istemişler böylece yemek süresince tatsız bir havanın esmesi söz konusu olmuştur.

Yemekten sonra, akademi komutanının odasında da aynı isteğin kuvvet komutanları tarafında tekrarlanmış olması oldukça dikkat çekicidir. Bir aralık hava kuvvetleri komutanı, akademi komutanının emir subayı odasındaki telefondan Ankara’daki kendi kurmay başkanına hava kuvvetlerini alarma geçirmesi emrini vermiş olması ise cuntanın ne denli güçlü olduğunun bir başka kanıtıdır. Aynı günün akşamı ise, Boğazdaki Kalender Orduevi’nin çatısında misafirlere bir kokteyl ve akşam yemeği vardı. Bu davete, Faik Türün Paşa da davet edilmiştir.

Yemek öncesi, çatıda deniz ve hava kuvvetleri komutanları, yan yana çevreyi seyrederken Faik Türün, komutanlara, kendisine istihbarat tarafından iletilen konuşmalardan çok rahatsız olduğunu, bu davranışın, teamüllere uymadığını, hükümete ve meclis’e müracaatla Orgeneral Gürler’in durumunu düzenlemelerinin mümkün olacağını ifade etmiştir.

Kısa zaman sonra yapılan, askeri şura toplantısında Faik Türün de yer almıştır. Toplantının son günü olan cumartesi günü alınan kararların imzaya hazırlanmasından evvel verilen bir çay molasında Orgeneral Memduh Tağmaç salonun bir kenarında Faik Türün Paşanın yanına gelerek; “ Faik seni yine 1. Ordu komutanlığında bırakıyorum“ demiştir.

Öğle yemeği sırasında da, Memduh Tağmaç, Faik Türün’e, “Önümüzdeki hafta çarşamba günü, sizin Trakya’daki bir piyade alayına sancak verilecekti. Cumhurbaşkanımız verecek tabii. Hepimizin de törende bulunmamız gerekiyor. Burada işlerimiz çok. Sayın Cumhurbaşkanımıza bu sancak törenini başka bir tarihe ertelemesini teklif et“ diye ilave etmiştir.

Bu gelişen son durum, Faik Türün’e cumhurbaşkanını ziyaret olanağı sağlıyordu ve hemen uçakla İstanbul’a dönerek randevu talep etmiştir. O akşam saat 17.00 sularında, Florya’daki köşkte cumhurbaşkanını ziyaret ederek, sancak verme töreni erteleme işine peki dedikten sonra, genelkurmay başkanıyla yapılan konuşmayı kendilerine iletmiştir. O da, “İyi ya İstanbul’da sen, Ankara’da Semih var” cevabını vermiştir.

Faik Türün, cumhurbaşkanına, arkasında kara ve hava kuvvetleri komutanlarının bulunduğu bir cunta olduğunu ve bir muhtıra verildiğini o muhtıranın bir de müeyyide maddesi olduğunu, o maddenin de bütün silahlı kuvvetleri kapsamına aldığını izah etmiştir. Adım adım marksist bir düzen kurulmasına doğru gidildiğini tekrar eden Faik Türün, “Ben kime dur diyebilirim. Şimdi de genelkurmay başkanımızın yerini Orgeneral Gürler’e, cunta’nın liderine terk ederek ayrılmasını istiyorlar“ diye ilave etmiştir.

Aynı zamanda Oramiral Celal Eyiceoğlu’nun da emekli olacağını, bir defa da genelkurmay başkanlığı’na bir oramiral getirirlerse daha iyi olacağı önerisini de ilave etmiştir. Faik Türün huzurdan ayrıldıktan bir süre sonra donanma komutanı Oramiral Kayacan, ertesi günü de Ankara’dan üç korgeneral gelerek cumhurbaşkanı’nı ziyaret etmişler.

Bu da gösteriyor ki, köşkte de cuntanın bir gözcüsü, habercisi bulunmaktadır. O günden sonraki perşembe günü, başbakan Sayın Ferit Melen, İstanbul’a cumhurbaşkanı’na haftalık raporunu vermeye gelmiştir. Sıkıyönetim komutanları başbakana karşı sorumlu oldukları için Faik Türün başbakanı, hava meydanında karşılayarak, görüşme talebinde bulunur.

Otelde yapılan bu görüşmede, 9 subay olayının lideri olup, 12 mart muhtırasının kendisini tatmin etmemesi üzerine protesto mahiyetinde, İstanbul’da bir oto yedek parça mağazasını bombalamış olan emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan’ın yakalandıktan sonra emniyette verdiği ifadenin bir suretini içeren dosyayı da vermiştir.

Dosyada askeri cuntanın organizasyonuna ait tüm detaylar yer almasına rağmen, Orgeneral Faruk Gürler’in kararnamesi bakanlar kurulunda imzalanarak yürürlüğe girmiştir. Ancak bu aşamada, kararname hazırlanırken, bütün bakanlara tehdit mektupları gönderilmiş, kararnamenin imzalanması sırasında da başbakanlık binasının üstünde askeri jetler pikeler yapmışlardır. Orgeneral Faruk Gürler, genelkurmay başkanlığına atandıktan sonra, Faik Türün gidip makamında konuşarak, emekli olmak istediğini iletmiş ancak Faruk Gürler kabul etmemiştir.

O günlerde genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Turgut Sunalp de İstanbul’a gelerek Faik Türün ile konuşmak istemiş ve Fenerbahçe Askeri Gazinosunda kendisi ile akşam yemeğinde buluşulmuştur. Faik Türün’ün yanında, ordu kurmay başkanı Korgeneral. Selahattin Demircioğlu da vardır. Orgeneral Gürler’den şifahi bir mesaj getirmis olan Turgut Sunalp genelkurmay başkanlığını Faik Türün’e bırakmak istediğini ifade etmiştir.

İşte tüm bu gelişmeler oluşurken Türkiye’yi bir felaketten kurtarmak isteyen Silahlı Kuvvetler içinde önemli demokrasiye inanmış, bir subay kapasitesi de olması ihtilali önlemiştir. Bunun yanı sıra, MİT, Mahir Kaynak isimli üniversitede asistan olan bir kişiyi de angaje ederek ihtilalci grubun arasına sokma başarısını göstermiştir. Bu aşamada diğer istihbarat birimlerinin de cunta içine sızma girişimleri olduğu da not edilmelidir. Mahir Kaynak şahit olarak maalesef mahkemelere de çıkarılmış ve boy boy fotoğrafları da yayınlanmıştır.

Artık deşifre olan Mahir Kaynak MİT tarafından göreve alınarak korunması sağlanmıştır. Yıllar sonra profesör olan Mahir Kaynak’ı da yakından tanıyarak yararlı işler yaptığını biliyorum. Şu anda onun kızı da babasının izinden yürüyerek ekonomi profesörü olan Deniz Ülke Arıboğan bazı özel üniversitelerin rektörlüğünü de yapmıştır.

O dönemde, Faik Türün aynı zamanda sıkıyönetim komutanı da olduğu için önemli istihbarata da sahip olarak ihtilalci cuntanın içinde yer almayarak ülkeye çok büyük hizmetlerde bulunmuştur. Bu ihtilalin başarıya ulaşması halinde, ülkeye tamamen marksist bir rejimin gelmesi anlamını taşıdığı gözlerden uzak tutulmamalıdır. Bu konuda daha yazılacak çok şeylerin olduğunu bilerek ancak önemli ana hususlar üzerinde durduğumu değerlendirmenize bırakıyorum.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Tayfun Gözüm

Diğer Yazarlar