Cuma, Eylül 20, 2024

İlginç Zamanlar

Bazısına göre bir deyim veya beddua olarak Çinliler için atfedilen “umarım enteresan zamanlarda yaşarsın” tabiri; tam da içinde bulunulan dünya halini her cepheden yakışan tarifinde ve “hisseli harikalar kumpanyası” lezzetinde iyiden iyiye renklendiriyor.

Dünya siyaset arenasında İkinci Büyük Savaş sonrası kurulan yeni bir uluslar arası düzenin şimdilerin kakafonik curcunasında bir yandan küresel ısınma, enerji kaynakları ve doğal felaketlerle, diğer yandan yanlış ve çıkarcı politikaların doğurduğu ekonomik ve siyasi krizlerle mücadele eden insanlık için bir yol haritasının kararsız mücadelesi sürüyor.

Bir kere, gelinen noktada işin erbabının dünya kamuoyunda abartılı bir riskle yol açan ve korku kültürüne katkıda bulunup, teşvik eder biçimde savaş ve terörün desteklenmesi, güvensizliğe tavan yaptırıyor. Ayrıca siyasi ve ekonomik münasebetlerde, hukukta ve demokraside her türlü temsilin sunumundaki sansasyonel ve basit tutumlar, gerçekte son derece karmaşık sorunları basit bir ikili anlatıya indirgiyor.

Mesela terörizmin(uluslar arası terörün) temel nedenlerinin ve ortaya çıkmasına katkıda bulunan sosyal, ekonomik ve politik faktörlerin gölgede kalmasına neden olan gelişmeler günün sonunda başta Batı ülkelerinin satın alma gücünü korumak amacıyla attıkları adımlar ile karmakarışık hale gelmiş coğrafyalara dönüşebiliyor.

Biraz daha gerilere gittiğimizde 70’li senelerde NATO’nun askeri kanadından ayrılan Fransa, yakın geçmişte Nato için beyin ölümü gerçekleşti tezini açıklayan Emmanuel Macron anlaşılan ittifaktan ümidini kesmiş olacak ki henüz bir kaç gün önce Harkov’da Ukrayna safında savaşıp Rusya tarafından etkisiz hale getirilen Fransız paralı askerleri için uygun bahaneler yaratabilmekte. Şurası muhakkak ki Donald Trump’ın, önceki başkan(Barack Obama) döneminde ABD’nin Irak ve Suriye’de Daeş’in teşekkülü ile ilgili ifadeleri henüz hatırlardadır.

Bir başka misal de Belarus Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Aleksandr Volfoviç, ‘bugün hem siyasi hem de ekonomik yönleri ve bilgi bileşenini kapsayan hibrit bir savaş yürütülüyor. Ve bu tehditleri etkisiz hale getirecek olan mekanizmalar ülkenin yeni ulusal güvenlik konsepti ve askeri doktrininde açıkça ortaya konmuştur’. 

Bu kabil örneklerin çoğaltıldığında hegemon anlayış tarzının “ben yaptım oldu” yaklaşımı, bu pervasızlıktan aslında Türkiye’nin de Cumhuriyet dönemine büyüteç ile bakıldığında bir hayli nasiplenildiği görülür; Müttefikimiz Batı ülkeleri çok uzun yıllar Türkiye’yi bürokrasi, yargı, ordu, STK’ları, medya ve siyaset içindeki ‘etki ajanları’ ile yönlendirebildi.

Bunların hepsini birden ya da bazılarını bir arada kullandığı olurdu. İş dünyası, dernek ve vakıfları ile Sivil toplum kuruluşları üzerinden eleştiri yapar, iktidarları yıpratırdı. Siyaset ve medya üzerinden algı yaratır, yargı üzerinden operasyon yapar, ordu eliyle de darbe yaparak yönetimleri devirirdi.

Sistem küreselleşiyor; medya, yargı, bürokrasi, ordu, sivil toplum kuruluşları eski kullanılırlığını kaybetti. Ellerinde sadece siyaset yani muhalefet kaldı, belli olan onu kullanmayı sürdürecekler. Kitleyi uyutmak ise parti yöneticilerine, mebuslara, besleme medyacılar, anketçiler ve etki ajanlarına kalacak.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM