Cuma, Eylül 20, 2024

Salınım

İnsan nüfusu denilen potansiyelin içerisindeki fiziki iki yapıdan, birisi zihni olarak; tabii ve beşeri kanunlara görünüşte istisna teşkil eden ve her türlü vasıtaları kullanarak mutlak güç tanımı ile yön veriyor olduğu düşünülen, diğeri büyük çoğunluk olarak; meydana gelenler ve olup bitenlere katlanan katlanamayan, varlığı ve yokluğu ihtimalinin gelecek adına serdettiği belirsizlik ile yaşamsal bir şifre olduğunu hissettiren bir dirençtir. Buradaki denge ‘bu pilav çok su kaldırır’ deyimine uygun rahatlığın zamanın sınırsızlığı ile değişimin belirsizliği arasında salınımıdır.

Bitmez tükenmez bir mücadelenin içerisinde bir taraftan insanoğlunun yaşamını kolaylaştırdığı kabulü ile medeniyet ve unsurlarının algısı, diğer taraftan pekala zorlaştırdığı ve tabii mevcudu kendi içerisinde karmaşıklaştırıp ayrıştırdığı esası vardır. Bu neticesiz mücadele bir rastgele değişkenin değerini tahmin ederken belirsizliği biteviye yoğaltır. Bir yazı-tura oyununun sonuç için sağladığı bilgi bir zar atma oyununun sonuç için sağladığı bilgiden daha azdır. Yazı-tura oyununda eşit olasılıklı iki sonuç varken yazı-tura oyununda ise eşit olasılıklı altı sonuç.

İnsanlığın içinde bulunduğu durumu anlayıp açıklayabilmek yine insanların işidir. Bu her dönemde böyle iken, farklı duruşları ve konumlarından kaynaklı olarak insanların ortak bir açıklaması olamamıştır. Çünkü insanlık tarihinde yapıp edilenlerde herkesin aynı derecede rolü ve sorumluluğu bulunmamaktadır. İnsanlık tarihini yönlendirenler, hep var olagelmiştir. İnsanlık tarihine ilişkin karar verici güç odakları yüzünden insanlığın iyiye veya kötüye mi gittiği üzerindeki tartışmalar süregelmektedir.

Termodinamiğin ikinci yasası, evrenin en temel yasalarından biri olarak kabul edilir. Bu yasa evrende düzensizliğin sürekli olarak tek yönlü bir şekilde arttığını söyler. Mesela modern çağlarda teknolojinin yaygın ve yoğun bir biçimde toplumsal yaşam alanında yarattığı etkiler içerisinde yangına körükle gider gibi sorunlara yeni ve daha karmaşık teknolojik çözümler tatbik edildiğinde dünya giderek düzenini yitirmektedir. Dönüştürücüleri arttırdıkça, elde edilebilir enerji daha çabuk kullanılır ve neticede daha hızlı enerji sarfı ve düzensizlik görülür.

Yine belirli bir kültür veya medeniyetin gelişmesinin safhalarında karşılaşılan her bunalım, denetimin merkezileştirilmesini arttırarak ilerler. Ekonomik ve sosyal etkinliklerin birleştirilmesi ve böylece merkezileştirilmesi imkansız hallere yönelince kültür ve uygarlık da çözülmeye başlar.

Mesela otomasyona tabi bir toplumun giderek karmaşıklaştığı, bilgisayara bağlanmış bir çok sistemin en küçük yanlış ve arızada bütün sistemi işlemez hale getirebildiği, tarımın makineleşmesiyle birlikte boşta kalan tarım emekçileri kentlere iş bulmak için yönelip zorunlu kentleşme sürdükçe kıtlık riskinin artması. Yine tıbbın birey sağlığına verdiği zararın sosyo-politik bir iletişim biçimiyle meydana gelmesi dolayısıyla sağlık hizmetinin aldığı kurumsal biçimlerin cazip, olanaklı ve gerekli kıldığı sosyo-ekonomik dönüşümler nedeniyle sağlıkta ortaya çıkan her türlü bozulmalar eklenebilir.

Hasılı finans üzerinden ‘sürdürülebilirlik’ denilen “bir durum veya herhangi bir şeyin devam etmesini sağlamak, geride kalmış olan enerjiyi çıkarmak ve işlemek için daha pahalı kompleks teknolojiye ödenmek üzere daha fazla para ve enerji akışımı yönlendirilmesinin sebebiyet verdiği tüm düzensizliğin kontrolü ve idare edilmesine de daha fazla para gerekir. Keza rüyada yumurtadan civciv çıkması da rüya sahibinin kısmetli bir hayata sahip olması olarak tabir edilm

Demir Uzun

Diğer Yazarlar