Siyaset ve Diplomasi tarihi, sosyal münasebetlerin konusu olan dinamiklerin pratikte olup bittiliğine karşın kitleler tarafından hazmının ağır ve sakin seyri sürecine müdahale ve tanıklık eder.
Tabiat olayları, salgınlar, harpler, göçler, güçler giderek toplulukların birbirleri ile temas paydasını arttırırlarken, münasebetler ile kültür ve kimlikler çerçevesinde meydana gelen değişimler orijinal kimlik ve nitelikleri karşılıklı aşındıran ancak yeniden yapılandıran mahiyettedir. Etnik, inanç, kültür, güç dengeleri bu etkileşim üzerinden yerellik ve küresellik arasında açılıp kapanan bir değişim içinde yol alır.
Toplumlara mal olmuş mücadelelerin insan yaşamını ihmal eden yaklaşımı bireysellik için hayırhah nitelikli olmayıp, toplumların en önemli iletişim araçlarını dahi etkiler. Mahalli diller ve lehçelerin zaman içinde unutulmuşluğu buna iyi bir misaldir.
Günümüzde hakim güç kaynağı addedilen Kapital’ın toplumlar nezdindeki simgesi olan “para”nın en yaygın dilde ‘money-money Abba’ hitinden unutulmaya yüz tutmuş Roman dilindeki ‘sipali’ ile eş anlamlılığı, yerel niteliklerin zaman içinde öngörülen kitlesel kültür anaforuna cebren veya rizaen karışmışlıkları, pekala küresel bir ironidir.
Cismi ne olursa olsun derin bir potansiyel gücün, icra’ya dönüştürülemeyen ipoteklerinin bulunması, merkezindeki popülist yankıların zamanı kullanmaya matuf çabaları dahil her iki yönde; kürevi ve yereldir.
Emperyal yol kılavuzu, fikri ve tatbiki gelişiminin Atlantik yönlü seyri bilhassa 19 ve 20.asır’lardan geçerek iktisadi ve siyasi deneyimlerinin güne yansıyan neticelerini istatistiki rakamlar ile de ilan eder.
Küreselleşmeyi tahkim, yerelliği tanzim gibi her iki uca dokunabilen bir mekanik; yazılı tarihi serencamının son tahlilde ve anlaşılır dilde finans kapital, insanlığı ve doğayı sürekli savaş ve krizlerle tehdit eder bir çehreye bürünmüş zeminde teyid eder.
Verilerin dünya kamuoyu için ne denli çarpıcı olduğu henüz bilinmemekle beraber Dünya nüfusunun %1.1’lik kısmı dünya genelindeki servetin neredeyse yarısına(%45.8) sahiptir. Dünya nüfusunun %55’lik çoğunluğunun toplam gelirden aldığı pay ise yalnızca %1.3’tür. Neoliberal görüşe göre ise küreselleşme gelir eşitsizliğini azaltıyor.
1954’den bu tarafa Bilderberg forumları, statünün sürdürülebilirliğinin güncellemelerini tebliğ adına neo-liberalizmin fakirliğe karşı önerilerini kaynak göstermeksizin şu aşina başlıklar ile sızdırıyor; “yapısal piyasa reformları”, “rekabetin güçlendirilmesi”, “sosyal harcamaların azaltılması”, ”liberal deregülasyonlar”.