Küresel düzen iki büyük dünya savaşından sonra en gergin ve çalkantılı döneminden geçiyor. Baskın kültürün belirsizlikler ve şiddetten beslenme tercih ve alışkanlıklarınWı göz ardı etmek aynı zamanda ulus ötesi yapıların bu nizamı manipüle etmesine mahal vermemek adına uluslar arası kamuoyuna düşen sorumlulukların gereği yapılmalıdır. Dünyanın geri kalan büyük kısmının sağduyu içinde alternatif çözümler yaratarak denge kurması ile sağlanabilir.
Uygulamada görünen, finans kuruluşlarının dünyayı yönetebilirlik konusunda öne çıktıkları, siyaseti satın alma alışkanlıkları içinde oldukları mesela ABD’nde yaklaşan her seçimde olduğu üzere başkanın kim olduğundan ziyade bütçesini kimin kontrol ettiğinin önemli olduğu esasıdır. Niye? Ulus ötesi yapıların hakimiyetinde belirsizlik çağını yöneten ve algı olarak yayan, dünyanın farklı coğrafyalarında savaşları ve kargaşayı motive eden bu geniş coğrafyaya belirsizliğe dair endişe, korku salan görüntüde bizatihi bir avuç gelişmiş ülkedir.
ABD merkezli yatırım şirketi BlackRock ve Delaware merkezli banka JP Morgan, içinde bulunduğumuz yılın başlarında Ukrayna’nın yeniden inşasına yatırım yapmak üzere kamu ve özel çıkarlar için devasa bir fon başlattıklarını duyurmuştu. Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham desteklenen ve uzayan savaş için Ukrayna’nın trilyonlarca dolar değerinde kaynağı olduğundan Zelenskinin bu nedenle savaşı sürdürmek zorunda kaldığının altını çizdi.
Medyanın görevinin halkları bilgilendirmekten çok yanlış bilgilendirme saiki ile hareket ettiğine dair kuşkuların arttığı bu dönem, aynı zamanda hiç bir kuralın, değerin, sınırın olmadığı sosyal medyanın bir operasyon aygıtına dönüşmeye başlaması ile çakışıyor. Haberlerin naklen, trajik, tuhaf, berbat olaylardan beslenen ve insanlar tarafından izlenen böylece rating alan bir iklime meylettiğine dair uyarılar dikkati çekiyor.
Bu küresel operasyon döneminde kendisini etkili şekilde yönetmenin her ülkenin kendi mevcut şartlarına bağlı olarak ne denli zorlu olduğu bir gerçek iken dengeleri hem kendi bünyesinde gözeterek hem de bölgesinde ve uluslar arası ortamda “etrafına cami ağyarına mani” misali üzere güncelleme öne çıkmalıdır.
Milletler, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere çok taraflı uluslar arası teşkilatların ise gelişmekte olan ülkeler bilhassa az gelişmiş ekonomiler için daha fazla çaba sarfetmeleri gerekiyor.
Kent nüfuslarının kırsal nüfusu milyarlarca kişi geride bıraktığı bir süreçte dünyanın pek çok ülkesinde yalnız, tek başına yaşayan insanların sayısının arttığı görülüyor. Kent Merkezlerinin %90’dan fazlası su kenarlarında toplanıyor. Kıyı bölgelerinin iklim değişikliği ile beraber savunmasız ve risk altında olduğu bir vakıa.
Çevre felaketleri, Kadın-Erkek eşitsizliği, eğitimin niteliği sorunu, temiz su- atık su, sanitasyon, çocuklar ve gençlerin gıdaya ulaşımı, kaliteli hayat konusundaki sonuçsuz çabalar belki de en önemlisi insana yakışır bir iş ve ekonomik büyüme modelinin henüz ortaya konulmamışlığı bir çok soru işaretlerinin ortaya çıkmasına sebep oluyor. Haliyle belirsizliğin temel yapıları bu esaslarda yükseliyor.