Muhtelif vesileler ile sıklıkla işlemeye gayret ettiğimiz ‘yaşam biçimi’ konusuna deneme kabilinden temeli tabiat, öznesi insan, sembolü medeniyet bakışından değinmeye çalışırız.
Başlangıçta insan; tabiat içinde yaşamaya çalışıp ekseri düzensiz gelişmelere karşı kendisini koruma çabasındadır ve tabiat eksenli, ona bağlı yaşam tarzını sürdürmektedir.
Keşifler ile daha sonraları “ihtiyaç” saikine bağlanmış olmasına rağmen insanoğlunun kendi arasındaki mücadeleler, tabiatı insana bağlı kılma arayışları ile giderek merkantilist- emperyal düalizmin “medeniyet” yolunda yinelenen yaşam biçimlerini devreye alması şeklinde ortaya çıktı.
Hikayenin özü: tabiat, insan, uygar insan, yazılı tarih, üretim-tüketim, yeni yaşam standartları gibi halkaların ilk safhadan sonrasına her defasında orjinalliğini kaybederek, köprüleri yakarak ilerlemesidir her birileri diğerlerine her neler anlatabildiler ise.
Çetin Altan, bir yazısında; akvaryumdaki balıkların hareketlerini yazı veya anlatım ile kabiliyetli ustaların dahi mahmel imkan neşredebilmesinin mümkün olamayacağını işlemiştir. O nokta tabiat ile insanın ayrıştığı eşiklerden biri sayılmalıdır.
İnsan ve tabiatı, ‘uygar insan’ ile eklenen “medeniyet” unsuru da bir başka önemli ayrışma eşiğidir ama inanılır gibi olmasa da, “üretim ve tüketim birlikteliği” giderek “tabiat ile uygar olmayan insan’ı” açıkça nisyan ile malul “iki yabancı” haline getirebilmiştir.
Ajanda bir şeyleri hatırlatma aracıdır fakat ezbere alarak, ajanda tutarak olsun, burada “hatırlayan” özne olmaktan çıkar, “hatırlatılan” nesne hâline dönüşür. Meselâ, mobil telefonlara yüklenilen programlar vâsıtasıyla, arkadaşlarınızın doğum günleri size hatırlatılır.
Algı yönetimi daha ileride yapay zeka ve robot teknolojilerinin alt yapısını teşkil edebilecek yazılımların devreye girmesi ile yukarıdaki ‘doğum günleri’ kaydı metaforunun ötesindedir.
Yani “kirletilen” tabiat ve “tüketen” insan giderek özne olmaktan çıkarılıp, müesses kılınan nizamın ve görevlisi ‘uygar insan’ın nesneleri haline dönüştürülme ile karşı karşıyadırlar.
İhtiyaçların tamamına yakını, servis ve hizmetlerin makul sayılabilecek bir oranının, modern tüketim anlayışına göre ‘gayri medeni’ telakki ediliyor dahi olsa da tabii ve gayri medeni usuller ile temin imkanı ve ilgili bulunulan basit yaşam düzeni yine de korunabilmenin en iyi bilinen çıkış noktasıdır.