Çarşamba, Nisan 30, 2025

Güncelleme

Gümrük birliği Türkiye- AB Ortaklık Konseyinde kabul edilerek 1996 başından itibaren yürürlüğe girdi. Yine bu tarihten sonra aralarındaki gümrük birliğinin dışında kalan Ortak Gümrük Tarifesi adı verilen aynı gümrük tarifesini uygulamaktadırlar.

Yaklaşık 30 yıldır devam edegelen gümrük birliği ve uyum süreci Türk Ekonomisinin yapısı ve standartlarının, yasal çerçevesinin modernize olmasında önemli işlev gördü. Gümrük Birliğinin yıllar içerisinde ekonomiye getirdiği dinamizm, dayanıklılık, rekabetçilik Türkiye’nin başta Avrupa Ülkeleri ile ticareti olmak üzere küresel pazarlara açılmasına büyük katkı sağladı.

Öncesinde tarım, gıda ve tekstil gibi emek yoğun ve düşük teknolojili ürünlerin ihracatını yaparken gümrük birliği sonrasında daha sermaye yoğun orta-düşük ve orta-yüksek teknoloji ürünlerde ihracatını arttırdı. Halihazırda yalnız sanayi ve işlenmiş tarım ürünlerini kapsayan Gümrük Birliğinin önümüzdeki dönemde kapsamı genişletilerek ve derinleştirerek güncellenmesi durumunda dev pazar konumunda olan AB’nin öneminin daha da artacağı değerlendirilmektedir.

Şeffaf piyasa yapısı, daha az ticaret engeli ve daha açık mevzuat yapısı ile büyük bir tüketici kesimine sahip AB, modern ulaşım ve taşımacılık altyapısı ve aynı zamanda yüksek yolcu taşıma kapasiteli havalimanları ile ürün ve hizmetleri güvenli şekilde ulaştırma imkanı sağlamaktadır. AB yaklaşık 448 milyonluk tüketici kapasitesi ve 34 bin usd kişi başı geliri ile dünyanın en büyük ekonomileri arasında olmayı sürdürüyor. ABD’nin ardından dünyanın ikinci büyük ekonomisidir.

AB ile Türkiye ticaret hacmi 1996 yılında 33.167 milyon usd iken, 2023 yılında 210.263 milyon usd ulaşmıştır. Türkiye’nin AB’ne yaptığı ihracat miktarı 2022 rakamlarına göre yapılan toplam ihracatının %40.6 idi. Ticaret Bakanı Bolat, Türkiye ile AB arasında yıllık toplam 205 milyar Euro ticaret hacmi bulunduğunu, Türkiye’nin AB’nin tedarik zincirlerine yakınlığı ve entegrasyonunun AB’nin küresel ölçekte rekabet gücünü de güvence altına aldığını belirtiyor.

İçinde bulunulan dönemde hızlı ve kökten değişim ve dönüşüm süreci tüm ekonomik aktörler için belirsizlik ve riskler taşıyor. Bu gibi zorlu dönemeçlerde ticaret dünyası için öngörülebilirliğin sağlanması yatırım, teknolojik değişim, ithalat, ihracat, dekarbonizasyon gibi alanlarda stratejik kararlar alınmasında büyük önem taşıyor.

Örneğin AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı yeni nesil serbest ticaret anlaşmaların, tarım, yatırımlar, hizmetler, sosyal haklar, çevre ve kamu alımları gibi çok geniş konuları içerdiği göz önünde bulundurulduğunda, yalnızca sanayi ve işlenmiş tarım ürünlerini içeren Türkiye- AB Gümrük Birliği, günün koşullarına göre oldukça dar bir kapsamda kalıyor.

Ekonomiler arasındaki yüksek entegrasyona rağmen Türkiye’nin bazı kritik alanlarda karar alma süreçlerine nasıl dahil olabileceğine uygun bir çözüm bulunması, gümrük birliği anlaşmasının yeni ve gelişen şartlara göre güncellenmesinin taraflar için faydası ortadadır.

Demir Uzun

Diğer Yazarlar