TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndan geçerek Genel Kurul’da kabul edilen Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) matrah düzenlemesinin otomotiv sektöründe yankıları sürüyor.
Otomotiv sektöründe yeni ÖTV düzenlemesini içeren ‘Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kabul edilerek yasalaştı. Kanunla taşıtların motor silindir hacmi, menzili ve batarya kapasitesi gibi teknik özelliklerine göre farklı ÖTV oranları belirlenecek. ÖTV oranları yüzde 80 ile yüzde 220 arasında düzenlendi.
Kanunla beraber ‘kayıt dışılıkla mücadele edilmesi, vergi adaletinin güçlendirilmesi, indirim ve istisnaların sınırlandırılması, dolaysız vergilerin vergi gelirleri içindeki payının artırılması, ihtilafların önlenmesi ve hukuki belirliliğin artırılması’ amaçlanıyor.
Kabul edilen düzenlemeyle Cumhurbaşkanı alınacak kararlar için daha yetkili olacak. Buna göre, Cumhurbaşkanı artık ÖTV matrah limitlerinin alt ve üst sınırlarını 3 katına kadar artırmaya, 0’a kadar indirmeye, bu sınırlar içinde kalmak şartıyla “motor silindir hacmi”, “menzil” ve “batarya kapasitesi” için farklı oranlar belirlemeye yetkili olacak.
Yeni ÖTV düzenlemesi sonrası otomotiv sektörünün görüşleri merak ediliyordu. Ege Otomotiv Derneği’nin (EGOD) analizleri, temmuz ayı itibarıyla sıfır araç satışlarında yüzde 18’e varan daralma gözlendiğini gösteriyor. EGOD’un açıklamasına göre benzer bir düzenleme sonrası 2021’de de satışların yüzde 21 oranında azaldığı hatırlanırsa, bu yasanın sadece bugünü değil, sektörün yıllık hacim projeksiyonunu da tehdit ettiği belirtiliyor. EGOD Başkanı Mehmet Torun, düzenlemeyi ‘sektörün altına konulmuş bir dinamit’ olarak tanımlayarak vatandaşın ve üreticinin geleceğinin ipotek altına alındığını vurguladı.
“Araç sahibi olma umudu hayal”
Türkiye’de geçen sene itibarıyla 28,5 milyon motorlu taşıt bulunduğunu belirten Torun, bu rakamın 19,4 milyonunun binek hafif ticari araç olduğunu söyledi. Katlanan ÖTV oranlarıyla genç ve dar gelirli vatandaşların araç satın alamadığını bildiren Torun, “Yeni sistemde matrah kademeleri kaldırıldı, ÖTV oranı yüzde 80–220 bandına çıktı. Sıfır araç fiyatları kısa vadede yüzde 15–25 artacak; ikinci el fiyat endeksi yıl sonuna kadar yüzde 15–20 prim yapacak. Böylece araç parkının ortalama yaşı 14’ten 17’ye tırmanma riski taşıyor; yaşlı park hem çevresel maliyet hem de düşük MTV geliri yaratıyor. Gençler için araç sahibi olma umudu artık hayal. Bu durum, özellikle genç ve dar gelirli kesim için sosyal adaletsizlik algısını pekiştiriyor. Devletin ‘sürümden kazanmak’ ilkesini hatırlaması gerekiyor: ÖTV düşük tutulsa, satış hacmi artar; bu da hem sanayiyi canlandırır hem de 0-3 yaş araçlara getirilecek çift MTV modeliyle vergi sürdürülebilirliği sağlar” diye konuştu.
Ticari araçta lüks vergisi
Pick-up sınıfında ÖTV’nin yüzde 4’ten yüzde 50’ye çıkmasının esnaf araçlarını lüks statüsüne taşıdığını vurgulayan Torun, bazı modellerde yaklaşık 1 milyon TL ek vergi yükünün doğduğunu söyledi. Bu maliyetin kaçınılmaz olarak hizmet fiyatlarına yansıyacağına dikkat çeken Torun, küçük işletmeler için bu artışın rekabet güçlerinin daralması anlamına geldiğini kaydetti.
Türkiye, Avrupa’da 3. sırada
Aynı motor gücündeki iki aracın, kasa tipine göre farklı vergi dilimine girdiğini dile getiren Torun, “Bu kadar değişken bir sistemle bayi satış planı, tüketici karar seti, üretici yatırım takvimi oluşturamaz. Bu karmaşa, kayıt dışı eğilimleri artırma riski de taşıyor. Türkiye 2024’te 38 milyar dolar otomotiv ihracatının 23 milyar dolarını otomobilden sağladı; Avrupa’da 3’üncü, dünyada 13’üncü sırada. Vergiyle değil, üretim ve dönüşümle büyümeliyiz. Bugünkü tabloda ‘bir araba kendine, iki araba devlete’ veriyoruz. Ortalama bir C segmenti aracın vergisiz fiyatı 700 bin TL iken, ÖTV ve KDV dahil edildiğinde bu rakam 1.750 bin TL’ye çıkıyor. Yani aracın yüzde 60’tan fazlası vergiye gidiyor; bu da kamu payının bireysel mülkiyetten daha yüksek olduğunu gösteriyor” dedi.
Şarj istasyonu sayısı yetersiz
Elektrikli araçların satıldığını ancak fiilen de şarj kuyrukları çağının başlatıldığına işaret eden Torun, şöyle konuştu: “Bu tezat, hem yatırımcıyı hem kullanıcıyı caydırıyor. Şarj altyapısı, satış hızını karşılamıyor. Şu anda yaklaşık 85 bin elektrikli araç varken, şarj istasyonu sayısı yalnızca 5 bin civarında. Bu da her 17 araca bir istasyon düştüğü anlamına geliyor. EV yatırımı altyapıdan daha hızlı ilerliyor; bu fark sürdürülemez bir tablo oluşturuyor. Bu yasa otomotiv ekosistemini frenliyor. Oysa bizim ihtiyacımız hızlanma şeridi. Türkiye artık mekaniğe takılmamalı; elektronik dönüşümle geleceğe sıçramalı. Bu değişim meslek liselerinde başlar, öğretmen altyapısıyla büyür. Vergi gelirini günü kurtarmaya değil, dönüşüme yöneltmeliyiz. Sektör, kamu ve tüketici olarak aynı masada buluşmaya hazırız.”