Pazar, Aralık 8, 2024

Schengen işkencesi biter mi?

Üniversiteden yeni mezun genç dertli. “Hocam üniversiteyi derece ile bitirdim, yüksek lisans için yurt dışında hatırı sayılır bir üniversiteye başvurum kabul gördü, ama sözkonusu ülkenin konsolosluğundan vize başvurusu için gün alamadım!..”

Akademisyen dertli. “Alanımda yazdığım çok sayıda makale önemli uluslararası jürili dergilerde yayınlandı, sunum yapmak üzere uluslararası bir akademik toplantıya davet edildim, bütün engellere rağmen vize başvurusu yapabildim, gerekçesiz olarak vize başvurum rededildi.”

İşinsanı dertli. “Ülkemde önemli sanayi üreticilerinden biri olma yolunda hızla ilerliyorum. İşimi daha da geliştirmek için yurt dışı bağlantılara ihtiyacım var. Vize engeli yüzünden ne iş toplantılarına ne de fuarlara katılamıyorum. Bu durum gümrük birliğinin ruhuna aykırı değil mi?”

TIR Şoförü dertli. “Kardeşim benim işim uluslararası mal taşımacılığı. 20 yıldır bu işi yapıyorum. Önceleri 3 yıllık, hatta 5 yıllık vizem vardı, sorun etmiyordum. Şanslıydım, başvurum kabul edildi, vizeyi de aldım. Ama pasaportuma bakınca bırak 3 yılı, 5 yılı 3 ay ile sınırlı olduğunu gördüm. Hani AB’nin en önemli sorunlarının başında tedarik zincirinin kırılması geliyordu? Ben o malları taşımazsam tedarik zinciri nasıl ayakta kalacak? Bu durum gümrük birliğinin ruhuna aykırı değil mi?”

Hasan Bey dertli. “Çocuklar iyi bir eğitim yılı geçirdi. Anneleri de bütün yıl boyunca çok yoruldu. Onlara bir hediye vermek için bir yurt dışı tatil programı düzenlemek istedim. Seyahat acentesi önce gidip vize işini halledin dedi. Başvurduk. Ben, eşim ve iki çocuk için 100’er Euro’dan 400 Euro para yatırdık. Her nedense rededildik. Yurt dışı seyahat programı yattı. Bari paramızı geri verseler. Sonradan öğrendik ki, bekleme sürelerini kısaltmak için VIP başvuru varmış. O durumda pasaport başına en az 300 Euro vermek lazımmış. Şanslı olduğumuzu anladık!..”

Yukarıda sıraladığımız benzeri örnekleri çoğaltmak mümkün.
Peki AB cephesinden konuştuğumuz bazı konsolosluk yetkilileri ne diyor?
İlk sıradaki bahane pandemi. Pandemi devam ederken çalıştırılacak yeterince eleman yoktu, o yüzden bekleme süreleri uzadı, hastalık taşır endişesiyle bazı başvurular reddedildi, vs.
İyi de şu an itibarı ile ortada pandemi önlemi diye bir şey kalmadı. O zaman esas sorun ne?

Konuştuğunuz kişi biraz samimi ise, giderek açılıyor.
“Sizin ekonominizin hali çok kötü, bizim siyasi göstergeler berbat” diyor. “Ekonominiz düzelmedikçe özellikle gelecek beklentilerinde gençler arasında umutsuzluk çok yaygın hale geliyor. Sokakta tanıştığımız her yüz gençten neredeyse 80’i AB ülkelerine yerleşmek eğiliminde olduklarını ifade ediyor. Bizde de ekonomi kötü sinyaller vermeye devam ediyor. Bu durum da aşırı sağın giderek güçlenmesine yol açıyor. Vize kısıtlamasının önünü açarsak, aşırı sağ güçlenmek için yeni argümanlar üretir.”

Bir diğer sorunun da ülkemizin çok ucuza ve kriterlere tabi olmaksızın vatandaşlık vermesi olduğunun altını çiziyorlar. “Geçtiğimiz aylara kadar 250bin, şimdilerde 400bin dolara Türkiye’den ev satın alanlara başka koşul olmaksızın vatandaşlık verdiniz. Sadece ev satın alanla sınırlı olmaksızın eşine (hatta eşlerine) ve çocuklarına da T.C. kimliği vererek ülkenizin pasaportunu almasına yol açtınız. Ama görüyoruz ki bu insanların esas amacı Türkiye’de yerleşmek değil. Türk kimliğini kullanarak Avrupa Birliği ülkelerine göç etmek.”
Evet genel görünüm bu.
Peki bu görünüm değişebilir, çok değil 5,6 yıl önceye kadar merakla müzakerelerini izlediğimiz vize serbestisi tekrar gündeme gelir mi?

Hatırayalım, vize serbestisinin, diğer ifadesi ile vize alma zorunluluğu olmaksızın AB ülkelerine seyahat etmenin sağlanması için AB, 72 kriterin Türkiye tarafından yerine getirilmesi koşulunu getirmişti. Bu kriterlerden 66’sı yerine getirildi. Son 6 kriter (terörle mücadele yasasının yumuşatılması, kişisel verilerin korunmasında AB müktesebatı ile uyumlu hale gelinmesi başta olmak üzere) halen askıda.

İçinden geçtiğimiz günlerde Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir beyaz sayfanın açılabileceği, bu sayfanın konu başlıklarından bir tanesinin de vize serbestisine ayrılacağı ihtimaller dahilinde.

Peki bir anda gerçekleşebilir mi, Türkiye bütün kriterleri yerine getirse dahi bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ellerini kollarını sallaya sallaya Schengen sınırlarından geçebilirler mi?
Zor görünüyor.

Gerçekçi olmak gerekirse bu zor günler bitene kadar bazı kategoriler için vize kolaylığı nasıl sağlanabilir, “kolaylık” kavramından ne anlaşılır? herhalde yeni gündem başlıklarından bir tanesi bu noktada şekillenecek. Tabi bu arada Alman hükümetinin geçtiğimiz günlerde aldığı “turist vizesi ile gelseler bile, Almanya’da iş bulanlara göz yumulacağı” mealindeki kararı da iyi anlamak gerekiyor. Malum Alman nüfusu giderek yaşlanıyor ve bazı sektörlerde çalıştırılacak insan bulamıyorlar. Aranan yeni istihdamın 2 milyondan fazla olduğu da ifade ediliyor. Benim spekülatif yorumum, “sizin parasını ödeyerek yetiştirdiklerinize biz zaten vize engeli çıkartmayız!” şeklinde. Bu konuları önümüzdeki aylarda çokça tartışacağız…

Can Baydarol

Diğer Yazarlar