Cumartesi, Temmuz 27, 2024

Yatırım Zirvesi, finansmana erişimde Türkiye’ye ‘pusula’ oldu

Ege Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ESİAD), finansmana erişim, uluslararası ortaklıklar ve sermaye piyasası imkanlarının konuşulduğu ESİAD 2’nci Yatırım Zirvesi ile İzmirli iş dünyasını yeniden buluşturdu. Gayrimenkul ve inşaat olanaklarının konuşulduğu zirvede, sektörün temsilcileriyle yatırımcılar buluştu, taraflar için bilgi paylaşım platformu yaratıldı. Zirvenin açılışında konuşan ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Zorlu, “ESİAD Yatırım Zirvesi’ni finansmana erişimde farklı açılımlar getirmek için düzenledik. Son dört yıldır küresel düzeyde yaşanan zorluklar ve ileriye dönük olası krizler geleceğimize farklı pencerelerden bakmamızı ve çok yönlü stratejiler geliştirmemizi zorunlu kılıyor” dedi.


Zorlu: Temel hedef sürdürülebilir kalkınmaya katkı sağlamak

Jeopolitik, çevresel ve teknolojik dönüşümlerin yaşandığı bir dönemden geçtiklerini belirten Zorlu, “Piyasalardaki likidite bolluğunun yanı sıra artan enerji ve gıda fiyatlarıyla birlikte tüm dünyada enflasyonist bir dalga yaşandı. Türkiye’de ise yüksek enflasyonun yanı sıra yüksek enerji fiyatları, cari açık, yüksek döviz kuru ekonomimizi zorlamaya devam etti. Yaşadığımız büyük deprem felaketi neticesinde on binlerce vatandaşımızı kaybettik, ortaya çıkan maddi kayıplar ise ülke ekonomisini ciddi anlamda sarstı” dedi. ESİAD olarak 20 milyar doların üzerinde iş hacmi ile binin üzerinde firmayı temsil ettiklerini söyleyen Zorlu, temel hedeflerinin Türkiye’nin sürdürülebilir ve istikrarlı biçimde kalkınmasına katkı sağlamak olduğunu kaydetti. Zorlu, bu noktada tüm dünyadaki gelişmelere odaklanarak, iş dünyasının ihtiyaçlarını, beklentilerini, ortak sorunlarını doğru biçimde analiz etmeye ve çözüm üretmeye çalıştıklarını dile getirdi.


“Katma değeri yüksek üretim şart”

Türkiye ekonomisindeki büyümede tüketimin önemli bir rol oynadığını söyleyen Zorlu, yatırımın büyümeye katkısının ise düşük kaldığını vurguladı. Zorlu, “Yatırıma, üretime ve ihracata dayalı sürdürülebilir bir büyüme için, niceliksel yönden niteliksel yöne evrilmemiz gerekiyor. Rekabet gücümüzü artırmak ve dünya ticaretinden daha fazla pay alabilmek için katma değeri yüksek üretime geçmemiz şart” ifadelerine yer verdi. Büyüme için bir diğer koşulun da yeşil, dijital ve toplumsal dönüşüm olduğunu kaydeden Zorlu, “Bu çerçevede, bilim-teknoloji-üretim-yatırım ekosisteminin oluşturulması son derece önemli. Yatırımların önünün açılması için, öncelikle hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı bakımından güven ortamını tam olarak tesis etmemiz gerekiyor” diye konuştu.


“OVP, iş dünyasının beklentisiydi”

Finansmana erişimin uzun süredir iş dünyasının en temel sorunu haline geldiğinin altını çizen Zorlu, “Yeniden Ortodoks ekonomi politikalarına dönülmesi, pozitif bir atmosfer yarattı. Daha gerçekçi hedefler ortaya koyan OVP, iş dünyasının beklentisiydi. Ayrıca, seçimlerin ardından AB ile ilişkilerimizin tekrar canlanacağına dair verilen olumlu sinyaller, yatırım ortamının güçlenmesi bakımından ümit verdi. Bu olumlu havanın ekonomiye sağlayacağı katkıların siyasi saiklerle bozulmamasını diliyoruz” şeklinde belirtti.


Halka arzlar, yüksek değerlemeleriyle dikkat çekiyor

Dünya Bankasının, önümüzdeki üç yıl içinde Türkiye’nin kamu ve özel sektörüne sağladığı finansmanı ikiye katlayarak 35 milyar dolara çıkarmayı planlamasının da bir başka olumlu sinyal olduğunu dile getiren Zorlu, küresel düzeyde faiz artırımlarına gidilen bir ortamda finans ayağının da etkilendiğini söyledi. Zorlu, şirket birleşmeleri ve satın almaları için daha zorlu bir ortam oluştuğunu belirtti. Dünyada ve Türkiye’de dikkat çeken bir başka konunun ise yüksek değerlemeler ve talepler ile dikkat çeken halka arz piyasası olduğunu kaydeden Zorlu, “2022 yılında dünya genelinde bin 415 şirket halka arz edildi. 2021’de bu rakam 2 bin 436’ydı. Türkiye’de ise 2022’de 41 şirketin halka arz oldu” diye belirtti.


“Devletlerarası işbirliği tek başına yetmiyor”

İş birliği ağını makro düzeyden mikro düzeye kadar geliştirebilen ülkelerin en üst ligde yerlerini alacaklarını söyleyen Zorlu, “Devletlerarası iş birliği artık tek başına yeterli değil. Küresel düzeyde oluşan takımların bir parçası olmayı başaran şirketler güçlerini artıracaklar” dedi. Ülke sınırlarını aşarak stratejik ortaklıklar yapan, tedarik zincirlerini daha dayanıklı ve esnek hale getiren, uluslararası fonlardan yararlanabilen şirketlerin ülke ekonomisinde fark yaratacaklarını vurgulayan Zorlu, “Sürdürülebilirlik hedeflerini izleyen, dijital dönüşümü benimseyen, sıfır karbon yörüngesinde ilerleyen şirketler uluslararası rekabette avantajlı hale gelecekler” diye konuştu.


Şükrüer: İthalata bağımlıyken cari açığı düzeltmek zor

Kredi değerlendirme kuruluşlarının yatırım yapılamaz dediği bir ülkede Yatırım Zirvesi yaptıklarını vurgulayan ESİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Şükrü Şükrüer ise zirveye OVP’nin damga vuracağını ve pek çok konunun bu esasa göre değerlendirileceğini ifade etti. Heterodoks yöntemlere yaslanan ekonomik uygulamaların ve yanlış politikaların faturasını tüm toplumun ödediğini ifade eden Şükrüer, oluşan bütçe açığının ancak ilave vergilerle toparlanabileceğini, cari açığın ise ithalata bağımlılığın sürdürüldüğü bir ortamda kolay düzeltilemeyeceğini vurguladı.

Döviz kurlarının da her an kontrolden çıkabileceğini belirten Şükrüer, “EYT ile sosyal güvenlik sistemimizin aktüerya dengesi bozuldu. Genç işsizlik tavana vurdu. Asgari ücretli ve emekliler başta olmak üzere sabit gelirliler endazesi büyük ölçüde kaybolmuş TL’nin altında eziliyor. İş dünyasının ise finansmana erişimi kısıtlandı. Özetle istisnasız yuvasından çıkmış makro ekonomik göstergeler, umarız Mehmet Şimşek ve ekibi tarafından kararlılıkla rehabilite edilir” ifadelerine yer verdi.


Özgener: Yeşil alan projelerinin değeri yüzde 37 arttı

Dünya ile aynı eksende olmak için, her şart altında hacimsel büyümeyi salt başarı kriteri olarak kabul edilmemesi gerektiğini vurgulayan İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener ise, “Büyürken, iklim değişikliğine uyum, gıda ve enerji altyapısının güçlendirilmesi, kamu sağlığı yatırımları ve işgücü konularına eğilmemizin önem taşıdığını düşünüyoruz. Bu konuda önemli bir gösterge de gelişmiş ülkelerde doğrudan yabancı yatırım akışındaki gerilemeye rağmen; açıklanan yeşil alan projelerinin sayısının yüzde 4, değerinin ise yüzde 37 artması oldu. Dünya, içinde bulunduğu zorlu ortamın çözümlerini daha yeşil, daha sosyal ve daha adil bir düzende arıyor. Bu şartlar altında, bizlerin atabileceği adımlardan biri de temiz enerji sektörüne yapacağımız yatırımlar olacaktır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının arttırılması ve sanayide temiz ve güvenilir enerji dönüşümünün, yatırım kararlarında ilk planda yer alması gerekiyor” ifadelerini kullandı.


“En aktif yabancı yatırımcılar Avrupa’dan geldi”

Makroekonomik açıdan belirsiz bir süreçten geçilmesine rağmen Türkiye’nin yabancı yatırımcıların ilgisini çektiğini aktaran Özgener, “En aktif yabancı yatırımcılar Avrupa’dan geldi, ancak Körfez merkezli yatırımcıların artan ilgisini de görüyoruz. Geçmiş yıllarda olduğu gibi teknoloji ve internet pazarın belirleyici sektörleri oldu. Enerji, finansal hizmetler, e-ticaret, oyun ve fintech de en hareketli sektörler arasında yer alıyor. Bu gelişmeler ekseninde; teknoloji ve inovatif yönetim sistemleri ile temel üretim sektörlerine verilen önceliğin, ülkeler ve şirketler arasındaki farklılıkları belirleyecek. Kentimizin yenilenebilir enerji, bilgi teknolojileri, yazılım, finansal teknolojiler, çip, batarya ve otonom araç teknolojileri, uzay ve havacılık, oyun, e-ihracat, sağlık turizmi, tarım ve gıda gibi sektörlere yönelerek; sıfırdan yatırım çekmesinin ve mevcut yatırımların kapasite artışına gitmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Bunun için de girişimciyi odağına alan, inovasyon ve ar-ge çalışmalarını destekleyen, yatırımcılara cazip ortam sunan bir strateji ortaya koymamız gerekiyor” diye konuştu.


“Yabancı yatırım akışı 2022’de 378 milyar dolara geriledi”

Özgener, UNCTAD (Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı) 2022 yılı verilerine göre, gelişmiş ekonomilere yönelik doğrudan yabancı yatırım akışının yüzde 37 düşüşle 378 milyar dolara gerilediğini dile getirdi. Öte yandan, Türkiye’nin yaşanan risklere ve zorluklara rağmen 2022 yılında 450 işlem aracılığıyla toplam 11,5 milyar dolar civarında bir hacim yakaladığını söyleyen Özgener, “Bu rakamlar, hacim açısından bir önceki yıla göre yüzde 14’lük hafif bir artış ile rekor düzeyde işlem sayısına işaret ediyor” dedi.


“Yatırımcı, sağlıklı piyasa ekonomisi ve güven istiyor”

Dünya ile paralel bir yolda sürekli ilerleyişi sürdürmek için ülkenin uygulayacağı politikaların ve yapacağı programların önem taşıdığını belirten Özgener, “OVP’nin en önemli hedefi enflasyonu düşürmek olacak. Fakat ikiz dönüşüm olan yeşil ve dijital dönüşüme özel önem vermesinin ve OVP kapsamındaki yapısal reformların bir takvim kapsamında uygulanabilir olmasının da yatırım kararlarının alınması anlamında rahatlama ve planlama kolaylığı sağlayacak. Çünkü yatırımcı güven ve sağlıklı bir piyasa ekonomisi istiyor. Düzenli işleyen hukuk kurallarını görmeyi, adil ve dengeli bir ekonomide işlem yapmayı talep ediyor” sözlerine yer verdi.


“Gayrimenkulleri, yatırımcı ile buluşturan bir platform hedefliyoruz”

OVP’de yer alan ‘yatırımcıların faydalanması için uygun yatırım yerlerini içeren yatırım yeri envanteri oluşturulması’ konusuna da değinen Özgener, “İzmir’in uluslararası alanda tanıtımının sağlanması ve küresel yatırım ağına dahil edilmesi için kentimiz kurum ve kuruluşları tarafından eş güdüm içerisinde çalışılması gerekiyor. Ortaya konulacak ortak akıl ile kentimizin ekonomik profilinin ve alternatif yatırım olanaklarının yabancı yatırımcılara tek bir elden iletilmesi önemli. Uluslararası eğilimlerden de yararlanarak kentimizin yakın gelecekte nasıl bir yatırım modeline sahip olmasına dair fikirler üretilmesini hedefliyoruz. Diğer hedefimiz ise, yerli ve yabancı yatırımcılara, İzmir’deki ilçelerin farklı avantajlarını, ekonomik profillerini ve yatırım olanaklarını tanıtan bir yatırım/gayrimenkul rehberi sunmak. Bu bağlamda, İzmir’de yatırım yapmak isteyen yatırımcıların yatırım süreçlerini hızlandırmak ve kolaylaştırmak adına yatırıma yönelik gayrimenkulleri, yatırımcı ile buluşturabilecek bir platform yaratılmasını öneriyoruz. İzmir gayrimenkul piyasasını detaylıca ele almanın ve gelecek projeksiyonlarını şimdiden belirlemenin, kent ekonomisine yönelik gelişimi kontrol altına alabilmek açısından öncelikli” diye konuştu.


“Uluslararası sermayeli şirketler, kent ekonomisine katkı sağlıyor”

Özgener, “Yeni yatırım çekmek için Dünya Bankası, OECD gibi uluslararası kuruluşların, yatırımlara liderlik eden fonların, dünyanın en değerli markalarının ofislerinin İzmir’de bölge ofislerinin açılmasına yönelik lobi çalışmaları yapılması gerekiyor. Çünkü güçlü kentlerin, bünyesinde barındırdığı uluslararası sermayeli şirketler ve kurumlar kent ekonomisine ciddi katkılar sağlıyor. Özellikle; tecrübe aktarımı ve istihdam, ihracat ve yatırım artışında büyük payları bulunuyor” dedi.


Soyer: Doğru yatırımların belirlenmesi kendinden menkul bir olgu değil

Zirvenin, iş dünyasının ve karar vericilerin önünü aydınlatacağını aktaran İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer de “Doğru yatırımların belirlenmesi ve yatırım finansmanı kendinden menkul bir olgu değil. Yatırım, tarihsel ve toplumsal süreçlerin bir sonucu, siyasi ve demokratik koşullarınsa bir göstergesi. Hala yatırım zorluğu çeken bir ülke olmamız elbette arzulanacak bir durum değil. Dolayısıyla bu zirvede yatırım imkanlarını konuşurken, ülkemizdeki genel siyasi ve demokratik koşulları da gözden geçirmemiz gerekiyor” dedi.


Meyer-Landrut: İstihdama teşvik, dijital ekonomi için önemli bir yatırım aracı

Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Nikolaus Meyer-Landrut, video mesajında, “İklim değişikliğinin yıkıcı etkileri ve bölgedeki sismik riskler nedeniyle giderek daha önemli hale gelen afetlere karşı dayanıklılığı ve hazırlıklı olmayı unutmamalıyız. AB tarafından desteklenen özel sektör yatırımlarının yanı sıra uluslararası finans kuruluşlarından alınan garantiler ve krediler daha uygun maliyetli sermaye sağlayabilir. Yatırımların riskini azaltabilir ve sürdürülebilir kapsayıcı kalkınma için kredileri artırabilir” diye konuştu. Avrupa sürdürülebilir kalkınma fonu artı kapsamında Türkiye yatırım platformunu kurduklarını hatırlatan Landrut, “İstihdam yaratılmasını teşvik etmek, yenilenebilir enerji sürdürülebilir tarımı geliştirmek ve dijital ekonomiyi desteklemek için önemli bir yatırım aracı” dedi.

İzmir Valisi Dr. Süleyman Elban da özellikle ekonomide daralmanın ve krizin konuşulduğu ya da yatırım iştahının çok arttığı dönemlerde en çok konuşulan konunun yatırım ve finansman olduğunu ve son zamanlarda da ülkemizde en çok konuşulan konular olduğunu vurguladı.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM