Cuma, Eylül 13, 2024

Sonbaharda Bazı Yapraklar Kızarırken, Domatesler Neden Kızarmaz?

Sonbahar ile, yeni bir takım sorunlarla karşı karşıyayız. Üstelik, bu yaz çok kurak geçmesi nedeniyle,  bahçelerimizde bazı bitkiler değişik, beklenmeyen hastalıklara yakalandılar, bazıları da kuraklık nedeniyle kurudular. Biliyorsunuz, mevsim değişikliği nedeniyle azalan ve açısı değişen güneş ışınları, bitkilerin özsuyu dolaşımı yavaşlatıyor. Domatesler, Meksika ve Orta Amerika’da bile yemiş üretimini yavaşlattı, neredeyse durdurdular. Aynı nedenlerden dolayı, yakında yapraklardaki klorofil pigmenti yavaş yavaş yok olarak yerini sarı, turuncu, kırmızı diğer pigmentlere bırakacak. İşte bu pigmentlerin canlı kalabilmeleri için nem olması gerekir. Yoksa sonbaharda kızaran yapraklara meraklıysanız, bu bitkiler çoğunlukla yaz sonunda hava ve topraktaki nem sayesinde kızarırlar. Domates bitkilerinin alt yaprakları ise sararmaya yüz tuttu bile. Domates bitkisinin endemik olduğu coğrafyalarda aslında çok yıllık bir bitki olduğunu, fakat kışın yemiş vermediğini bu sayede hatırlatalım.

Bu haftaki asıl konumuz değilse de, kısaca bir göz atmakta fayda var. Bakalım yaprakları en güzel kızaran ağaçlar hangileri? Hiç düşünmeden, ilk sırayı Amerikan sığla ağacına ( Liquidambar styraciflua) verebiliriz. İkinci sıra, üzümsü yemişlerden aronyanın (Aronia melanocarpa) diye düşünüyoruz. Üçüncü sırayı ise sumak ağacı (Rhus copallinum) hak ediyordur. İstanbul, Zeytinburnu Tıbbi ve Aromatik Bitkiler bahçesinde heybetli bir sumak ağacı gördüğümüzü hatırlıyoruz. 

Bu listeyi biraz daha uzatabiliriz. Japon akçaağacı (Acer palmatum japonicum) unutmadıysanız özellikle küçük bahçelerin gözdesidir; diğer yandan da bonzai severlerin kara çam ağacı (Pinus nigra) ile ilk akıllarına gelen bitkidir.  Trabzon hurması ya da cennet hurması (Diospyros kaki) hem yemişi, hem sonbaharda renkleri değişen yaprakları ile, dikkatimizi hemen çekiverir. Bu arada Trabzon hurmasının abanozgiller (Ebenaceae) ailesinden olduğunu da hemen söyleyelim. Abanoz ağacı ile aynı aileden olması marangozluk açısından ne kadar önemli olduğunu bilmiyoruz ama, hem yaprakları hem de kırılmış, dilimlenmiş dalları harika kompost haline geliyorlar. Son yıllarda permakültür felsefesini takip edenlerin bahçelerinde, kesinlikle görmek istedikleri taş armudu (Amelanchier x grandiflora) burada adını unutmamamız gereken (Kanada kökenli) sonbaharda kızıla çalan yapraklı ağaçlardandır. 

Amerika Kıtasının bataklık düzlüklerinde görülen Amerikan Şumard (Quercus schumardii) meşesinin ilk dikildiği ilk yıllarda çok fazla su istediğini unutmamak gerekir. Aslına bakarsanız, çok yakın akrabası olan Q. buckleyi, Q. texana, Q. gravesii de Quercus schumardii’ye yakın kızarırlarsa da birinciliği alamazlar. Peruka çalısı da (Cotinus obovatus), şeker akçaağacı  da (Acer saccharum),  Japon ispiryası ya da keçi sakalı da (Spirea japonica) bu listeye girmeye hak eden bitkilerdir. Geçen sene sonbahar aylarında, yaprakların sonbaharda neden renk değiştirdiğini dilimizin döndüğünce anlatmaya çalışmıştık.

Sonbahar yavaş yavaş doğanın uykuya yattığı, ya da yaşam hızını en aza indirdiği mevsim olduğundan mıdır, bilinmez? Ama sonbaharın diğer olayları kızaran yapraklar kadar neşeli olmaz. Bahçedeki domatesler açısından sonbaharın ilerleyen günleri, biraz hüzününü de yanında getirir. Yukarıda söylediğimiz gibi sararan yapraklar ve yeşil kalan yemişler sorunsalı, her bahçe severin kafasını kurcalar. Geçen haftalarda bolca domateslerden bahsetmiştik. Bu hafta da yeşil kalan ya da az kızaran domateslere ne yapacağımıza bir bakalım. Olgunlaşmalarını nasıl hızlandırabiliriz?

Geçen hafta söylediğimiz gibi dalında kızaramayan yeşil domatesleri fazla beklemeden turşu yapmanızı öneriyoruz. Yeşil kalan bu domateslerin, Ekim ayı itibari ile kırmızı hale gelmeleri bazen imkansız hale geliyorlar. Ne olursa olsun hafifçe kızarmaya yüz tutmuş olanların ise, koparmadan önce kızarmalarını hızlandırabilirsiniz. O halde, tam olgunlaşmamış yemişlerimize neler yapabiliriz?

Dalında kalan son domateslerin kızarması için, domates bitkisini strese sokmamız gerekecektir. Bunun için en birinci yöntem sulamanın azaltılmasıdır. Bunun yanında, bitkinin üzerinde bulunan çiçekler, hatta  tüm filizler kesilerek bitkinin enerji harcaması en aza indirilebilir. Doğal olarak, tüm hastalıklı yaprakları da kesmek yerinde olacaktır. Yukarıda söylediğimiz, yeşil ve ufak yemişleri keserek turşu yapımı için mutfağa götürebilirsiniz. Domates bitkilerinin geceleri üstünün ötülerek, bitkinin ısı kaybetmesini dolayısı ile enerji kaybını en aza indirmenin domateslerin kızarmasını hızlandırdığını iddia edenler de yok değil. 

Son ve en önemli yöntem domates köklerinin budanmasıdır. Bu işlem için keskin bir kürek ya da bel gerekir. Bel ile domates bitkilerinin gövdesinin toprağa girdiği yeri çepeçevre, çapı 30 cm.’lik bir daire çizecek şekilde toprağı alt üst etmeden hafifçe bellenmesi ve köklerin kesilmesinin sağlanmasıdır. Bu kadar şey yaptıktan sonra da, bitkiyi her gün gözlemleyerek kızaran domatesleri bir an önce kapalı, nemsiz bir odaya , pencere önüne ya da bir ısıtıcı yanında alarak kızarmasını bekleyebilirsiniz.

Yazımızı sonlandırmadan, bu hafta çorbada tuzu olanlara bir bakalım isterseniz. Geçen hafta, fotoğraflara boğulduk desek yalan olmayacak. Serpil Üçok, Kaliforniya Antelope Kanyonundan adını sanını bilmediğimiz bir çok çöl bitkisini fotoğraflamış. Kırmızı toprak ile güzel bir zıtlık oluşturuyor. Ayşegül İshakoğlu ise, Madagaskar adasından çokça bitki paylaşmış ama en bilineni, en masalsı olanını, en önce paylaşalım istedik. Bir çok belgesele, hikayeye konu olan baobab ağacı (Adansonia madagascariensis) karşımızda. Baobab ağaçları, yüzlerce yıl yaşamaları ile bilinen bitkiler olup; Afrika, Madagaskar Adasında ve Okyanusya’da  endemik olarak yaşarlar. Asya kıtasına da insan eliyle götürülmüşlerdir. 8 çeşidi bulunan baobab ağaçlarının 6’sı Madagaskar Adasının endemik ağacıdır.


Keyifli Bahçeler…

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Oğuzhan Daver

Diğer Yazarlar