Cumartesi, Kasım 23, 2024

Cumhuriyeti ertelemek…

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından rahatsız olanlar her devirde oldu. Ülkeler de var insanlar da…

Uluslararası diplomasinin gereği olarak nazik konuşmalar vardır. Üstü kapalı olarak eleştiri yapmıyormuş gibi bir üslupla bazı tanımlar yapılabilir veya övücü konuşmanın altında eleştiri olmasa bile eksiklik vurgusu olur. Daha birçok yaklaşım ve söylem vardır. Önemli olan bir diplomatın söylediğinin satır arasında bulunabilecek bazı referans noktaları ile o diplomatın ülkesinin yaptıkları, izlediği uluslararası strateji.

Sözgelimi neredeyse yetmiş yılı aşan bir müttefikimizin, ABD’nin bu süreçte Türk silahlı kanaatlerine ait bir gemiyi vurmasından sonra dilediği özrü anımsarsınız. ‘023 Yılında ise terör gruplarına yapılan hava harekâtında bize 500 metre yaklaştınız diyerek bir SİHA’mızı düşürmeleri. Bu kez özür de yok. Bize yaklaştınız vurduk deyip işin içinden çıktılar.

2023’lere gelindiğinde diplomatik söylemler bir yana bırakılmaya başlandı. Liderlerin ve diplomatların sözleri giderek kabalaştı.

Türkiye’yi tehdit olarak gören NATO müttefiki olabilir mi? Maalesef durum bu.

Peki, bu tür yaklaşımlara yanıt verecek iktidar yöneticileri, diplomatlarımız yok mu?

Tabii ki var, ancak bu konuda soru işaretleri de var. Kanımca bazı diplomatlarımız ABD vatandaşı, bazısı “ödüllendirilmiş” eski yöneticiler. Örneğin konuşması istenmediği için dış göreve gönderilen, Barolar Birliğini yandaş konuma sokmak isteyen eski başkan gibi.

Büyükelçilik ve dış temsilciliklerin “siyasal islamcı” yapılması çabası uzun yıllardan beri sürüyor. Yurt dışında görevlendirilen imamların dış politika eğitimine yönlendirilmesi, diğer ülkelerde bulunan benzer konumdakilerle ticaret yaptırılarak para kazanmalarının sağlanması çabasına tanık olmuş birisiyim.

İşin üzücü yanı bu kişilerin bir kısmının Türkiye Cumhuriyeti desteği ile Cumhuriyetimiz karşı olan girişimlerin yanında olması. Fesli Kadir’in “keşke Yunan kazansaydı” sözünü hatırlarsınız. Cenazesinde de ülkenin devlet adamları ve Erdoğan ailesinin fertleri vardı.

Bu yıl 29 Ekim’in, yani Cumhuriyetimizin kuruluşunun yüzüncü yılı. İktidara bağlı kuruluşlar muhteşem ülkemizin kurduğu cumhuriyetin yüzüncü yılını kutlamak yerine “kaytarıyorlar”. Yayınlanan ifadelere göre etkinlikleri erteliyorlar.

Daha önceleri 10 Kasım’da Atatürk’ü Anıt Kabir’de ziyaret etmemek için devlet törenlerine grip, nezle, soğuk algınlığı bahaneleriyle katılmayanlar da olmuştu.

Ulus olarak buna alışkınız. Bunu sorun etmiyor gibi görünüyoruz ama içimiz acıyor. Gazze’de hastanenin bombalanmasından sonra ölen 400’den fazla kişinin arasındaki çocuklar için üç günlük yas ilan ettik. Yas süresi geçti ama Cumhuriyet kutlamalarına yas sürüyor. Diğer etkinlikler örneğin TRT’de diziler vs hepsi serbest.

Katar Büyükelçimiz katarlı şeyhin düğününe katılıyor, ertesi gün Cumhuriyet kutlamalarını erteliyor. Derseniz ki, bu kişi Medine İslam Üniversitesi’nden mezun olmuş, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde yüksek lisans ve doktora çalışması yapmış. 2020’de Katar’a büyükelçi olarak atanmış. Tam da ingilizce ve arapçası olan doktoralı bir büyükelçi diyeceğiz ama, soru şu? Düğüne gitmek serbest, yas kapsamına girmiyor, ama geleneksel cumhuriyet kutlamasını özellikle 110.yıl kutlamamızı yapmamız “yasak”.

Bu kişi ailecek AKP ile olan ilişkisinden söz etmeye gerek yok. Böyle kişiler ne ilk ne de son.

Tüm dünyaya verilen mesajımız, Atatürk’ün sözleriyle çok açık; Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır. Yani sonsuza dek yaşayacaktır.

Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı bu ülkenin bireyi olmam mutluluğuna yaşayanlara kutlu olsun.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

İskender Odabaşoğlu

Diğer Yazarlar