Perşembe, Eylül 19, 2024

Güç ve Akıl

Kabul görmüş verilerin ışığında hür ve tabii düşüncelerin evrenin oluşumundan ve buna bağlı olarak üzerinde yaşanılan gezegenin kronolojik safhalarına binaen öncelikle fiziki ve kimyevi sonra biyolojik oluşumların takip ettiği, araştırmalara yeni bilineceklerin ekleneceği ile vizyonun genişleme sürecinin sürdürülebilirliğinin mümkün olabileceği umulur.

‘Niçin’ ve ‘niye’; efsanevi, menkivebi ve teolojik ilgi alanlarının nüfuzunda olup da, ‘nasıl‘ ve ‘neden’; soru zamirlerinin güç ve akıl ilgi alanlarında esas alınması, bilindiği kadarıyla tarihi sürecin başlarından günümüze kadar devam eden bir değişimin görünürdeki dengeleri olabilir. Elle tutulur somut karakterdeki güç ile akıl gibi değişkenler kendi aralarında birbirine zıtlıkla kaim olma döngüsünde dengelenirler.

Menşei olarak gücün tabiat ile insanoğluna ve tüm canlı cansız alemde tevarüs ettiğine ilaveten bilindiği kadarıyla aklın ve düşüncenin sadece insanoğlunda zuhur ettiği düşünülür. Bu nedenle insanoğlu güç ve akıl gibi ilki dolaylı ikincisi dolaysız iki önemli teçhizatla mücehhezdir. Ancak bu durum hiç bir zaman için ikisi arasında tam bir bütünleşmenin var olacağı anlamına gelmez. Burada güç ve akıl kelimelerinin etimolojik yönlerinden ve lafzi anlamları ile etiketlemekten ziyade temsil ettikleri semboller üzerinden ele alıp, gücün yöneylem, aklın ise muhakeme saiki ile yer aldığını belirtmek gereklidir.

Tarihi olaylarda geniş bir örnekler kütüphanesi bulunmakla beraber basite indirgeyerek güncel gelişmelerden dahi yararlanabilmek genel tespitleri yapabilmek adına hayli önemli fırsatlar sunar; Kainatın sürekli genişlemesine paralel olarak bir zerresi sayılabilecek gezegenin biteviye değişim ve döngüler içerisinde bulunuyor olacağı cümlesinden olarak atmosferden yer küreye cereyan eden gelişmeler için güç ‘denetim’ kabiliyetinde iken, akıl ‘gözetim’ mevkiinde vaziyet eder.

Güç kavramı devlet ve birey için daha ziyade coğrafi ve tarihi bütünleşmelerde ‘kendi olmak’ üzerinde yoğunlaşırken, Akıl kavramı küresel nitelikte kurumsal ve bireysel insanlık idealine dönüktür.

Konum itibarıyla muhafazakar tutum serdeden ‘güç’; birey’e taraf olmanın kemiyetini telkin ederken, sosyal homojenliği ihmal fakat gözetim menzilinde,  dünya vatandaşlığı keyfiyetinde telakki eden ise akıl’dır.

En nihayet, ‘güç’ gerek gördüğünde ilgi alanına girmeyen ‘niçin’ ve ‘niye’ sorularını bilimin zemininde hedeflerine yönelik kurcalamalara tevessül ederse de, akıl; ilimi alakadar eden alemin zaten bilim ile beraber olduğunun böylece onların izinde bulunmanın gözetimi kudretine maliktir.

Son tahlilde mevcut terkibin hiç olmasa aynı türden(homojen) olamamasındaki sebep bu olabilir mi? Peyami Safa/Yalnızız “Tarihin hiçbir devrinde kendine bu kadar yabancı, bu kadar hayran ve düşman olmadın. Laboratuvarında aradığın, incelediğin, oyduğun, sırrını deştiğin herşey arasında ruhun yok”

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Demir Uzun

Diğer Yazarlar