İlk 9 ayda çelik üretimi 2022’nin aynı dönemine göre yüzde 10 azalırken, ihracat yüzde 47 düşüş gösterdi
ENSAR ÇIRA
Türkiye ekonomisinin yapıtaşlarından demir-çelik sektörü zor günlerden geçiyor. Türk Çelik Üreticileri Derneği’nin (TÇÜD) verilerine göre, 2023’ün ilk 9 ayında çelik üretimi geçtiğimiz senenin aynı dönemine kıyasla yüzde 10 azalırken ihracat da yüzde 47 düştü. Sektördeki bu olumsuzluğa dair konuşan TÇÜD Başkanı Dr. Veysel Yayan, talepteki daralmaya ve Türk çelikçisinin rekabet gücünün gerilemesine işaret etti.
Çelikte oluşturdukları fiyatlar ile dünya piyasasında rekabette güçlük çektiklerini dile getiren Yayan, bu fiyatların sektörün diğer kesimlerindeki fiyatlarla objektif biçimde karşılanmadığını söyledi. Çin’in sunduğu çelik fiyatlarının hem devlet desteğinden yararlanan hem de dampingli fiyatlar olduğunu belirten Yayan, “Orada mahalli idarelerin etkili olduğu bir şirketler içerisinde istihdamı önceleyen bir yapı var. Böyle olunca mahalli idareler ne pahasına olursa olsun üretim faaliyetlerini sürmesini istiyor. Bu da dampinge yol açıyor. Çok yönlü devlet desteği var Çin’de. Çin bu açıdan her yere ihraç edemediği için, bulabildiği yerlere düşük fiyatlarla ihracat yapıyor. Rusya’nın durumu da aynı” dedi.
“Dampingli fiyatların olduğu piyasalarda güçlük çekiyoruz”
Orta Doğu ve Körfez bölgelerindeki enerji fiyatlarının da Türkiye’ye kıyasla düşük kaldığını ifade eden Yayan, “Burada rekabet etmekte güçlük çekiyoruz derken şartların bizimle aynı olmadığı, haksız rekabetin, dampingli fiyatların söz konusu olduğu piyasalarda güçlük çekiyoruz. Yoksa Türk çelik sektörü geçmiş 50 yıllık dönemde en zor şartlarda bile, en zor piyasalarda bile üstün rekabet şartlarıyla mücadele etti. Ama bugün geldiğimiz noktada rekabet objektif şartlarda yapılamıyor. Bu problem yaratıyor. Bunu aşamadığımız sürece ihracatı arttırmamız kolay görünmüyor” diye açıkladı.
Geçtiğimiz günlerde çelik sektörüne yönelik iki damping soruşturması ve bir koruma tedbiri soruşturmasının açıldığını hatırlatan Yayan, “Birisi levhalar için, birisi yassı sıcak ürünler için, bir de filmaşin için. Bunların hepsi de şunu gösteriyor; eldeki veriler dampingli faaliyetlerin zirvede olduğu konusunda bir kanaat uyandırıyor. Bu soruşturma devam edecek tabi. Devam edecek soruşturma için bir şey diyemeyiz. Ama Türkiye’ye yapılan ithalat, mesela o levha konusundaki ithalat, Çin’den yapılan ithalat, yüzden üç yüze çıkmış. Yani iki misli artmış. Yassı sıcak ürünlerde de altı misli civarında bir artış söz konusu” ifadelerine yer verdi.
“Yurt içi tüketim ithalata bağlandı”
İlk 9 ayda üretim ve ihracat düşerken çelik ithalatının yüzde 20 artmasına da değinen Yayan, “Avrupalılar yüzde on, yüzde yirmi ithalat artışı olduğu zaman kıyamet koparıyorlar. Bizde hiç o şekilde değil. Çin’den yapılan ithalat, geçen yıl 1 milyon 454 bin ton iken bu yıl 2 milyon 439 bin tona çıkmış. Bu yılın evvelinde de yüzde yüzün üzerinde artış var. Yani iki misli artış oluyor iki yıl içerisinde. Güney Kore’den yüzde 55 artmış. Belçika’dan yüzde 45 artmış. Bu da şunu gösteriyor: Yurt içi tüketimde yüzde 19,5 artış var. Yurt için tüketimin yüzde 19,5 arttığı bir zaman diliminde üretimin yüzde 10’un üzerinde düşüş göstermesi, ithalatın yüzde 20 artması, bu yurt içi tüketimdeki artışın ithalata bağlandığını ve bir hortumla Türkiye’nin kaynağının transfer edildiğini ortaya koyuyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde buna müsaade etmezler” dedi.
“Üretimin baskılanması ihracatı zorluyor”
Türk çelik sektöründe üretim kapasitesinin 60 milyon tonu geçtiğini belirten Yayan, “Üretimimiz 35-36 milyon ton. İki misli kapasite var neredeyse. İki misli kapasitenin olduğu bir ortamda ithalattaki artışın yüzde 20’ye ulaşması, üretimi baskılaması şunu getiriyor: Üretimi baskılayınca ölçek ekonomisi kuralları çalışmıyor. Üretim maliyetleri yükseliyor. Bu sizi ihracat piyasalarında zorlayan başka bir faktör olarak ortaya çıkıyor. Rekabet gücünüzü düşüren bir başka faktör olur. Bütün bunları yan yana koyduğumuzda dış ticaret dengesi üzerinde olumsuz etkilere yol açıyor. Bunun engellenmesi gerekiyor” diye konuştu.