İktidar, halkın yoksullaşması stratejisini sürdürüyor. Bunu bir kez daha anımsatmış olayım. Yoksulluk demek devlet yardımlarına muhtaç olan potansiyel kesimin varlığı demek.
2000’li yıllarda makarna, kömür dağıtma konusu sürekli gündeme geliyordu. Değişen ne oldu? Dağıtım durdu mu, hayır! Dağıtımlar, ihtiyacı olan halkın bakış açısı ile halen devam ediyor. Kömür torbasında satılamaz yazıyor ve kalorisi de az, ama satılıyor. Çok önceleri kömür madenlerinin özelleştirilmesi, ihalelerin yandaşlara verilmesi rastlantı mı? Kaçak kömür işletmelerinin sayısının artmasındaki nedeni kim araştırıyor.
Bilinen bir gerçek var ki, evine ekmek götürmek, çocuğunun okul defterini, kalemini almak için madene giren işçiler iş kazasında yaşamını yitirse de onlara sahip çıkan yok. Oysa iş güvenliği için yapılan harcama, işin daha hızlı ve güvenli yapılmasının temelidir. Bu alandaki istatistiklerden “paragöz patronların” haberi yok, haberleri olsa bile algılamaktan uzaklar.
Ülkemizde emekli sayısı yaklaşık 13 milyon 100 bin. EYT ile gelenlerle 15 milyonu aşacak.
Emeklilerin yarısından fazlası 7 bin 500 lira aylık maaş alıyor. Tüm emeklilerin aylıklarının ortalaması ise 8 bin 500 ile 9 bin Türk lirası arasında bulunuyor. Rakamı yükseltenleri yazarak onlara haksızlık etmeyelim. Dokuz bin lira bile açlık sınırının altında bir maaş.
Çiftçilerin durumu daha da acıklı. 2008 Yılında Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) kayıtlı 1 milyon 100 bin işçi vardı. Geçen yıl, 2022’de bu sayı 530 bine düştü. Yani kayıtlı çiftçi sayısı yarı yarıya azaldı. Kaldı ki, pandemide, covit-19 salgınını önlemek için dışarıya çıkmak kısıtlanmıştı. Önemli sayıda vatandaş, bahçem var ağaçları sulamalıyım, hayvanlarıma yem vermeliyim, arılarıma bakmalıyım gerekçesi ile ÇKS’ye kayıt yaptırdı.
Küçük çiftçi bu sistemden gübre mazot desteği olarak yılda 300 – 500 lira alıyordu. Akmasa bile damlıyor diye minik sevinçleri yaşayan çiftçi bu ay büyük şok yaşadı. Emeklilere verilecek diye heyecan yaratılan 5 bin liralık “ikramiye” ÇKS’ye kayıtlı çiftçilere verilmedi.
Şimdi bu kişilerin bir kısmı sistemden kaydını sildirecek. 2024 Yılında kayıtlı çiftçi sayımız 500 binin altına düşerse şaşırmayalım.
Nüfusumuz 60 milyondan 85 milyona çıktı, çiftçimiz 1 milyon 100 binden 530 bine indi. Burada bir çelişki yok mu acaba?
Ülkeye hizmet etmiş ülkenin kalkınmasına katkı yapan emekliler açlık sınırının altında yaşıyor. Çiftçiler üretimden soğutuluyor. Enflasyonun çok üzerinde artan mazot, yem, gübre, yem giderlerine bir damla ferahlık katacak 5 bin lira ödemesinden onları yoksun bırakmanın bir amacı olsa gerek. Kayıtlı çiftçiler, emekli olmalarına rağmen, çalışıp ek kazanç sağlıyorlar düşüncesine kendileri inanıyor mu acaba?
Yeniden milletvekili seçilen emekli milletvekillerine yapılan ödeme ise herhalde sayın vekillerimize bir nebze ferahlık vermiştir.
Bir ülkenin insan kaynağının en değerlisi emeklileridir. Onların bilgi birikimi, yeni nesillere aktardığı kültür bir devletin görünmez iskeletidir. Hitler’in yaşlılardan sabun yapması gibi, emekliyi ölümle karşı karşıya bırakmak kanımca zulümdür.
Çiftçimiz ise, sağlıklı sebze, meyve yememiz için ülkemizdeki en temel direklerden biridir.
Onların refah içinde yaşamaları bize mutluluk verir. Emeklilerimiz çocuklarımıza en içten sevgiyi verirken, çiftçimiz de çocuklarımızı sağlıklı ürünlerle besler.
Yurt içinde üretmek yerine dışarından ithal etmek yanlıştır, bedeli ağır olur.
Çiftçiyi ve emekliyi, daha doğrusu insanımızı yaşatalım ki devlet yaşasın.