GÜLCİHAN ALTINKAYA
Peyzaj sulama alanında ürün satışı yapan Doğuş Vana ve Döküm Sanayi Ticaret Anonim Şirketi, 25 yılı aşkın süredir sektörde faaliyet gösteriyor. Özellikle belediyelerin ve kurumların peyzaj sulama sistemlerinde ihtisaslaşan Doğuş Vana, aynı zamanda Rain ve K-Rain isimli iki farklı firmanın da distribütörlüğünü gerçekleştiriyor. Doğuş Vana Yurtiçi Satış Uzmanı Şeref Taşdelen, İtalyan menşeili bir marka olan Rain ve Amerikan menşeili K-Rain’in bilinirliğini artırmayı hedeflediklerini söyledi. Taşdelen, Rain ve K-Rain markalarının Türkiye de uzun yıllardır partnerleri olduğunu belirtti.
“Otomatik sulama sistemleri tasarruf sağlıyor”
Firmanın üretim alanlarına değinen Taşdelen, “Bu ürünler özellikle park ve bahçelerde, yeşil alanlarda belediyelerin, idarelerin çok kullandığı ve satın aldığı ürünler oluyor. Çünkü otomatik sulama sistemleri zamandan ve sudan tasarruf sağlıyor. Günümüzün en büyük sıkıntılarından bir tanesi su.
Su kaynaklarımız zamanla tükeniyor. Bunların iyi yönetilmesi gerekiyor. Bunun için de bu sistemlere ihtiyaç duyuyoruz” ifadelerinde bulundu.
Normal şartlarda daha önceki zamanlarda yeşil alanların elle sulandığını aktaran Taşdelen, “Bireysel kullanıcılar bunu hala yapıyor. Ama bireysel kullanıcılar için de bu ürünler fiyat olarak makul. Zamanla kendi maliyetini çıkartan ve hem kullanıcının zamanından çalmayan hem de bitkileri düzenli şekilde istediği miktarda suyla besleyebildiğiniz bir sistem” dedi.
“Kur farkı nedeniyle fiyatlar yükseliyor satışlar zorlaşıyor”
Doğuş Vana olarak iki farklı markanın distribütörlüğünü yaptıklarını söyleyen Taşdelen, “Bunlardan biri İtalyan menşeili Rain, diğeri ise Amerikan menşeili bir marka olan K-Rain. Bu ürünler Türkiye pazarında oldukça yer alıyor. Yaklaşık 2014 yılından bu yana Rain markasının temsilciliğini yani distribütörlüğünü yapıyoruz. K-Rain firmasının ise yaklaşık üç senedir distribütörlüğünü yapıyoruz.
Daha önceden farklı markalarla da çalıştık. Distribütörlüğümüz bitti. Sonra bu markalara ulaştık. Yani bizim keşfimiz diyebiliriz. Bu pazarda söz konusu markalar gibi farklı markalar var. Biz bu markalar arasında ön sıralarda yer alıyoruz” diye konuştu.
İhtisaslaşma alanında bu iki markayla belirledikleri yol haritasını aktaran Taşdelen, şu değerlendirmeler de bulundu: “Farklı projelerle pazarda daha fazla pay edinmek, fiyat performans oranımızı sağlayıp daha fazla müşteriye bu ürünleri gösterebilmek, tanıtabilmek, daha fazla noktada etkin çalışmalar yapabilmek hedeflerimiz arasında yer alıyor. Çünkü ürünlerin normal standartlarına göre kullanım açısından farklı yaklaşımları var. Örneğin; evinizin bahçesindeki sulamayı uzaktan yönetebilirsiniz. O yüzden diğer markalara göre burada bir adım daha öne çıkabiliyoruz. Türkiye şartlarında ekonomi iyiye gittiği sürece biz daha etkin oluruz. Çünkü ithal ettiğimiz ürünler dolarla geliyor. Kur farkı nedeniyle fiyatlar yükseliyor satışlar zorlaşıyor.”
“Pazarın en büyük kısmı İstanbul ve çevresinde”
İleriye dönük hedeflerini anlatan Taşdelen, “Pazardaki payımız toplam pazarın üçte biri kadar diyebiliriz. Mevcut payımızı arttırmayı ve daha fazla müşteriye ulaşmayı hedefliyoruz. Bunu da pazarlama çalışmalarını arttırarak yapacağız. Çünkü marka bilinirliği çok önemli. Daha çok bilinen markalar varken kimse bilmediği bir markayı almak istemiyor. Türk insanında da bir alışmışlık, benimsemişlik olduğu için diğer iki markanın yanında bu ürünleri pazarlamak ayrıca bir zorluk oluşturuyor. Bu nedenle daha fazlasını yapmak için gelecek planlarımızı ona göre yürütüyoruz. Sektörde pazarın en büyük olduğu kısım İstanbul ve çevresi ile Marmara Bölgesi. Türkiye’nin diğer kısmına göre, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve oradaki uygulamacılar, peyzajcılar daha fazla. Daha sonraki kısımda da Ege ve Akdeniz Bölgesi bu konuda gayet iyi durumda. Ama maddi olarak baktığınız zaman pazarın en büyük olduğu yerin Marmara Bölgesi olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle Bursa, İstanbul, Tekirdağ, Sakarya ve İzmit bölgeleri” ifadelerinde bulundu.
Hedef; belediyeler ve kurumlar
Türkiye’de şu an farklı bölgelerde çalıştıkları 4-5 bayi olduğunu söyleyen Taşdelen, şunları söyledi: “Firma olarak bayilerimiz, devamlı çalıştığımız müşterilerimiz ve bu işin sıfırdan projesini çizen, uygulamasını yapan firmalar var. Onlarla çalıştığımız zaman bizim için avantaj oluyor. Çünkü ürünü getirtiyoruz, distribütörlüğünü yapıyoruz, garantisini veriyoruz. Onlar da son müşteriye ve kullanıcıya ulaşıyorlar. Bizim için daha efektif bir yol oluyor. Pazar payımızı ve gelirimizi arttırmak için planlarımız arasında kritik noktalardaki bayi sayılarımızı artırmak var. Hedef kitlemiz aslında belediyeler yani kurumlar. Onların yaptığı mal alım ihaleleri. Önümüzde mart ayında bir seçim süreci var. O sürece kadar büyük ihtimalle yine alımlar duracak. Seçimlerden sonra belediyeler ellerindeki yatırımlara hemen start verecekler. Böylece biz de hedeflerimize ulaşmaya çalışacağız.”
Bundan sonraki süreçte saha çalışmalarını artırmayı planladıklarını belirten Taşdelen, “Saha çalışmaları ve bir ürünü pazarlamak büyük önem taşıyor. Hedeflerimiz konusunda nokta atışı şeyler söylemek zor. Çünkü ülkenin gidişatına göre bizim de politikamız değişebiliyor. Ürünlerimizin perakende olarak satışını yapıyoruz.
Kendi mağazamız da var. Onun dışında pastanın büyük kısmını belediye ve kurumlar oluşturuyor. Oradan sağlanacak gelirlerin daha fazla olmasını hedefliyoruz.
Burada net bir rakam vermek zor çünkü söz konusu belediye veya çalıştığımız kurumlar o sene ihaleye çıkabilir ya da çıkmayabilir” değerlendirmelerinde bulundu.