Ulus, birey, finans üçlüsünün münasebetleri için retrospektif açıdan her birisi için farklı vazgeçilmezliklere sahip konumları ile denge sağlayıcı ve bozulan dengeleri onarıcı işlevleri uzun zamanlar boyunca devam ettiği görülür. Ortak paydalarının ise sürdürülebilirlik anlamında kalıcılığın ender haller dışında münasebetlerin mihenk noktasını teşkil eden aktörler olmasıydı.
Her üçünün kendilerinden farklı üçlüler ile münasebetlerinde kendi dahillerinde bir araya gelerek teşkil ettikleri idari yapılar bugünkü devlet formundan önceleri klan ve aşiretten tutun kutsal ve birleşik imparatorluklara kadar uzanan geniş yelpazelerde boy gösterip bir zaman sonra mevcutları olan üçlüyü kısmen ya da tamamen sonrasına miras bıraktılar.
Tarih boyunca bireyin motive olduğu ırk, töre, inanç gibi başat esasları sembolize eden idari yapılar ile toplumlar temsil edilirken devrine münasip esasın öne çıkarak idari organizasyona hayat vermesi anlamına geldi. Modern devletin ortaya çıkması vatandaşlık kavramının, birey’i hukuk zeminine uygun ulus devlet standartı ile güncellenmesidir.
Geçen süreç içerisinde sınırlı fakat daimi var olan iktisadiyatın giderek ulus ve birey merkezinde işlevsellik kazandığı, genişleyerek finans ile dirsek teması sağladığıdır. Zaman içinde tedrici olarak önce geleneksellik sembolü ‘töre’, daha sonra ‘din’ ardından ırki sembol ‘milliyet’ genelden özele bölgesel etkinlikleri açısından yükselen alçalan döngüler fakat takadı azalan hassas trendlerdir.
Sanayileşme sonrası yüksek teknolojik gelişmelerin önce birey’i muhatap almaya başlayan günümüzdeki digital döneminde, kronolojide 18.asır ve sonrası aydınlanmasında 1789 ihtilali ile parlayan simgeleri ‘özgürlük, eşitlik, kardeşlik’ özdeyişindeki milliyetçilik zeminininden çok farklı yerlerde. Tebaa’dan vatandaşlık kimliğine erişen bireyin 19.ve 20.asırlardaki siyasi izdüşümü “ulus devlet”, hem sistematik hem de münferit bünyesel bağışıklıklar açılarından oldukça zorlanıyor.
Küreselleşmenin temsil ettiği iktisadi yaklaşımın takdim ve tavsiyeleri birey’e, ulus’a, sermaye’ye yaşamsal olarak ne alıp ne götüreceği bu kez de evvelkiler gibi birey’e nesil farkları çerçevesinde ‘değişimler’ getireceğidir. Esas değişim ise idare yapıları olan devlet teşkilatlarının ‘ulus’ u ilgilendiren tarafının siyasi ve ideolojik yaklaşımlardan çok iktisadi yapılanmalar ve kümelenmeler ile nasıl şekillenebileceği ihtimalindedir.