Cumartesi, Kasım 23, 2024

İnsan Kaynakları için İyi Hissetmek ve Z Kuşağının Öncelikleri

Bazı ülkelerde daha yoğunluklu olmak suretiyle; COVID-19 sonrası dönemde çalışanların mental sağlık sorunları, İK yönetimleri için önemli zorluklar çıkardı. Bu zorluklara savaşlar, ekonomik sıkıntılar-geçim derdi gibi gerçekler eklendikçe gerginliğin çözümü daha da zor hale ulaştı. Bu kaçınılmaz ve her gün yaşadığımız bir gerçeklik. Bu durum aslında felsefi olarak işyerinde kendiniz olmakla ilgili bir durum. Yönetim kapasitesi yüksek olan kurumların iyi hissetmekle ilgili odakları sadece fiziki durum değil, aynı zamanda psikolojik ve maddi iyi olmayı-iyi hissetmeyi de kapsamaktadır.

Daha genç nesiller için maddi koşulların iyi olması önceliklerde ilk sırada bulunmakta. İnsan kaynağının kendisini iyi hissetmesi büyük ölçüde bir işyerinin ne denli esnek olabilme yetisine sahip olabildiğine bağlıdır. Esneklik özellikle işyerinde belirli zaman aralıklarında ve fiziki olarak bulunma zorunluluğu ile ilgilidir. Z kuşağının talepleri biraz daha detaylı incelendiğinde, bazı uzmanlar bu jenerasyonun talepleri hakkında yeterince bilimsel çalışmanın yapılmadığından yakınmaktalar. Bu alanda çalışmaların yaygınlaşmasına olan ihtiyaç dile getirilmekte ve bu bağlamda kurumların liderlerinin eğitilmeleri gerektiği ifade edilmektedir.

Kuşaklar arası beklentilerin net olarak anlaşılması ve bu farklılıklara dayalı yaklaşımların hayata geçirilmesi gereği savunulmaktadır. Z kuşağı dünyaya sağladığı-sunduğu-sahip olduğu değer odaklı bakmakta, eğer ki bir kurum bu değerleri karşılamak için sınırlı olanaklara sahip ise bu kuşak bu tip kurumsal yapılardan uzak kalmayı tercih etmektedir. Seslerin dinlenmesi ve dikkate alınabilmesi için İK’nın hazır olması ve stratejisini geliştirmiş olması beklenmektedir.

ADOBE adlı yazılım firmasının yaptığı bir anket çalışması sonuçlarına göre Z kuşağı ile ilgili bazı şaşırtıcı sonuçlar ortaya koymaktadır. Bu sonuçlardan biri Z kuşağının verimli çalışma saat diliminin 18:00 ile sabaha karşı 3:00 arasında olduğudur. Böyle bir sonuç ve gerçekte bu kuşağın verimli olduğu zaman dilimine kurumsal dünyanın nasıl tepki vereceği, daha da ötesinde adapte olabilme yeteneğini nasıl geliştirebileceği sorusudur. En zorlu yaklaşımlardan biri bu alanda ihtiyaç duyulan değişime nasıl ayak uydurulabileceğidir.

Diğer bir önemli konu başlığı, deneyim hakkında bütünsel düşünmektir. Son zamanlarda popülaritesi müthiş oranda artan tasarım firması CANVA’nın İK yöneticisine göre; ürün deneyimi ile çalışan deneyimi arasında bir sinerji yaratma ihtiyacı kritik öneme sahiptir. Bu iki boyut birbiriyle iç içedir ve 2024 yılında bu konu çok daha büyük boyutlara sahip olarak karşımıza çıkacaktır. Şirketler markanın bütününe bakmaktadır. Birbirleriyle entegre olan çalışan markası ve müşteri markası tamamen iç içedir. CANVA ŞK yöneticisi, şirketin yönetim anlayışını açıklayan bir mantra (parola-slogan) geliştirmiştir. Bu mantra “daha az şeyi, daha iyi yapın” şeklinde tanımlanmıştır.

Bu mantra daha az hedefin konması, daha az sayıda toplantının yapılması, daha az sayıda işe alımların yapılması ve böylece kurumun belirlediği eylemlerde daha fazla amaca dönük bir odaklanmayı sağlamak hedeflenmiş. İK yönetimi, kurumda hummalı bir çalışma ortamının yaratılmasının çalışanların daha iyi iş çıkarabilecekleri anlamını taşımadığını düşünmekte. Çalışanların daha az işe odaklanmaları ile birlikte bu işlerin standardını yüksek tutmanın önemine inanmaktalar. Odaklanılacak olan işlerin ise çok daha büyük etkiler yaratma potansiyeli olan işler olduğuna inanmaktalar.

Yapay zekadan yararlanmak. Netcompany adlı şirketin 2024 yılında 2 adet önceliği bulunmakta. İlki farklılığa saygı duymak, eşitlik ve kapsayıcılık. Bu amaçlara ulaşabilmek için çalışanlarla daha yakın olmaya gayret etmekteler. Kurumun üst yönetiminin de eylemler içinde olmalarının öneminin farkındalar. Ancak eğer çalışanlarla entegre olarak onları dinlemek, bu hedefi başarabilmek için elzem görünmekte.

İkinci önemli konu bağlığı yapay zeka olarak belirlenmiş. Yapay zekanın özellikle İK işleri için büyük bir fırsat penceresi yarattığına inanılmakta. Yapay zekanın uygulama alanlarında kurum içinde büyük bir ilgi ve merak sözkonusu. Bu konu ister istemez yoğun bir emek gerektirmekte ve uzun bir zamana ihtiyaç göstermektedir. İK’nın rolü günümüzde daha karmaşık hale gelmektedir. Eğer yapay zeka sayesinde çok temel işlevleri yerine getirmek başarılırsa, çalışanlar niteliği daha yüksek işlevleri yerine getirebilir hale geleceklerdir. Şirketin genel inancı henüz erken aşamada oldukları yönünde. Şirketin vizyonu içinde iK yönetiminin 2024 yılında da anahtar fonksiyon olmaya devam edeceği beklentisi mevcut.

Selçuk Karaata

Diğer Yazarlar