Eski çağlarda bir arada yaşama ile beraber toplumların kendi düzenleri veya aralarındaki münasebetlerde ortaya çıkan ihtilafların güncel olduğu, temelde geçmişe dönük nedenleri ve sebepleri ise basit bir dairede telakki edilebilen dairedeydi. Aradan geçen kabaca 30-40 asırda yaşananlar, tecrübeler ve eğrisi doğrusu ile o zamanlara kıyasla toplumları etkileyecek pek çok muhtelif veri ve malzemeyi insanlığa kazandırdı. Bilhassa İlk Çağ itibarı içerisinde nüfus ve medeniyetin temerküz ettiği Akdeniz Havzası, Avrupa, Ortadoğu henüz Asya takvimde temayüz eden kutsallık tezahürün de önceki Pagan ve Uzakdoğu kültürleri rekabeti dahil olarak devam etti. Münasebetlerin giderek çok sayıda bileşenin ve vasıtalarının yanı sıra iktisadi ve askeri faaliyetler çerçevesinde şekillendiği görülüyor. Yine de dünyanın uzak mesafeler noktalarına sirkülasyonu için erişme ve ulaşma tercihinde başlangıçlar, göçler ile (Kavimler Göçü) Hunlar’ın, keşifler ile Batı Avrupa’nın (Portekiz, İspanya, Hollanda) etkileyici katkılarıdır.
Savaşlar tablosu; savaş süreleri açısından en uzun (Yüzyıl, 60, 9, 7 Yıl vb), insan ve malzeme kayıpları açısından en ağır (1ve 2 Dünya Savaşları)nın kolonyal birikimler, avantajların kendi aralarındaki paylaşım mücadeleleri ile Batı Avrupa kaynaklı olması hiç şaşırtıcı değildir. Günümüzde çok boyutlu savaşlar çerçevesinde ‘zeminde kesintisiz fon’ kabilinde devam eder.
Münasebetlerin nicelik ve niteliksel yönlerden genleşmesi ve genel olarak idari otoriteler(aşiret, koloni, imparatorluk, devlet) iradelerinin rol oynadığı algısının yaygın kitlelerce benimsenmesi ile devletlerin sistematiğinde, içerisinde, dışarısında yaptırım gücü kazanmış karar ve tercih odaklı ağırlık merkezleri bir nebze seçilir oldu. 19. Asırdan itibaren Batı’dan başlayan sanayileşme, finans ve kültürel alanlarda küresel eğilimi gösterecek biçimde devam etti. Şirketler ve finans kurumsal olarak öne çıktı.
Bir değişimler çağı olan 19. Asır kronolojik olaylar dizininde İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan ulus-devletler sistemine kadar devam etmiştir.(bir nevi uzatmalar sayılabilir). O inkıtaya uğrayan 20.asır takviminin görünmeyen ilk çeyreğinde(1900-1925) büyük tasfiyeye konu olan Avrasya, Balkanlar, Kafkasya, Kuzey Afrika, Ortadoğu’daki düzenlemelerin yanı sıra ileride tekrar tarihi bir filizlenmenin önünü alacak yeni devletin (TC) derdest edilirliği ya da kullanılırlığı Osmanlı’yı yıkan zihniyet açısından önemliydi. Karmaşık her şeyde olduğu gibi bu fikrin iki müellifi olan İngiltere ve Fransa, İkinci Dünya Savaşı ile ilgili Birleşik Devletlerden Almanlara karşı savaşa müdahil olması pazarlığını yaparlarken(1943) bu sorumluluğu (örn.Balfour1917) tamamen olmasa bile pozisyonel olarak Birleşik Devletlere ciro ettiler. Zaten Birleşik Devletler de Sevr’de yoktu, Lozan Anlaşmasında ise sadece gözlemci idi ! Son 50 seneki ve şimdi Güneyde gelişmeler için Birleşik Devletlerin ve diğerlerinin pozisyonları farklı olabilir, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin karar ve tercihleri pasif duygusal, rasyonel objektif ortalamasında, bölgenin etkili aktörü olduğunu halkı ile böyle uygun konjonktürde iradesi ile ortaya koyması zamanıdır.