Cuma, Aralık 27, 2024

Uzayda tarım, gıda güvenliğini artıracak

Hızlı nüfus artışı, doğal kaynaklar için artan büyük rekabet, iklim değişikliği, krizler ve doğal afetler, göç, kentsel genişleme ve israf dünya gıda güvenliğini tehdit ediyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) verilerine göre, 2050 yılına kadar yaklaşık 10 milyara ulaşacak dünya nüfusu için bugünkü endüstriyel gıda üretiminin yüzde 60 artması gerektiği öngörülüyor.

Dünya nüfusunu doyurabilmenin ve gıda güvenliğini sağlamanın önem kazandığı günümüzde, tarımda sürdürülebilirliğin sağlanması için uzun yıllardır tohum ıslah çalışmaları yapılıyor. Dünyada yapılan çalışmaların yanı sıra uzayda da tohum geliştirme deneyleri gerçekleştiriliyor. FAO ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (IAEA) iklim krizi karşısında dirençli mahsuller geliştirmek hedefiyle 2022 yılında uzaya gönderdiği tohumların, gelecekte gıda güvenliğine katkı sağlaması bekleniyor.

Küresel gıda güvenliğini sağlamak için yapılan çalışmalarla ilgili Ticaret Gazetesi’ne değerlendirmelerde bulunan FAO Türkiye Temsilcisi Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık, tarımsal sürdürülebilirliğin sağlanması konusunda yapılan çalışmaların önemine vurgu yaptı. FAO’nun gündeminde yer alan uzayda tarım ve bitki yetiştirme çalışmalarını paylaşan Dr. Selışık, uzayda yapılan tohum çalışmalarının iklim değişikliğine uyum sağlayabilecek ve küresel gıda güvenliğini arttıracak mahsullerin geliştirilmesine yardımcı olabileceğini dile getirdi.


FAO Türkiye Temsilcisi Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık: Dünya nüfusunun 2050 yılına kadar yaklaşık 10 milyar insana ulaşması beklenirken, ekonomik büyümenin makul seviyede gerçekleştiği bir senaryoda bu nüfus artışı tarımsal üretime talebi yaklaşık yüzde 50 arttıracak

NÜFUS ARTIŞI, TARIMSAL ÜRETİME TALEBİ %50 ARTTIRACAK

Hızlı nüfus artışı, ekonomik eşitsizlikler, doğal kaynaklar için artan büyük rekabet, iklim değişikliği, artan çatışmalar, krizler ve doğal afetler, göç, kentsel genişleme ve israf dünya gıda sistemlerini etkileyen eğilimler olarak öne çıkıyor. Dünyanın birçok bölgesi hızla kentleşti veya kentleşme eğiliminde. 1950’de dünya nüfusunun yüzde 30’unu oluşturan kentlerin payı 2021’de yüzde 57’ye yükseldi. Bu oranın 2050 yılına kadar yüzde 68’e ulaşacağı tahmin ediliyor.

Birleşmiş Milletler’in (BM) yaptığı projeksiyonlara göre, dünya nüfusunun 2050 yılına kadar 10 milyar olması bekleniyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) ‘Gıda ve Tarımın Geleceği: Eğilimler ve Meydan Okumalar’ başlıklı raporuna göre, son 30 yılda küresel açlığın sona erdirilmesi için çok ciddi ve önemli mesafe alındı. Ancak buna rağmen gıda üretiminin genişlemesi ve ekonomik büyüme, çoğu kez doğal çevre üzerinde ağır maliyetleri de beraberinde getirdi. Dünya nüfusunun 2050 yılına kadar yaklaşık 10 milyar insana ulaşması beklenirken, ekonomik büyümenin makul seviyede gerçekleştiği bir senaryoda bu nüfus artışı tarımsal üretime talebi yaklaşık yüzde 50 oranında arttıracak.


“2030’DA 600 MİLYONDAN FAZLA İNSAN AÇLIKLA MÜCADELE EDECEK

FAO’nun ortaya koyduğu küresel eğilimler, insanların büyük bölümünün daha az tahıl tüketeceği ve daha çok et, meyve, sebze ve işlem görmüş gıda yiyeceğini ön görüyor. Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenmenin Durumu (SOFI) 2023 yılı raporu bu yöndeki bulguları destekliyor ve kır ve kent arasındaki beslenme alışkanlıklarının da zaman içerisinde benzeştiğini ortaya koyuyor. Bu da daha çok ormanın yok edilmesi, toprak aşınması ve sera gazı emisyonuna yol açacak. Bu eğilimlerin yanı sıra dünyanın değişen iklimi ilave güçlükler de doğuracak. İklim değişikliği gıda üretimini her anlamda etkileyecek.

Gıda sistemleri bu eğilimler doğrultusunda düzenlenemez ve yeni yatırımlar yapılmazsa çok sayıda insan 2030 yılında açlıkla mücadele edecek. Yoksul yanlısı kalkınma, eşitsizliği azaltma ve savunmasız insanları koruma yolunda ilave teşvik çabaları olmadan 2030 yılına gelindiğinde 600 milyondan fazla insan hala yetersiz besleniyor olacak.

Hızlı nüfus artışı, ekonomik eşitsizlikler, doğal kaynaklar için artan büyük rekabet, iklim değişikliği, tarımsal verimliliğin sabit seviyelerde seyretmesi, artan çatışmalar, krizler ve doğal afetler, artan göç, israf, gıda ve beslenme güvenliğine cevap veren yeni uluslararası yönetim mekanizmaları dünya gıda sistemlerini etkileyen eğilimler olarak öne çıkıyor.


ENDÜSTRİYEL GIDA ÜRETİMİ 2030’DA %60 ARTMALI

Artan talebi karşılamak için tarımsal verimliliğin sürdürülebilir şekilde geliştirilmesi, sürdürülebilir doğal kaynak altyapısının sağlama alınması, doğal afetlerin şiddetlenmesi ve iklim değişikliğine hitap etmek, şiddetli yoksulluğun bitirilmesi ve eşitsizliğin düşürülmesi, açlığın ve her çeşit yetersiz beslenmenin bitirilmesi, gıda sistemlerini daha etkili, kapsayıcı ve dayanıklı hale getirmek, kırsal alanlarda gelir kazanma imkanlarını geliştirmek ve göçün ana sebeplerine hitap etmek, çatışmalar, afetler ve uzayıp giden krizlere karşı dayanıklılık tesis etmek, dünya gıda sistemine meydan okuyan eğilimler olarak dikkati çekiyor. Dünyanın 2050’de ulaşacağı nüfus için bugünkü endüstriyel gıda üretiminin yüzde 60 artması gerektiğine vurgu yapan FAO, aşırı avlanma, tarımda kimyasal kullanımı, verimli toprak kaybı ve temiz suya ulaşım güçlüğü nedeniyle bu hedefe ulaşılamayacağını belirtiyor.

Daha sürdürülebilir tarım-gıda sistemleri için; herkesin yeterli, besleyici ve güvenilir gıdaya erişebilmesi, kimsenin açlık ve yetersiz beslenmeyle karşı karşıya kalmaması, gıdaların semt pazarlarında veya gıda depolarında saklanması ve daha az israf edilmesi, gıda tedarik zincirinin olumsuz hava koşullarına, fiyat artışlarına veya salgınlara, çevresel bozulmalara ya da iklim değişikliğinin getirdiği şoklara karşı daha dayanıklı olması gerekiyor. Daha iyi üretim, daha iyi beslenme, daha iyi bir çevre ve daha iyi bir yaşam için de dünya genelindeki gıda üretim sistemini ve tüketim kalıplarını acil olarak dönüştürmeliyiz.

Tedarik zincirlerini daha sürdürülebilir, dayanıklı ve kapsayıcı hale getirmeliyiz. Ekosistemlerimizi onarmalıyız. Biyoçeşitliliği gözeten tarımsal uygulamaları benimsemeliyiz. Kadınların ve gençlerin gıda sistemlerinin dönüşümündeki öncü rolünü dikkate almalıyız. Gelişmiş ülkelerde gıda israfını azaltmalıyız. Gelişmekte olan ülkelerde ise gıda kaybının önlenmesi için daha gelişmiş saklama sistemleri, altyapı ve arz-talep dengesini sağlayacak teknolojileri kullanıma sokmalıyız. Besleyici ve güvenilir gıdaların fiyatlarını düşürecek politikalar geliştirmeliyiz. Dünya nüfusunun yüzde 68’inin yaşadığı ve gıda arzının yüzde 70’inin tüketildiği şehirleri sürdürülebilir kalkınmada odak noktası yapmalıyız. Bunu yaparken, kentsel ve kırsal alanlar arasındaki kopuklukları yok etmeliyiz. Küçük ölçekli çiftçilere özel önem vererek, geçim kaynaklarını güçlendirmelerini ve bilgiye ulaşmalarını sağlamalıyız. Özel sektörü daha besleyici ve sürdürülebilir gıdalar üretmeye teşvik etmeliyiz. Tarım-gıda sisteminin herhangi bir aşamasında faaliyet gösteren özel şirketlerin sorumlu iş ahlakı yönergelerine uymalarını sağlamalıyız. Dijitalleşme ve teknoloji kullanımına odaklanan yenilikçi çalışmalarla gıda değer zincirinin bütün aşamalarını daha güçlü ve dayanıklı kılmalıyız. Bütün bu adımları yerel, bölgesel ve küresel düzeylerde kollektif olarak atmalıyız.


“TARIMSAL ÜRETİMDE DÜNYANIN ŞAMPİYONLAR LİGİNDEYİZ”

Türkiye tarımsal üretimde dünyanın şampiyonlar liginde diyebiliriz. Bu alanda küresel düzeyde 7’nci sıradayız. Tarım sektörü istihdam sağlamada da büyük paya sahip. 2023 yılı Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) rakamlarına göre, toplam istihdamın yüzde 14,7’si tarım sektöründe yer alıyor. Diğer bir ifadeyle 4,1 milyonkişi tarım sektöründe çalışıyor. Sektördeki kayıt dışı istihdam ise yüzde 84 ile diğer sektörlerin neredeyse 3 katı. Kayıt dışı istihdamı ve gıda sektörü çalışanları ile birlikte toplam istihdamın yüzde 20’sinden fazla bir rakama tekabül ediyor.

Yıllar itibarıyla Türkiye, Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH)’nin sektörel dağılımı sınırlı değişiklikler göstermiş olup, en çok katkının hizmet sektöründen olduğu görülüyor. Tarım sektörünün Türkiye GSYH’deki payı yıllar itibarıyla çoğunlukla gerileme trendinde olup, 2022 yılında tarım sektörü Türkiye GSYH’sının yüzde 5,8’ini oluşturuyor. Türkiye bu tarım GSYH oranı ile dünya ortalamasının üzerinde olup orta – yüksek gelir grubu ortalamasına yakınsamakla beraber dünyada 8. büyük tarımsal GSYH’ye sahip. 2021 yılında tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerin toplam üretim değerinden aldığı pay yüzde 44 olurken, aynı dönemde meyvelerin toplam değerden aldığı pay yüzde 37 oldu. Sebzeler ise bitkisel üretim değerinin yüzde 19’unu oluşturuyor.


TARIM, KALKINMA PLANI’NDA ‘ÖNCELİKLİ’ ALAN

Türkiye’de tarım, ağırlıklı olarak küçük ölçekli yani aile üretimi üzerinden yapılıyor. Ancak bu rakamların yanında, tarım alanlarının son 20 yıl içinde yüzde 12 azaldığını, Türkiye’deki çiftçi sayısının da 2008 yılından bu yana yüzde 48 oranında küçüldüğünü, düşüşün 2011 yılından sonra hızlandığını da not etmeliyiz. Bu olumsuz tablonun kuraklık tehlikesiyle birlikte ağırlaşabileceğini de göz ardı etmemeliyiz.

Türkiye aynı zamanda Avrupa, Orta Doğu ve Asya için hem önemli bir gıda tedarikçisi hem de önemli bir tarımsal ticaret ortağı. Burada 2024-2028 dönemini kapsayan 12. Kalkınma Planı’ndan da bahsetmemiz gerekir. Tarım ve gıda sektörü, Kalkınma Planı’nda ‘öncelikli’ alan olarak belirlendi. Plan kapsamında ekonomik, sosyal ve çevresel olarak sürdürülebilir ve arz talep dengesini gözeten, toplumun yeterli ve dengeli beslenmesine olanak sağlayan bir ‘gıda ve tarım sektörü’ öncelikli kalkınma hedefleri arasında. Plan sektörde dijitillaşmeyi ve yapay zeka kullanımını içeren politikaları da teşvik ediyor. Bu plan etkin veri toplama yöntemleri ile oluşturulacak kapsamlı bir tarımsal envanter oluşturmayı da hedefliyor. Tarım arazilerinin bölünerek vermisiz kullanımının önüne geçmek için planda arazi bankacılığı ve benzeri uygulamalar da yer alıyor. Plan, gıda güvenilirliği alt yapısının güçlendirmek için çevre, hayvan ve insan sağlığını bütüncül olarak ele alacak bir politikanın geliştirilmesini ve yatırımların yapılmasını öngörüyor. Gıda israfını azaltacak düzenleme ve uygulamalar da planın kapsamı içinde yer alıyor. Sürdürülebilir ve modern sulama sistem ve yatırımlarını önceliklendirmek, alternatif sulama kaynaklarını desteklemek de planının öncelikleri arasında.


DÜNYADA ÜRETİLEN TOPLAM GIDANIN 3’TE BİRİ İSRAF EDİLİYOR

Küresel gıda kaybı ve israfının yıllık ekonomik maliyeti 1 trilyon doları buluyor. Dünyada, 1,4 milyar hektar yani neredeyse 10,5 milyon kilometre kare alan Avrupa kıtasının yüzölçümünden daha büyük bir alan, ziyan olan ve hiç sofralara ulaşmayan gıdaların üretimi için kullanılıyor. Dünya genelinde atık veya kayıp nedeniyle zayi olan ya da israf edilen gıdanın miktarı senede yaklaşık 1,3 milyar ton. Bu miktar, tüm dünyada üretilen toplam gıdanın üçte birine karşılık geliyor. Gelişmekte olan ülkelerde kayıpların yüzde 40’ı hasat ve işleme düzeylerinde gerçekleşiyor. Gelişmiş ülkelerde ise kaybın yüzde 40’ı perakende ve tüketici düzeyinde gerçekleşiyor. Avrupa ve Kuzey Amerika’da kişi başına yılda 95-115 kg arası gıda israf edilirken, bu oran Sahra-altı Afrika, Güney Asya ve Güney Doğu Asya’da kişi başına 6-11 kilo arasında değişiyor.


TÜRKİYE’DE 1 GÜNDE 4,2 MİLYON EKMEK ÇÖPE GİDİYOR

Son yapılan çalışmalara göre, Türkiye’de de israfın boyutları can acıtan miktarlarda seyrediyor. Türkiye’de en çok kayıp ve israf yüzde 53 ile sebze ve meyvelerde yaşanıyor. Bunu sırasıyla, yüzde 5 ile tahıllar ve yağlı tohumlar, yüzde 4 ile baklagillerdeki israf oranları izliyor. Türkiye’de meyve sebzedeki israf ve kayıp kişi başına yılda 125 kg buluyor.  Bir yılda oluşan 9-10 milyon ton sebze meyve atığı Türkiye’nin bu alandaki yıllık ihracatının yaklaşık 4 katına karşılık geliyor. Tek bir günde maalesef 4,2 milyon adet ekmek çöpe gidiyor.

Uzayda tarım ve bitki yetiştirme çalışmaları bir süredir FAO’nun da gündeminde yer alıyor. 7 Kasım 2022 yılında FAO ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) ile ortak bir çalışmaya imza attı. Bitkilerin ve tohumların uzayda ve uzay radyasyonu altındaki gelişimini incelemek kozmik radyasyonun çok ihtiyaç duyulan mahsullerin doğal, genetik adaptasyonunu hızlandırmadaki etkilerini araştırmak üzere uzaya tohumlar gönderildi. 17 Nisan 2023’te uzaya gönderilen tohumlar dünyaya geri geldi. Avusturya’nın Seibersdorf kentindeki FAO/IAEA Gıda ve Tarımda Nükleer Teknikler Ortak Merkezi laboratuvarlarına geri dönüş yolculuğuna başlayacaklar ve burada arzu edilen özellikler açısından taranıp analiz ediliyorlar. Bu çalışmanın sonuçlarının, özellikle giderek artan sıcaklıklar, küresel nüfusun artması, bitkilerin evrimleşmesi gibi gıda güvenliğini de riske atan konularda sorunların çözümüne yardımcı olacak veriler sağlayacağına inanıyoruz. Bu çığır açan deney, iklim değişikliğine uyum sağlayabilecek ve küresel gıda güvenliğini arttıracak mahsullerin geliştirilmesine yardımcı olabilir. 

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM