Perşembe, Eylül 19, 2024

Yerli yakıt kullanımında biyodizel kritik rol alacak

Biyodizel Endüstri Raporu’nda, ülkede iş yerlerinden ve evlerden toplanan bitkisel atık yağlardan elde edilen biyodizel miktarının 34 milyon litre olurken bu miktarın ekonomik değerinin 155 milyon TL olduğu aktarıldı


Son zamanlarda gündemde olan enerji ve yakıt birimi olan biyodizel, organik yağların bazı işlemlerden geçmesi, birtakım baz ve alkoller ile karışması sonucu ortaya çıkıyor. Biyodizel, dizele alternatif olarak üretilen bir yakıt. Çevre ve insan sağlığına olan katkısı nedeniyle bitkisel atık yağlardan biyodizel üretiminin bir fırsat olduğunu vurgulayan uzmanlar, sektörel ilerlemenin ulusal ekonomiye, sosyal ve çevresel gelişime direkt olarak pozitif etki sağlamasının beklendiğini aktardı. Biyodizel Sanayi Derneği’nin hazırladığı Biyodizel Endüstri Raporu’nda ulaşım sektöründe sera gazı emisyonlarının düşürülmesi ve enerji arz güvenliğinde yerli yakıt kullanımı noktasında biyodizel sektörünün kritik rol alacağı belirtildi.


Atık yağ toplama miktarlarının artırılması için denetimler artırılmalı

Rapora göre, ülkede özellikle atık yağ toplama miktarlarının artırılması için öncelikli olarak denetimin artırılmasına ihtiyaç duyuluyor. Bu sayede haksız rekabet azalacak ve maliyetler düşecek. Sürekli konuyu gündemde tutacak, bilinçlendirmeyi sağlayacak uzun dönemli stratejilere kaynak ayırılabilmesinin önü açılacak. Yenilenebilir enerji kaynaklarının artan yükselişi ile birlikte Avrupa Birliği hedefleri ve ulusal politikalara bakıldığında biyodizelin öneminin artacağı görülüyor. Ulaşım sektöründe sera gazı emisyonlarının düşürülmesi ve enerji arz güvenliğinde yerli yakıt kullanımı noktasında biyodizel sektörü kritik rol alacak. Genel bir değerlendirme yapıldığında ülkemizin özellikle bu konuda daha yolun başında olduğu söylenebilir. Diğer taraftan ülkemizde harmanlama zorunluluğunun geride bırakıldığı ilk yıl sonuçları değerlendirildiğinde, sektörde istikrarlı sürdürülebilir gelişimin sağlanabileceği görüldü. Sektörel ilerlemenin ulusal ekonomiye, sosyal ve çevresel gelişime direkt olarak pozitif etki sağlaması bekleniyor.


Yağlı tohumlarda ithalat, tarımsal üretimin artırılmasıyla azalır

Söz konusu raporda, Türkiye’nin sahip olduğu tarımsal potansiyeli ile ithal edilen ürünlerin neredeyse tamamının ülkemizde üretilebileceği biliniyor. Türkiye’nin büyük oranda dışa bağımlı olduğu yağlı tohumlarda ithalatı azaltmanın tek yolu ise tarımsal üretimin artırılması. Bu görüşü destekleyecek şekilde özellikle son yıllarda üretimdeki artışa bağlı olarak kanola ithalatının düştüğü görülüyor. Kanola ham yağ ithalatında da ciddi bir düşüş kaydedildi. Biyodizel sektöründe 7 bölgede alım garantili sözleşmeli tarım modeli ile kanola hasadında bir yılda yüzde 100’e yakın artış sağlandı.


Türkiye atık yağ toplamada geride kalıyor

Bitkisel atık yağların yönetilmesine ilişkin düzenleme ilk olarak 2005 yılında yürürlüğe girdi ve 14 yılda alınan yol hiç de küçümsenmeyecek boyutta olduğu belirtilen raporda, ülkede iş yerlerinden ve evlerden toplanan bitkisel atık yağlardan elde edilen biyodizel miktarı 34 milyon litre olup bu miktarın ekonomik değeri 155 milyon TL’dir. Atık yağların geri kazanımının sağladığı ekonomik getiriye biyodizel üretiminin yan ürünü olan gliserin, istihdam edilen binlerce çalışan, devlete verilen vergi, atık yağların altyapıya verdiği onarılmaz zararların önlenmesi ve en önemlisi de çevre ve insan sağlığına yapılan katkı eklendiğinde bitkisel atık yağlardan biyodizel üretiminin müthiş bir fırsat olduğu görülüyor. Ancak Avrupa Birliği ortalamalarıyla kendi ülkemizi karşılaştırdığımızda kişi başına toplanan atık yağ miktarında Türkiye’nin oldukça geride kaldığı görülüyor. Bu konuda hedeflenen seviyeye ulaşılamamış olmasının nedenleri arasında tüm toplamaların kayıt altına alınamaması, piyasada çok sayıda kayıt dışı toplayıcının olması ve evlerde oluşan atık yağların toplanmasındaki zorluklar gösteriliyor.

Özellikle 2015 yılında 195 katılımcı ülke tarafından imzalanan Paris İklim Sözleşmesi, iklim değişikliği ile mücadele konusunda bir milat olarak kabul edilmiş, bu doğrultuda ‘Avrupa Birliği Yenilenebilir Enerji Direktifi’ 2018 yılında güncellendi. ‘Yenilenebilir Enerji Direktifi’ne göre 2030 yılına kadar nihai tüketimde yenilenebilir enerji kaynaklarının payının yüzde 32’ye, ulaştırmada yenilenebilir enerji kaynaklarının payının ise yüzde 14’e çıkarılması, sera gazı salınımlarının yüzde 40 oranında azaltılması hedefleniyor.


“Yağ fabrikaları kanola ve ketencik işlemeye başladı”

Toprakların işlendikçe elde edilen kanola, ketencik, aspir motorine harmanlanan biyodizele dönüştüğünü vurgulayan Biyodizel Sanayi Derneği Başkanı Selçuk Borovalı, “Üretim sırasında yan ürün olarak elde edilen gliserin rafine edilerek, yine bir başka ithal ürünün yerine geçiyor. Zorunlu harmanlamanın daha ilk yılında Türkiye’nin saf gliserin ihtiyacının 3’te 1’i yerli kaynaklardan sağlayan bir sektör. İlerleyen yıllarda biyodizel üretimine paralel saf gliserin de artacak ve ithal kalemi olmaktan çıkıp ihraç kalemi olarak ekonomik fayda zincirinde yerini alacak. Anadolu’nun birçok yerinde kurulmuş yağ fabrikaları ithal yağlı tohum işlemek yerine her geçen yıl artan kanola ve ketencik işlemeye başladı. Biyodizel sektörü kendi ihtiyacı için yağlı tohum tarımını destekleyince artan üretim ülkemizin ihtiyacını da karşılar olmaya başladı. 2019 yılında yapılan hasadın yarısından fazlası gıda sektörüne kaynak oluyor. Geçmişte biyodizel aleyhinde söz söyleyenlerin bir iddiasının daha gerçekleşmediğine, söylenenin tam aksine biyodizel sektörünün tarımsal üretimi arttırdığına tanık oluyoruz” ifadelerini kullandı.


“Ülkeye kanola için kalıcı yatırımlar geliyor”

Kanolanın, İç Anadolu’nun, Trakya Bölgesi’nin, Güney Marmara’nın az su isteyen, yüksek gelir getiren bir tarım ürünü olarak münavebe desenine girdiğini belirten Borovalı, “Biyodizel sektörü devletten aldığı destekleri toprağını işleyen ekicilere veriyor, ürün zamanında hasat ediliyor, peşin gelir oluyor, herkesin yüzü gülüyor. Hasat döneminde alıcılar ülkemiz topraklarında yetişen kanolayı alabilmek için kıyasıya rekabet ediyor, hasat edilen ürün hiç zaman kaybetmeden alıcıya gidiyor, ödemeleri hemen yapılıyor. Ekicinin elinde satılmamış 1 kilogram kanola kalmıyor. İlerleyen yıllarda hem rekabet hem üretim hem de ticaret daha bereketli olacağını şimdiden müjdeleyebilirim. Ülkemize bu alanda kalıcı yatırımlar geliyor. Bu yıl itibariyle ketencik bitkisi de düşük verimli, sulama imkânı olmayan tarlalar için çözüm oluyor. Her geçen yıl ülkemizde daha fazla ketencik tarımı yapıldığına tanık olacağız. Hangi bölgede, hangi ketencik çeşidi, hangi ekim teknikleri ile en yüksek verimi verir sorularına cevap aradığımız TAGEM projemiz tüm hızıyla ve iyi sonuçları ile devam ediyor. Bu projeyi de devlet desteği ile 7 farklı coğrafyada biyodizel sektörü yağlı tohum tarımını geliştirmek için yürütüyoruz” sözlerine yer verdi.


“Atık yağların biyodizelde kullanılması ülkeye ekonomik gelir sağlıyor”

Ülkede biyodizel üretimi için kullanılan kaynaklardan birinin de kullanılmış yemeklik yağlar olduğunu dile getiren Borovalı, “Endüstriyel ölçekte yemek pişiren büyük mutfaklardan, otellerden, kışlalardan, hastanelerden, lokantalardan ve hanelerden toplanan kullanılmış yemeklik yağlar ülkemiz için küçümsenmeyecek bir ekonomik değere ulaştı. Kullanılmış yemeklik yağların biyodizel üretiminde değerlendirilmesi ile ülkemiz ekonomik olarak kazanıyor. Diğer yandan insan ve çevre sağlığına zarar veren bir atık toplanarak, değerlendiriliyor. İki fayda sağlıyor. Hem çevre korunmuş oluyor hem de ekonomi kazanıyor. Her geçen yıl, kullanılmış yemeklik yağların toplanmasının önemi artıyor. Kullanılmış yemeklik yağların toplama miktarlarının artmasında, yasa dışı alanlara gidişin azalmasında biyodizel üreticilerinin büyük emeği ve rolü bulunuyor. Sadece toplanan yağlardan yaratılan ekonomik fayda 2018 yılında 200 milyon TL’nin üzerinde oldu. Çevre ve insan sağlığı için sağladığı faydaları ise rakamlarla ifade etmek imkânsız” diye konuştu.


Yerli biyodizelle, motorinden 2,5 milyon dolar tasarruf

Ülkenin akaryakıt ürünlerinde dışa bağımlılığının yüzde 90 seviyesinde olduğunu aktaran Akaryakıt Sektör Danışmanı Alkan Tarım, “Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu verilerine bakıldığında 2009 yılından bu yana ülkemizde motorin tüketiminin yükselişi görülebilir. Ülkemize çeşitli ülkelerden motorin ithalatı yapılmakla beraber 1 ton motorinin ülkemize ortalama 25 dolar deniz navlun ücreti karşılığında taşındığı esas alınırsa yerli biyodizelle ikame edilen ithal motorin için yaklaşık 2,5 milyon dolardan tasarruf edilerek ülkemizde kaldığı, karşılığında yarı mamullerin tarımsal üretiminin yapıldığı lokasyonlardan öncelikle bölgesel kırıcılara ardından biyodizel fabrikalarına taşınması ve aynı miktarda bitmiş ürünün biyodizel fabrikalarından harmanlama yapılmak üzere dağıtım şirketlerinin depolarına sevki neticesinde yaratılan çift yönlü trafik neticesinde Türkiye içinde asgari 200 bin tonluk ürün hareketi oluşturulduğu, bunun da 25 tonluk ortalama kamyon kapasitesiyle yaklaşık 8 bin kamyonluk bir iç taşımaya denk geldiği hesaplanabilir” dedi.


“Biyodizel üretimi enerji sektörüne fayda sağlıyor”

Biyodizel üretiminin sadece ürün ithalatını ikame etmekle kalmayıp, aynı zamanda hizmet ithalatının da önüne geçerek muadil bir sermayenin iç piyasada kalmasına ve yerel kırıcılar ve nakliyatçılar gibi hayati iki sektörün sürekliliğine katkıda bulunduğunu vurgulayan Tarım, “Tüm bu dahili değer zincirini oluşturan faaliyetler TL ile yapıldığından piyasanın büyümesiyle orantılı olarak döviz bağımlılığımız da kademeli olarak azalıyor. Geçtiğimiz on yıla dönüp bakıldığında son derece haklı sebeplere dayanan temel endişe, biyodizel üretimi için öngörülen hammaddenin gıda sanayii için üretilen bitkisel yağlardan temin edileceği ve bu durumun gıda sektöründe yaratacağı olumsuz etkinin enerji sektörüne getireceği faydadan fazla olacağıydı. Geçen yıllarda, biyodizel üretimi için elzem bitkilerin daha ziyade hiç tarım yapılmayan veya dönemsel olarak ekilmeyen arazilerden elde edildiği görüldü. Bu olgu, gıda sektöründe hammadde eksikliğine neden olmadığı gibi, tarımdan geçinen aileler başta olmak üzere zincirin tarım, taşıma, sanayi ve diğer hizmetler alanındaki tüm halkalarında kendini artan üretim, istihdam ve kalkınma olarak gösterdi” açıklamalarında bulundu.


“Yağlı tohumlar için 7-8 milyar $ döviz dışarıya ödeniyor”

Türkiye’nin enerjide de büyük oranda dışa bağımlı olduğunu ifade eden Dünya Gazetesi Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım, “Petrolde yüzde 90’nın üzerinde, genel olarak enerjide ise bağımlılık oranı yüzde 70’in üzerinde. Enerji ithalatına ödenen döviz yıl bazında 40 milyar dolar civarında. Petrolden sonra en çok ithal edilen ürünlerin başında yağlı tohumlar ve türevleri geliyor. Bitkisel yağ, yem sanayinde kullanılan yağlı tohumlar ve türevleri için yıllık ortalama 7-8 milyar dolar döviz dışarıya ödeniyor. Türkiye Yem Sanayicileri Birliği verilerine göre, 2017 yılında yem sanayinde kullanılmak üzere toplam 12 milyon 575 bin ton ürün ithalatı karşılığında 4 milyar 646 milyon dolar döviz ödendi. 2018 yılında dövizdeki artış nedeniyle ithalat miktar olarak azalsa da ödenen döviz daha yüksek oldu. 2018’de yem sanayinin toplam ithalatı 11 milyon 458 bin ton olurken bu ithalat için ödenen döviz 4 milyar 740 bin dolara ulaştı” diye konuştu.

Yıldırım, “Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği’nin değerlendirmesine göre, yağlı tohumlarda sözleşmeli üretime dayalı olarak desteklerin artırılması ile sanayicinin sözleşmeli üretime daha çok ilgi duymasını sağlayacak ve 2030 yılına kadar bu modelin iyi yönetilmesi halinde üretimde sağlanacak artışla 15,6 milyar dolar döviz dışarıya gitmemiş olacak” dedi.


“Ulaştırma sektörü çözümlerinin lider yeşil seçeneği; biyodizel”

Biyodizelin motorine göre avantajları aktaran İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu ise “Üretimde yenilenebilir kaynakları kullanma, petrole olan bağımlılığı azaltma, ulusal kaynakların kullanımını arttırarak enerji arz ve talep güvenliğinde artış sağlama, tarımda istihdam ve kazançta artış sağlama, yerinde enerji üretiminin mümkün olması şeklinde sıralanıyor. Bu avantajlarda biyodizel-çevre ilişkisindeki olumlu nitelikler öne çıkarken, biyodizelin enerjide 3D (Dijital, Dağıtık, Düşük Karbonlu Enerji) önceliklemesini bütünüyle karşıladığı ve sürdürülebilir kalkınma yolunda temiz-yerli-yenilenebilir yakıt vazgeçilmezliği vurgulanıyor. Biyodizel enerji dönüşümü ve iklim değişimiyle mücadele için ulaştırma sektörü çözümlerinin lider yeşil seçeneklerinden biri” ifadelerini kullandı.


“Biyodizel karbon döngüsünde avantaja sahip”

Motorin harmanlama bileşeni olarak birinci kuşak biyodizelin Türkiye mevcut mevzuata uygun hammaddeleri bitkisel yağlar ve atık bitkisel yağlar olduğunu belirten Prof. Dr. Karaosmanoğlu, “Biyodizel üretimi bitkisel veya atık bitkisel yağdan başladığında ana ürün olarak yağ asidi metil esterleri ve gliserin, yan ürün olarak mono- ve digliseritler, reaktan fazlası ve serbest yağ asitleri elde ediliyor. Biyodizel üretimi tarlada yağlı tohumdan başladığında, hayvan yemi de ürünlerden biri. Tohumdan biyodizel eldesinin kıymetli iki ürünü olan gliserin ve yem biyodizel rafinerisini verimli ve kazançlı kılar. Biyodizel karbon döngüsünde avantaja sahip. Yağlı tohum yetişirken fotosentezde kullanılan karbondioksidi, biyodizel yanma sonucunda atmosfere veriyor. Bu nedenle biyodizelin tüketim aşamasında yani içten yanmalı motorda yakılmasında, karbondioksit emisyonunun sıfır olduğu kabul edilmekte, diğer bir deyişle biyodizel karbon nötr olarak değerlendiriliyor” sözlerine yer verdi.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM