Cumartesi, Kasım 23, 2024

6 Şubat 2023 Depreminin Bize Öğrettikleri…

İnsanlar daha çok kendilerinin ihtiyacı olan şeyleri başkalarına vermeye bayılırlar, mesela öğüt gibi.

Oscar Wilde

Yıllar önce Ustamız Oscar Wilde ne güzel söylemiş; Kendimizin yapmamamız Gereken Şeyleri, Başkalarına Öğüt Gibi Aktarmamızın ne Kadar Yanlış Olduğunu…

Maraş Kaynaklı Güneydoğu Depreminde; göz göre göre yapılan insan ve doğa kıyımlarından bir yıl geçmesine rağmen, sorumlu olan sorumsuzların depremzedelere nasihat çekmesini anlayan beri gelsin…

6 Şubat 2023 Tarinde Ne Mi Olmuştu?..

Türkiye tarihinin en büyük felaketlerinden birisi olan deprem, 11 şehri vurmasına rağmen, acısı ve tahribatı tüm yurtta hissedilmişti…

Ölenler, ailesini kaybedenler, umutlarını yitirenler, hayallerine veda edenler, anılarını kim bilir belki de silmek isteyenler…

6 Şubat gerçekten zor bir tarihti. İşte o Şubat’ın gecesi ülkemizin bir süreliğine de olsa, gündüze dönmediğine tanık olduk…

Ülke için yüksek sesle diyorum ki; o Şubat gecesi bölgede ve beynimizde hâlâ karanlık…

Kim Bilir Daha ne Kadar Karanlık Kalacak?

Kimse bu sorunun yanıtını doğru dürüst bilemiyor…

İşte o karanlık günlerde Türkiye’de muktedir olan(lar) dedi ki; Mayıs 2023’te sandığa gidiyoruz…

İnsanımız acısını, kederini bir yana bırakıp, gözünü ve kulağını seçime çevirmişti…

Kolay değildi. Pandemi, yangın, deprem, ekonomik sorunlar, sosyal ve hukuksal sıkıntıların yanına bir de hem iktidar partisinde, hem de yönetiminde yaşanan sorunlar ve Dirsek Atmalar; hükümet için, halk ve siyasiler nezdinde sonun başlangıcı gibi geliyordu…

Herkes fazla rahat, fazla emin ve fazla cüretkâr davranış içerisindeydi…

Türkiye böyle bir ortamda seçime giderken, tüm gözler deprem bölgesindeydi…

Hangi partinin ne kadar oy almasından çok, yerelde o İlleri yöneten partiler ve mevcut merkezi hükümetin sayısal karşılığı ne olacaktı?..

Bir de Can Atalay sorunu vardı. Akıldan çıkmıyordu…

Seçim yapılıp, herkes alacağını aldı. Geçmişe dönüp haklıyı hakla aramak yerine, sorun Can Atalay’dı …

İçişleri Bakanlığı’ndaki AKP kadroları; Atalay’a vekil olabilir diye onay vermişti…

Nüfus Müdürlüğü onay verip, YSK tamam demişti. İşin özüne özet olarak girersek; AKP yönetiminde olan devlet kademeleri Atalay’a olur deyip, sevgili arkadaşımız böylece seçime girmişti…

Maalesef Atalay’a mazbata verilmedi. Çünkü karşısına Gezi Parkı olayları ve davası çıkarıldı…

İnsana sormazlar mı dostlarım; “Bakanlıklar ve Yargı” onay verirken, bunlar niçin görülmedi?

Bir yerden işaret mi gelmemişti?..

Can Atalay’ın Mayıs ayından sonra değil, Gezi Parkı olaylarının yaşandığı tarihde cezaevine girdiğini unutmayalım…

Can Atalay’ın çıkması önünde bir hüküm kalmadığına devletin kurumları ikna olmuş olacak ki; vekil olabilir diye onay verdiler. Neden bir işaretle içeride kaldı? Bilen gelsin işte meydan!..

Gelelim günümüze. Ne yapıldı ne edildi de Can Atalay’ın vekilliği düşürüldü?…

Dönüp dönüp siyasiler iktidarı suçladı. Haksız değiller ama, haksız olduğu yerleri tane tane aktarayım sizlere…

TİP Genel Başkanı ve diğer vekilleri mazbatanın verildiği günde TBMM’ye gidip o mazbataları aldılar…

Sosyal Demokrat kimliğiyle bildiğimiz Kronik Ana Muhalefet Partimiz de gitti aldı…

Kısaca önüne gelen koşa koşa o mazbatayı almaya gitti…

Hatay halkının oylarıyla seçilmiş olmasına, üstelik devlet kurumları nezdinde de bir sorun olmamasına rağmen sevgili avukatımızın milletvekilliği herkesin gözü önünde düşürüldü…

Türkiye gibi geri bıraktırılmış, geliş(e)memiş, dışa bağımlı, komprador yapıdaki acenta türü sermaye yapılanmasının egemen olduğu sistemde, “Sosyal Demokrat” olduğunu kanıtlamaya çalışan süregen Ana Muhalefet Partimiz; dik durmak ve gerçekten halk için bir mücadele vermek yerine, büyük gücü iktidarın elinde olan medyada, ekran ekran gezip, sosyal medyada paylaşımlar yapıp, güya tepki örgütlemekte…

TBMM’de protestoya benzeyen girişimler olup, Anayasanın rafa kaldırıldığı, meclisin yok sayıldığı bir iklimde; AYM’ye başvuru lafından sonra, dostlar alışverişte görsünler misali, kararları herkesi bağlayan bu saygın kuruma tekrar başvuruluyor. Umarım sonuç alınır. Ben anlayamadım. Anlayan beri gelsin…

Hangi AYM? Hangi TBMM? Hangi adalet?..

Gelinen noktada şu yaşadıklarımızın altında hali hazırda bir adalet ve hukuk sorunu olmasından dolayı, zaten sıkıntı çekilmiyor mu da; Süreğen Ana Muhalefet Partimiz bildiğini okumaya devam ediyor…

İnsanları gerçekten ikna edip, inandıracak, boşa umut dağıtmayacak bir muhalefet olmadığı için yaşanmıyor mu bunlar dostlarım?

Ben yanılıyorsam sizler lütfen düzeltin!..

Bu şekilde, bu muhalefet anlayışı ile devam edilirse; ülkemiz daha çok hukuksuzluklar görecek. Antidemokratik, baskıcı ve zorba sistem giderek geri dönülmez bir faşizme evrilecek. Duyan,Bilen Gelsin İşte Meydan…

Umutlarımızı yinede kesmeyip, enseyi karartmadan mücadeleye devam gerekir dersem ne dersiniz?..

Sizleri fazla sıkmadan, sözlerimi güzel bir Erzincan türküsü ile bitireyim. Aşık İsmail Daimi ve Şenel Önaldı ustalarımızın emeklerine yüreklerine sağlık…

Elâ Gözlü Pirim Geldi,

Duyan Gelsin İşte Meydan…

Dört Kapıyı Kırk Makamı,

Bilen Gelsin İşte Meydan…

Sevgilerimle…

Dr. Mustafa Torun

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Dr. Mustafa Torun

Diğer Yazarlar