Cuma, Eylül 20, 2024

MERKEZ BANKASI BAŞKANI YİNE SARAYIN AİLESİNDEN

Sevgili Okurlarım,
Türkiye’nin kaderini ve istikbalini değiştiren bu AKP iktidarı, ve onun doğal lideri Recep Tayyip Erdoğan, devamlı surette Merkez Bankasının başına getirdiği isimlerin muhakkak surette şaibesi olması benim açımdan dikkat çekicidir. Geçtiğimiz sabah İsmail Küçükkaya’nın programında Sayın Karahan hakkında söyledikleri benim bu makalemi yazmama neden olmuştur. Merkez Bankasına daha önce tayin ettiği Hafize Gaye Erkan’ın Amerika Birleşik Devletlerinde devam eden çok önemli davaları vardır ve hakkındaki iddianame oldukça dikkat çekicidir. Günü gelince bu iddianameyi de makalem içinde vermeye çalışacağım. Kendisini suçlayan vakıf polis vakfıdır. Bunun yanı sıra birçok mali analist de ondan pek iyi olarak maalesef bahsetmemektedir.
Cumhurbaşkanı onu atamakla şansız bir durum yaratmış ancak görevden azletmek ile isabetli davranmıştır. Şimdi gelelim Sayın Karahan’ın ailesi kimlerdir. Öncelikle kendisi Prof. Dr. Servet Rüştü Karahan’ın oğludur. Peki kimdir bu Prof. Servet Rüştü Karahan. Belki hatırlarsınız, Sayın Erdoğan, çok sıklıkla Kemal Kılıçdaroğlu’nun Sosyal Sigortalar Kurumunu( SSK ) batırdığından bahseder ancak bunun doğru veya yanlış olduğunu sorgulamadan onun oy potansiyeli olan toplum kabul ederdi. Beyefendi bu kadar eleştirdiği SSK genel müdürlüğü görevini ifa ederken yolsuzluk yapanların oğullarını ise Merkez Bankasının başına atamaktan geri durmamaktadır. Amerika Birleşik Devletlerinde ve diğer kalkınmış batılı ülkelerde böyle hassas görevlerin başına getirilen insanların öz geçmişleri ile onların birinci derece akrabalarının durumları güvenlik kurumları tarafından dikkatle incelenmektedir. Ancak Türkiye’de liyakatsizlik başarı sayıldığından tarikat – siyaset – devlet triosunun çalışması gerçekleşmektedir.
Şimdi eski olaylardaki konuları bu vesile ile gündeme getirmek istiyorum. 2004 Yılında, elde edilen bir duyum işlenerek, istihbarat haline getirilmiş ve 2005 yılında, Sosyal Sigortalar Kurumu bünyesine çok yüksek fiyatla ( normal fiyatın 3 katı tutarında olmak kaydıyla ) ilaç sattığı net olarak tespit edilerek, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gizli bir soruşturma başlatılarak sonucunda iddianame hazırlanmıştır. Bu iddianame çerçevesinde olaya iştirak eden iki grup söz konusudur.
Bunlardan birisi SSK yönetici ve çalışanları ile ihaleye fesat karıştıran özel sektör grubu ve çalışanları olarak tespit edilmiştir.
Sosyal Sigortalar Kurumu yöneticileri:
Prof. Dr. Orhan Canpolat ( SSK Sağlık İşleri Genel Müdürü olup daha sonra da bu yolsuzluklara iştirakine göz yumulup, taltif edilerek yüksek ihtisas üniversitesi rektörlüğüne getirilmiştir.)
Prof. Dr. Servet Rüştü Karahan ( SSK sağlık işleri gnl. md. )
Nazmi Güleyüpoğlu ( SSK başkan vekili )
Hülya Özdemir ( SSK ilaç ve eczacılık daire başkanı )
Gülşen Terakye ( SSK yönetim kurulu üyesi )
Özel sektör grubu olarak:
Roche Müstahzarları Sanayi A.Ş çalışanları:
Faruk Yöneyman Genel Müdür ( 28 Temmuz 1991 yılında 33 sene sonra ilk Türk Genel Müdür olduğu ve onun bu rüşvet yolsuzluk sarmalına karıştığı dikkate alınmalıdır. Kendisi gözaltına alındığında 60 yaşını doldurduğu için Nisan 2005 tarihi itibariyle emekli edilmiştir. Onun yerine Rusya Genel Müdürü George Hadjiev ‘in getirilmiştir. YASED, yani yabancı sermayeli şirketlerin kurduğu örgütün başkanlığını da yaptığı bilinmektedir.)
Gökhan Demir ( Genel Müdür Yardımcısı )
Tahir Ünsal ( Kanser İlaçları Satış Müdürü )
Ecza deposu çalışanları:
Ahmet Sarıbay ( Beşer Ecza Deposu sahibi )
Burak Mehmet Sarıbay ( Beşer Ecza Deposu sahibi )
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Nazmi Okumuş’un talimatı ile organize suçlarla mücadele şube müdürlüğünün operasyonu kapsamında 14 Şubat tarihinde 22 kişi için gözaltına alınma işlemi yapılmıştır. Gözaltına alma prosedürü gereği, Faruk Yöneyman’a kelepçe takan organize suçlarla mücadele şubesinde görevli iki polis memuru, bu görevlerinden alınarak Celalettin Cerrah’ın emri ve Muammer Güler’in oluru ile Bakırköy ve Eminönü şubelerinde görevlendirilmiştir. Cumhuriyet savcılığının, uzman bilirkişi raporlarına dayanarak, hazırlamış olduğu iddianame İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilerek öncelikle 18 kişi hakkında çete kurmak, çeteye üye olmak ve ihaleye fesat karıştırmak suçlarından 10 Haziran 2006 tarihinde dava açılmıştır. Mahkeme tutuksuz yargılanmak üzere sanıkları serbest bırakmıştır. Roche Müstahzarları Sanayi A.Ş. Ecza depolarına 83 milyon YTL ile sattığı neorecormon adlı kanser ilacını sosyal sigortalar kurumu hastanelerine 230 milyon YTL ile satmıştır. Bunun yanı sıra bir ikinci bomba da yine Roche tarafından gelmiş olup bu defa kemoterapinin yan etkilerinden korumak için kullanılan neupogen adlı ilacın çok fahiş fiyatla satıldığı başbakanlık teftiş kurulu tarafından tespit edilmiştir. Bu iki ilacın alımından, kamunun zararının asgari 2.500.000 YTL olduğu değerlendirilmektedir.
Neupogen 30 mu/0.5 Ml hazır şırınga, 15 Haziran 2004 ile 25 Temmuz 2005 tarihleri arasında toplam 15.427 Kutu alınmıştır.
Neupogen 48mu/0.5 Ml hazır şırınga, 11.128 Kutu alınmıştır.
Bu dava gerek Roche, gerekse Faruk Yöneyman ile Gökhan Demir’in avukatı olan Aydın Demir tarafından baskılı bir şekilde takip edilmiştir. Dava sürecinde çok ciddi miktarlarda rüşvetin yer aldığı söylentiler arasındadır. İhaleye fesat karıştırmak nedeniyle kamunun 10 milyon seviyesinde zararı olduğu belirtilmiştir. Ancak 28 Mart 2008 tarihinde şaşırtıcı bir karar ile çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve bu örgüte üye olmak suçlarından, bu 18 sanığın beraat ettiği karar alınarak sanıkların işlediği diğer suçlar için mahkeme görevsizlik kararı vererek dosyayı İstanbul Asliye Ceza Mahkemesine göndermiştir. Gelişen mahkeme süreçleri kapsamında, nihayet, Yargıtay 8. Ceza dairesi bu beraat kararını bozarak geri göndermiştir.
Bu defa yargılama İstanbul 17. Ağır ceza mahkemesinde yapılmıştır. Sanıklara bu durumda 5 yıl hapis cezası verilmiştir. Yargılamanın bilhassa uzatılarak 12 yıl sürmesinin ardında hâkimlere yapılmış olan siyasi baskının etkili olmadığı söylenemez. Bu mahkemeden 9 Nisan 2013 tarihinde, çıkan ikinci kararda 18 sanık içinde yer alan 11 sanık için zamanaşımı nedeniyle davanın düşmesi kararı verilmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken, sanıkların suçu sabit olarak ispatlanmış olup mahkemeden 5 yıl hapis cezası almışlar fakat zaman aşımı maddesi kullanılarak davanın düşürülmesidir.
Bu aşamada Yargıtay safhasında beraat eden sanıklar da şunlardır:
Sait Ersoy
İhsan Yener Kaya
Zehra İnci Koyuncu
İsmet Şeref Sümer
Azmi Arslan
Nazmi Celal Güler
İşte sayın okurlarım, Merkez Bankası Başkanının babasının durumu budur, kendisinin aynı zamanda büyükelçilikten emekli olan Murat Mercan’ın da yeğeni olmaktadır. Bir diğer taraftan Enerji Ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Alpaslan Bayraktar’ın akrabası olduğu unutulmamalıdır. Eh netice itibariyle sen ben bizim oğlan. Sizce Sayın Erdoğan Merkez Bankasına müdahale etmez mi acaba? Değerlendirmeyi sizlere bırakıyorum.

Tayfun Gözüm

Diğer Yazarlar