Önderlik; zeka, güvenirlilik, insancıllık, cesaret ve kararlılık işidir
Makalemin başlangıcına koymuş olduğum bu anlamlı deyiş, üç bin yıl önce bile, Çinlilerin çok önemli savaş sanatı ustaları tarafından kendilerine rehber edinilmiş kavramların bütünüdür. Şöyle bir düşünmenizi rica ediyorum. Acaba 21 yıldır iktidarda ve devlet yönetiminde bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi “AKP” liderleri, bu vasıfların hangilerine sahiptir. Bir düşününüz ve değerlendirmeyi sizlere bırakıyorum. Ancak bazılarınızın cevaplarını ise, şimdiden duyar gibi oluyorum.
Günümüzde, tüm özel toplantılarımda, konferanslarımda ve dost meclislerinde, hemen herkesin, özellikle 40 yaş altı gençlerimizin konuştukları konuların başında, “Nasıl bir Türkiye olması arzu ediliyor” şablonu gelmektedir. Bu tip tartışmalar, beş yıldızlı otellerin lobi ve barlarında, zaman geçirip, puro içerek etrafı süzen, dinleyen, ancak fikirlerini açıklamayan, varlıklı kesimden kişilere de eskisinden çok rastlamaktayım. Bir diğer taraftan, gençlerimizin önemli bir çoğunluğunun Mustafa Kemal Atatürk’ü yeni keşfetmeye başladıklarını görmek, beni şaşırtmamaktadır. Çünkü 21 yıldır iktidarda olan AKP, birçok söylevinde kendi doğal liderlerinin ağzından ifade ettiği üzere, kindar ve dindar bir gençlik yetiştirmek arzusuyla, Cumhuriyetin 1923 yılından itibaren kazanılmış değerlerini erozyona uğratmak için elinden gelen her şeyi maalesef yapmıştır, halen de yapmaya hızla devam etmektedir.
Mustafa Kemal Atatürk’ü unutturmak ve kendilerinin ve partilerinin, siyasal islam çizgisindeki, ideolojileri doğrultusunda, tarihi yeniden yazmak için, Osmanlı peştamalına sarılmışlardır. Bu yeni Osmanlıcılık düşüncesinin, arka planında uygulamak istedikleri İran modeli şeriatla yönetilen din devleti olduğu ve bunun için, test edici adımlar atılarak, toplum mühendisliği yaptıkları, düşünen genç dimağlı bireyler için bir sır değildir. Bu konudaki Sayın Erdoğan’ın külliyede söylediği şeriata karşı olmak dinin bütününe karşı olmaktır sözlerinin ne kadar anlamlı olduğunu ve onların düşünce istikametinin ne olduğunu ortaya koymaktadır. Daha şeriatın ne olduğunu bile bilmeden bunun dinin bütünü sayan Sayın Erdoğan’ın bu sözlerinin maksadı da açıktır.
İşte bu gelişmeleri görüp, ülkenin gidişatının ve istikametinin, tamamen yanlış olduğuna inanan eğitimli gençler, çıkış yolunu, Mustafa Kemal Atatürk ilkelerinde bulmakta ve bu hususta bana devamlı sorular yöneltmekte, konuyla ilgili literatürler önermemi istemektedirler. Güncel olarak, karşılaştığım en önemli konulardan birisinin de ebeveynlerinin belli bir tarikat içinde olmasına karşılık, yetişen gençlerin, ateist olmaları teşkil etmektedir. Bunun yanı sıra, ebeveynlerinin sadece tarikat veya cemaat sempatizanı olan gençlerin, Mustafa Kemal Atatürk ve onun başkomutan olarak yönettiği, kurtuluş savaşının detaylarını araştırması ise dikkate değer bir sosyolojik olgudur.
Nasıl bir Türkiye düşünüyorsunuz? dendiği zaman, buna cevap veren kişilerin, eğitiminin, yaşadığı ekosistemin ve ekonomik düzeyinin etkisinde cevaplar verebileceği, ayrıca bunların da kişilere göre farklılık arz edeceği yadsınamaz bir gerçektir. İşte en önemli olan husus buradadır ki, bu farklılıkların en az düzeye indirilmesi söz konusudur. Bu asgari müşterek ise okuldur ve onun ayrılmaz bütünü olan eğitimdir.
Unutmamak gerekir ki, Türkiye devletinin sarsılmaz temelleri, binlerce yıl önce tesis edilmiştir. Ancak, o temeller üzerinde kurulan binanın, boyutu, şekli, renkleri ve içeriği ise, toplumsal amaç ve ihtiyaçlar doğrultusunda hayata geçebilecektir. Bu tesis edilen binanın, okul, ekonomi, sanat ve imar açısından güncelleştirilmesi söz konusudur. İşte inşa edilmiş olan bu binanın zaman içinde değişikliğe uğraması ve bozulması gündeme gelmiştir.
Osmanlı imparatorluğunun son dönemi, bu binanın bozulmasına, yöneticilerin, yani padişahlar ile onların tayin ettikleri sadrazam ile nazırların rüşvet ve irtikâba dalıp, yozlaşması, sebep olmuştur. Bu nedenle, milletle beraber kurtuluş savaşını takiben, toplumsal amaçlar ve toplumun sosyal renkleri üzerine yepyeni bir Türkiye Cumhuriyeti Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulmuştur. İnşa edilen, bu yeni bina eğitim, ekonomi, sanat ve imar olmak üzere dört temel unsur üzerine tesis edilmiştir. Eğitim ve öğretimin ne kadar önemli olduğu Mustafa Kemal’in kendi not defterine el yazısı ile yazdığı:
“Milleti kurtarmak isteyen her vatansever için milli onur ve fedakârlık başlıca özelliklerdir. Fakat bunlar yeterli değildir. Bir milleti kurtarmak için iyi niyet de yeterli değildir. Aynı zamanda, ilim ve eğitim lazımdır. Düşmanı mağlup eden ordularımızın sevk ve idaresinde fenni bilim ve ilmi kurallar rehberimiz olmuştur. Bir milletin geleceğini elde etmesi ve idare etmesi için de eğitim bilimi lazımdır. Eğitim biliminin faaliyet merkezi mekteptir. Milletin siyasi ve toplumsal hayatında, düşünce yapısında, her türlü dış etkiye karşı koyabilmesi için ilmi ve fenni bilimi rehber kabul edeceğiz” ifadesi çok anlamlı ve değerlidir. Hemen herkesin bu notu kendi düşünceleri çerçevesinde günümüz yöneticileri ile karşılaştırmasının gerekli olduğuna inanıyorum. Ya siz?
Bilindiği gibi vatanseverlik çok önemli bir özelliktir, fakat eğitim ve bilim ile birleştiği zaman çok etkili bir silah olacağı gözden uzak tutulmamalıdır. Buna en güzel örnek, kurtuluş savaşı olarak verilebilir. Çünkü bu savaşta, ordularımızın, bilimsel kurallar çerçevesinde sevk ve idare edilerek kendisinden çok üstün silah, mühimmat ve personel gücü karşısında mutlak ve kesin bir galibiyet kazanılması teşkil etmektedir. Bilinmesi gerekli olan en önemli konu, siyasi ve sosyal yaşamda, bireylerin düşünce yapısının oluşumunda, dış etkenlere karşı güçlü olabilmeleri için bilimi rehber kabul eden bir eğitim ve öğretim sistemine ihtiyaç vardır. İşte bu nedenle, okul çok önemlidir. Unutmamak gerekir ki, okul genç beyinlerde, insanlığa saygıyı, vatana ve millete sevgiyi, şeref ve bağımsızlığa inanmayı, bunun yanı sıra, bağımsızlık tehlikeye girdiği zaman onu kurtarmak için uygulanması gerekli kurtuluş metodu ve yolunu öğretir. Burada gündeme getirdiğim, insanlığa saygı ile vatan ve millet sevgisi, Atatürk milliyetçiliğinin temelini teşkil etmektedir. Okuldan istenen birçok önemli nokta, Mustafa Kemal’in özel not defterine yazdıklarında vardır;
“Bir milletin felaket içinde olması, bir devletin yok olma tehlikesi toplumsal ve ahlaki hastalık sonucunda olur. Toplumsal eksiklikleri kavrayarak hastalığı tedavi etmek lazımdır. Tedavi ancak ilmi ve fenni bilim suretiyle olursa şifa verir.“ Günümüzde toplumda görülen ahlaki çöküş ve erozyonun nedenlerinin tespit edilmesi çok önemlidir. İşte, bu noktalar belirlendikten sonra, okul, bilimin önderliğinde bireylerin ahlaklı, şerefli, onurlu, etik değerlere sahip olabileceğini öğretecektir. Okul, cehaleti yok etmekle beraber, bireylerin sosyal ve ekonomik hayata fiilen etkili olabilmesi için, olması gereken pratiği gerçekleştirecektir. Unutmamak gerekir ki, osmanlı imparatorluğundan sonra cumhuriyet rejimine geçilince sadece iki bakanlığın isminin başına “Milli” tanımlanması konmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı. Bu milli tanımlamasının, konulmasının çok önemli anlamı vardır. Çünkü eğitim kelimesi yalnız başına kullanıldığı zaman, herkes onu kendi anlayış ve ideolojisi yönünde şekillendirip kullanacaktır. Örneğin, dini eğitim, spor eğitimi, resim eğitimi, mental eğitim, uluslararası eğitim, gibi olur ki, bu eğitimlerin her birinin amacı farklı olup, başkadır.
Gezegenimizde, beş yüz milyon müslümanın ana, baba, hoca, medrese eğitimiyle öğrenim yapmakta olup, ahlak eğitimi aldığı hesaplanmaktadır. Ancak bu milyonlarca insan, esaret zincirleri altında zulüm görmekte, eziyet çekmektedir. Almış oldukları manevi ve ahlak onlara bu esaretten kurtarabilecek insanlık bilinç ve becerisini verememiştir. Çünkü eğitim amaçları milli değildir. Milli eğitimin dayandığı temeller, başlı başına önemlidir. İnsan haklarının öneminin anlaşılarak, saygı duyulmasının zorunluluğu başta gelmektedir. Ortak milli değerler vatan ve millet sevgisi ile bağımsızlığın savunulması gereklidir. Aklın ve bilimin rehberliğinde, eğitimin çağdaş gereklerle uyumlu olması lazımdır. Bunun yanı sıra, şeref, onur, ahlak ve etik gibi toplumsal eksiklikleri, giderici eğitim olmalıdır.
Diğer taraftan, eğitimin toplumun, sosyal ihtiyaçları ile uyumlu olması, ekonomik ve sosyal yaşama ilişkin etkili olabilecek kitleleri yetiştirmesi için önemlidir. Eğitim ve öğretim başlı başına önemlidir, onun içinde insan haklarına saygı ise bir başka değer olarak not edilmelidir. Çünkü insan hakları evrensel beyannamesi 1. Maddesinde yer alan “insanlar birbirlerine kardeşlik duyguları ile yaklaşmalıdır” ifadesi üzerinde düşünülmelidir. Çünkü AKP iktidarının 21 yıldır uyguladığı toplumu ikiye bölme politikasının nasıl açıklanabileceği sizler tarafından, sorgulanmalıdır. Toplumu, iki ayrı kampa ayrıştıran, bu politikaları uygulayan zihniyetin, eğitimle doğrudan bağlantılı olduğu unutulmamalıdır. Sayın Erdoğan ve ekibinin, bu ayrıştırma politikasını tamamen kendi menfaat ve çıkarlarını koruyabilmek amacıyla geliştirdikleri politikalarla ilgilidir.
Eğitim konseptinde ortak milli değerler konusu çok önemlidir. Unutmamak gerekir ki, bir toplumun ‘ortak düşüncesi’ vardır. Ancak ülkemizde eğitim konusu, Cumhuriyet kurulduğundan itibaren siyasi partiler tarafından birçok değişikliğe uğramıştır. Burada partilerin kendi görüş, düşünce, hayata bakışları ve ideolojilerine göre eğitim ile oynayıp önemli değişiklikler gündeme gelmiş bulunmaktadır. Bu değişikliklerin toplum tarafından refleks gösterilip itiraz edilmemesi nedeniyle, ülkede iktidara gelen siyasi partilerin, eğitim konusunda dayatmalarının tamamen önü açılmış bulunmaktadır. Siyaset içine girip, yönetime talip olanların, toplumu kendi amaçları doğrultusunda yönetebilmeleri için, halkın eğitiminin üst seviyelere çıkması, eğitimli çağdaş bir toplum olmasını maalesef istememektedirler. Bunun sonucu olarak eğitimsiz kesim, sadece dini inançları ve basit hamaset söylevleri üzerinden, gerek oy verme, gerekse ideolojik olarak yönlendirme açısından kontrol edilebilmektedir. Bir diğer taraftan, tarikat denilen hastalıklı yapı, ülke genelinde, halkın dini duygularını istismar edip kendi rant ve nakit imkânlarını artırmak için kullanmakladır. Ne yazıktır ki, aynı zamanda, siyaset bu organizasyonu, kullanarak onları bir oy deposu olarak değerlendirmektedir.
Eğitim bir milleti ya hür bağımsız yüce bir millet olarak yaşatır, ya da bir milleti esaret ve yoksulluğa düşürür. Ülkemizde son 21 yılda iktidarda olan AKP döneminde, uygulanan beceriksiz, bilimden uzak ve rasyonel olmayan ısrarcı, dayatmacı, ekonomik politikalar sonucunda, Cumhuriyet tarihinin en büyük yoksulluğu ve alım gücünün tamamen erozyona uğradığı bir ortam, Sayın Erdoğan, tarafından halkın sırtına yüklenmiştir. Günümüzde yaşanan yüksek enflasyonun tek sorumlusu Sayın Erdoğan ve onun bilimsellikten uzak deneme yanılma, metoduyla uyguladığı, ekonomik politikalarıdır. Halkın bu konuda refleksinin olmaması ise olayın bir başka sosyal boyutunu teşkil ettiği dikkate alınmalıdır.
Devamı bir sonraki yazımda…