Sigorta ve emeklilik sektörünün çatı kuruluşu Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkanı Uğur Gülen, sektördeki gelişmelere yönelik değerlendirmelerde bulundu. Trafik sigortalarındaki prim artışları konusuna açıklık getiren Gülen, prim hesaplamalarının; ilgili branştaki hasarın gerçekleşme sıklığı ve hasarın maliyeti dikkate alınarak ve önümüzdeki dönemde meydana gelebilecek maliyet artışlarına dair tahminlere dayanılarak yapıldığının altını çizdi.
Araç ve yedek parça maliyetlerinden ve asgari ücrete kadar ilgili her kalemde yaşanan artışın primleri önemli ölçüde etkilediğini belirten Gülen, “Sigorta sektörü olarak primleri belli düzeyde tutmayı dert ediniyoruz. Sağlık sigortalarıyla ilgili alternatif sağlık hizmet kuruluşlarının anlaşmalara dahil edilmesi, motor branşında ise yerli yedek parça kullanımının artırılması, hasar ödemelerinin hızlandırılması gibi birçok alanda çözüm arayışlarımızı sürdürüyoruz” diye konuştu.
Sigortalı sayısının artırmasının primler hususunda da son derece kritik olduğunu vurgulayan Gülen, trafik gibi zorunlu sigortaların mutlaka ayrı değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, “Trafik sigortaları için serbest tarife olmazsa olmaz. Fiyat kontrolü, sonrasında oluşan prim farkları ile kapatılmak zorunda kalıyor. Bu kaçınılmaz son hoşnutsuzluk yaratabiliyor” dedi.
“2024’ten umutluyuz”
2023’ün kur belirsizlikleri, ekonomik dalgalanmalar, depremin yol açtığı hasarlar, artan reasürans maliyetleriyle çok zor bir yıl olduğunu belirten Gülen, sektörün düşük mali gelir ve sigorta gelirleri nedeniyle toplam gelirinin yüzde 50’sinden fazlasından mahrum kaldığını hatırlattı. Sigorta sektörünün adeta ‘kusursuz fırtına’nın yaşandığı bir dönemi başarıyla yönettiğini belirten Gülen, 2024’ten daha da umutlu olduklarını ifade etti.
Tüm bu zorluklar ‘Sigorta kıymet bilmektir’ anlayışına sıkı sıkı sarılmamız gerektiğini bir kez daha gösterdi diyen Gülen, şöyle devam etti: “Mali kayıpları telafi etmede ‘sigortalı olmak’ kritik değerde. Gelişmiş ekonomilerdeki sigortacılıkta, bireysel ve kurumsal risk yönetimi geniş yer tutuyor ve yaşanan kayıpların önemli bir kısmı sigorta sistemi tarafından karşılanıyor. Türkiye’nin sigorta sektörü olarak, ülkemizin gelişmiş ekonomiler arasındaki hak ettiği yere ulaşması için ‘sigortalanma bilincinin’ tabana yayılmasının ne denli kıymetli olduğunu biliyor, çalışmalarımızı bu hususta yoğunlaştırıyoruz.”
Sektörden yılda 48 milyar TL katkı
Sigortacılığın milli ekonomiye, böylece Türkiye’ye ve tüm vatandaşlara çok çeşitli şekillerde fayda sağladığını vurgulayan Gülen, bu katkıları şöyle açıkladı: “Türk sigorta ve emeklilik sektörünün, sağladığı doğrudan ve dolaylı istihdam yaklaşık 200 bin kişi ve bu rakam, sağlık sektörü ve taşıt onarım sektörü gibi yan sektörlerle katlanarak artıyor. Kurumlar vergisi ve dolaylı vergiler göz önüne alındığında devletimize yılda 48 milyar TL fayda sağlıyoruz. Yine sektör olarak sağladığımız teminat, Gayrisafi Milli Hasıla’nın 30 katını buluyor. Öte yandan sigorta ve emeklik fonları, spekülatif hareketlerden uzak nitelikte olduklarından ekonomide stabilizatör etkisi yapıyorlar. Vatandaşların varlıklarının ve geleceklerinin korunması kadar yatırım, üretim, ihracat, ticaret ve istihdamın millî ekonomiye sunduğu katma değerin sürdürülebilirliğinde de kritik önem arz eden bir sektörüz.”
“Sigorta sektörü büyürse Türkiye büyür”
Sigortacılığın, bankacılıktan sonra, ülkemiz finansal sistemine en fazla katkıyı sağlayan 2. sektör olduğunu belirten Gülen, bu katkıyı büyütmek ve yüzde 5 olan sistem içindeki payımızı katlayarak ülkemizin, vatandaşlarımızın geleceğine daha güçlü koruma sağlamak için çalıştıklarının altını çizdi. Dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasındaki Türkiye’nin sigorta sektörünün bu doğrultuda gelişerek, bulunduğu 38. sıradan çok daha iyi yerlere gelmesi gerektiğini belirten Gülen, “Sigorta ve emeklilik sektörünün büyümesi sayesinde Türkiye de büyüyecek” dedi.
“Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu unutmamalıyız”
Sektörün sağladığı ve sağlayabileceği katkıların daha iyi anlaşılması için Kahramanmaraş depremlerinin doğru analiz edilmesi gerektiğini belirten Gülen, sektörün hızlı aksiyon alarak hasar ödemelerinde çok başarılı bir sınav verdiğini ifade etti.
Gerek 6 Şubat depremlerinde gerekse de bundan sonra yaşanabilecek olası afetlerde çok daha fazlasını yapabilecek güce ve sağlamlığa sahip sektörün ihtiyacının sigortalı sayısının artması olduğunu vurgulayan Gülen, “Kahramanmaraş depremleri için devletin bütçesinden ayrılan pay 105 milyar dolar. Sektörümüz bunun 5 milyar dolarlık kısmını üstlenmiş durumda. Sigortalanma bilincimiz ve sigortalı varlıklarımızı daha yüksek olsaydı, sektör olarak devletimizin üzerinden bu yükü alabilirdik. Bu da vatandaşlarımıza daha fazla yatırım, istihdam ve olanak olarak geri dönerdi. Burada bizi en çok üzen hususlardan biri sigortalanma davranışının ‘risk gerçekleştikten’ sonra ortaya çıkması, ardından ise sürdürülememesi. 6 Şubat depremleri ile sigortalanma talebinde çok hızlı bir artış olsa da bu durum 2 ay sonra sönümlenerek geçen yılın aynı döneminin bile altında kaldı. Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu, ayrıca iklim krizi nedeniyle dünyanın pek çok ülkesi gibi yeni afet riskleriyle karşı karşıya olduğunu hiç unutmamalıyız.”
Bu bağlamda olası Marmara depremi için öngörülen hasarın 325 milyar dolar olduğunu belirten Gülen, bunun yalnızca yaklaşık yüzde 10’unun sigortalı olduğunu hatırlattı. Sektörün ödediği ve üstlendiği tazminatlarla yalnızca 2023 yılında ‘günde 260 bin kişinin’ hayatına dokunduğunu ve günlük 1,2 milyar TL gibi bir tutarı ekonomiye döndürdüğünü ifade eden Gülen, “Farkındalığı ve buna bağlı olarak sigortalanma oranlarını artırarak çok daha iyi sonuçlar almamamız, ülkemizin ve vatandaşlarımızın geleceğini korumamız mümkün” dedi.
“Sigorta sektörü olarak milli bir sorumluluk üstleniyoruz”
Gülen, sigorta ve emeklilik sektörünün büyümesinin millî ekonomimiz için ihtiyaç duyulan kısa, orta ve uzun vadeli kaynağı sağlayacağını gerek vatandaşların gerekse de özel daha korunaklı hâle geleceğini, yurt içi kaynaklar artacağını ve banka dışı finansal piyasaların derinleşmesiyle ekonomideki dalgalanmalara karşı stabilizasyonun korunacağını belirtti. Tüm bunların uluslararası yatırımın ve istihdamın artarak sürmesini sağlayacağını belirten Gülen, sigortacılar olarak üstlendikleri sorumluğun bilinciyle hareket ettiklerini söyledi. Gülen, “Bu millî bir sorumluluk. Bir yandan vatandaşlarımızın varlıklarını korumak, diğer yandan ülkemize sağlanacak yatırımların önünü açmak ve devletimizin üzerindeki yükü alarak ‘Büyük ve Güçlü Türkiye’ için hizmet sağlıyoruz. Birliğimiz, tüm üye şirketleriyle birlikte bu koruma çemberini daha da büyütmek, ülkemizi hak ettiği yere getirmek için millî bir sorumluluk bilincine sahip. Ancak unutmayalım ki bu topyekûn bir mücadele. Sigorta şirketleri, acenteler, kamudaki paydaşlarımız ve artan sigortalılarımızla bu anlayışa sahip olmalı, güvenli ve refah dolu bir gelecek için omuz omuza vermeliyiz” ifadelerinde bulundu.