Dünya’yı etkileyen ekonomik krizlerin, çatışmaların, pandemi sarsıntılarının sebep ve neticeleri itibarı ile üzerinden zaman geçmesine rağmen artçı potansiyellerinin devam ettiğini ileri süren görüşler vardır. İktisadi faaliyetlerin kaynağı ile ilgili pek çok değişkenin harmanlandığı; önceleri Avrupa’da daha sonraları ABD’nde üretim, istihdam, mali piyasalar, pazar vb. başlıkların gelişmiş olarak nitelenen ekonomik yapıları dolaysız, diğerlerini dolaylı biçimde etkileyen süreçlerdir.
19.asır’dan sonra hakim iktisadi faaliyet anlayış ve pratiğinin hamisi sayılan Batı Avrupa ülkeleri, giderek bu konudaki öncülüklerini İkinci Dünya Savaşından sonra ABD’ne devretmek durumunda kaldılar. Geçmişten menkul dünya’nın dominant güç ve birikimleri ile istikamet veren emperyal politikalar içinde bulundular. İki Büyük Savaş da, neticede Avrupa Kıtası merkez olmak üzere o coğrafyada vuku bulmuştur.
Savaşlar sonrası yeni dengeler kurulmaya çalışıldı. Bilhassa 2. Dünya Harbi’nin Pasifik tarafı, Avrupa’dan sonra Avrasya, Uzakdoğu, Güneydoğu Asya, Afrika dolayısı ile Amerika kıtası hariç diğerlerini fiilen ilgilendirdi. Böylece Batı tipi bir ekonomi bürokrasisi, üretim-tüketim mekaniği değişik coğrafyalarda farklı yaşam standartlarına bağlı esnetilen yapılarda, sınırsız mali imkanlarla donatılarak kontrol edilebilir yeni bir denge arayışı arandı.
Bilim ve teknolojide sağlanılan birey’e dönük ilerlemeler, son iki asırda, geçmişte insanlık tarihinde görülmemiş bir farklılaşmayı beraberinde getirdi. Benzersiz gelişmişlik ve azgelişmişlik tablosu ortaya çıktı. Talebin sürekli körüklenmesinin yanısıra medeniyet nimetlerinin dünya nüfusunun ekseriyeti üzerinde bir anlam ifade etmediği bir gerçektir. Ancak idari coğrafyalarda, maddi farklılıkların eğitim, adalet, güvenlik gibi günümüzde esas kabul edilmiş standartlarda eşitsizlik yarattığı da bir hakikattir.
Bugüne dek yaygın kitlelerin idarelere karşı reaksiyon olarak nitelenen 60-70’li yıllarda zirve yapan gösteri hareketleri, giderek toplumsal güvenlik sorunu haline gelivermiştir. İşin garibi, bu pratik ABD, AB gibi coğrafyalara da sirayet eder mahiyettedir. Hal böyle olunca; Batı’nın 20’nci asır boyunca kültürel öncülüğünü yüklendiği, hürriyet, demokrasi idealleri ile ülke idarelerindeki pratiği çelişir durumdadır. Özellikle demokratik idareler bayraktarlığını yapan Birleşik Devletler ve bazı öne çıkan Avrupa Birliği üyelerinin seçim dönemlerinde yaşananlar oldukça hayret uyandırıcıdır. Bidayette düzenli ordular ve harpler ile yeniden kurulmaya çalışılan dengeler şimdilerde vekalet savaşları ve taşeron örgütler ile bir nevi kontrollü bunalım stratejisine evrilme istidadındadır.
Ukrayna Özel Operasyonunun(Şubat 2022) üzerinden iki yıl geçmesine rağmen evveliyatının gerilere doğru uzandığı(2004) bütünü ile dünyayı ilgilendiren çok yönlü ve su kaldıran tarafları vardır, aynı şekilde Gazze Savaşının(Ekim 2023) 5 aylık bilançosunun geriye doğru uzanan en azından(1967)1/2 asırlık yukarıdaki sıfatlara havi tarafları çoktur. ABD’nde, 5 Kasım Başkanlık seçimi öncesi ve sonrasında dünya kamuoyuna mal olan tartışmalar ve mücadeleler, hakim karar alma mekanizmalarında “geçiş dönemi” veya farklı düşüncelerin husule geldiği kanısını kuvvetlendirmektedir.