Cumartesi, Kasım 23, 2024

Madencilikteki risklerin çözümü; dayanıklılık yönetimi

Yeraltı maden işletmelerinde maliyet artışı

KPMG Türkiye Kurumsal Dayanıklılık Hizmetleri Direktörü Sagi Gün, temeli bir hayli eskiye dayanan ancak son dönemde adını çok daha fazla duyduğumuz ‘dayanıklılık yönetimi’ yaklaşımına dikkat çekti

Madencilik sektörü dünyada ve özellikle ülkemizde ekonomik kalkınma için hayati önem taşıyan bir sektör. Bu sektör, ülkemizde doğrudan ve dolaylı olarak yüz binlerce kişiye istihdam sağlıyor, önemli miktarda döviz geliri elde edilmesine katkıda bulunuyor, sanayimizin ihtiyaç duyduğu ham maddeleri yerli kaynaklardan sağlayarak ithalata olan bağımlılığımızı azaltıyor ve kırsal alanlarda bölgesel kalkınmaya katkıda bulunuyor. 

KPMG Türkiye Kurumsal Dayanıklılık Hizmetleri Direktörü Sagi Gün ülkemiz için oldukça ciddi stratejik bir konumu olan madencilik sektörü hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu. Sektör uzmanı temeli bir hayli eskiye dayanan ancak son dönemde adını çok daha fazla duyduğumuz ‘dayanıklılık yönetimi’ yaklaşımına dikkat çekti. 


“Tehditler ve aksiyonlar metodolojik bir şekilde belirlenmeli”

Sektörün ekonomik kalkınmamıza, ulusal güvenliğimize ve toplumsal refahımıza önemli katkılar sağladığına dikkat çeken Gün, “Bu nedenle, bu sektörün potansiyelinin en iyi şekilde değerlendirilmesi ve sürdürülebilir bir şekilde geliştirilmesi büyük önem taşıyor. Fakat bu sektör, jeolojik belirsizlikler, fiyat dalgalanmaları, politik riskler ve kazalar gibi çeşitli risklere maruz kalıyor. Bu riskler, madencilik işletmelerinin faaliyetlerini kesintiye uğratabilir, finansal kayıplara yol açabilir ve hatta insan hayatını tehlikeye atabilir. Bu nedenle buradaki tehditlerin ve alınabilecek aksiyonların metodolojik bir şekilde belirlenmesi gerekiyor. Dayanıklılık yönetimi, karşılaşabileceği beklenmedik ve ani değişimlere, şoklara ve krizlere karşı bir sistemin veya organizasyonun direncini ve uyum yeteneğini geliştirmeye odaklanan bir disiplin. Bu disiplin, riskleri ve tehditleri önceden tahmin ederek, bunlara karşı önlem almayı ve sistemin esnekliğini artırmayı amaçlıyor. Dayanıklılık yönetimi, tüm sektörlerde ve organizasyonlara entegre edilebilecek bir yaklaşım. Özellikle, doğal afetler, siber saldırılar, ekonomik krizler gibi risklere maruz kalan sektörlerde ve organizasyonlarda büyük önem taşıyor” dedi.


“Kişilere değil sisteme bağlı olabilmek önemli”

Gün, dayanıklılık yönetiminin temel prensiplerini de şöyle sıraladı: “Risklerin ve tehditlerin kaynağını ve olası etkilerini anlamak için kapsamlı bir analiz yapılması önem taşıyor. Belirlenen risk ve tehditleri minimize etmek için proaktif bir şekilde planlama yapmak ve gerekli önlemleri almak gerekir. Bunun için farklı bir disiplin olan ISO31000 Risk Yönetimi metodolojisi takip edilmeli. Sistemin değişime ve belirsizliğe uyum sağlayabilmesi için esnekliğini artırmak önemlidir ve bu esneklik büyük stratejik değişikliklere de açık olmayı gerektirir. Geçmiş deneyimlerden ders almak ve sürekli olarak gelişmeye açık olmak, yaşananları ve planlamaları mutlaka kurum hafızası haline getirmek ve bu sayede de kişilere değil sisteme bağlı olabilmek önemli.”

Madencilik sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin karşı karşıya olduğu tüm riskleri belirlemesi ve bu riskleri analiz etmesi gerektiğini aktaran Gün, açıklamasının devamında şunları söyledi: “Depremler, sel baskınları, toprak kaymaları ve yeraltı sızıntıları gibi jeolojik olaylar madencilik faaliyetlerini önemli ölçüde etkileyebilir. Bu risklere Jeolojik Riskler diyoruz. 2010 yılında Şili’de meydana gelen 8,8 büyüklüğündeki deprem, birçok madenin çökmesine ve madencilerin mahsur kalmasına neden olmuştu. Bu olay, jeolojik risklerin madencilik sektörü için ne kadar büyük bir tehdit oluşturduğunu açıkça gösteriyor. Bir diğer risk kategorisi ham madde ve enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar nedeniyle madencilik işletmelerinin karlılığını olumsuz etkileyebilecek Fiyat Riskleri’dir.”


“Vergi politikaları madencilik yatırımlarını etkileyebilir”

Son yıllarda demir cevheri fiyatlarındaki düşüşün, birçok madencilik işletmesinin kapanmasına neden olduğunu ifade eden Gün, “Politik istikrarsızlıklar, yasal düzenlemelerdeki değişiklikler ve vergi politikaları da madencilik yatırımlarını ve faaliyetlerini etkileyebilir ve bunları da Politik Riskler olarak adlandırıyoruz. Örneğin, Afrika’daki bazı ülkelerde politik istikrarsızlık ve yolsuzluk, madencilik yatırımlarını caydırıyor. Bir diğer ve en çarpıcı risklerin başında gelen ise kazalardır. Kazalar insan hayatını tehlikeye atabilir ve madencilik işletmelerinin faaliyetlerini durdurabilir. 2014 yılında Soma’da, 2022 yılında Amasra’da ve son olarak Erzincan’da meydana gelen maden kazalarında çok sayıda insanımızı ne yazık ki kaybettik. Bu kazalar özellikle madencilikte kaza riskinin ne kadar yüksek olduğunu ve şirketlerin mutlaka bunlara karşı hazırlık yapıp önlem almalarının gerekliliğini göz önüne seriyor. Özetle risk değerlendirmesinde her bir riskin olasılığı ve etkisi çok detaylı bir şekilde belirlenmeli ve bu risklere karşı dünya çapında kabul edilen yöntem ve iyi uygulama örneklerine göre önlemler alınmalı” diye konuştu.


“Yürütülen çalışmalar eğitim ve tatbikatlar ile sınanmalı”

Riskin oluşmasının önlenmesi için alınacak tedbirlerin yanında mutlaka oluşan krizin yönetilmesi ve akabinde işlerin sürekliliğinin sağlanması için de şirketlerin hazırlıklarını yapmaları gerektiğinin altını çizen Gün, “Risk aşamasında belirlenen her bir risk için mutlaka ayrıntılı bir kriz planı hazırlanmalıdır. Kriz planları, içerisinde ‘Olayı tanımlama ve tetikleyicileri belirleme, komuta ve kontrol yapısı, kriz iletişimi, kayıt ve kurtarma prosedürleri’ yer alacak şekilde hazırlanmalı. Yürütülen çalışmalar mutlaka eğitim ve tatbikatlar ile sınanmalı ve şirket genelinde farkındalığın artırılması sağlanmalı. Özellikle iletişim planı içerisinde böyle bir kriz yaşanması durumunda hangi iletişim kanallarının kullanılacağı, mesajların nasıl ve kim tarafından iletileceği ve hedef kitlenin kim olacağı önceden belirlenmeli” dedi.


“Dayanıklılık yönetimi kritik önem taşıyor”

Tüm bunların yanında dayanıklılık yönetiminin en kritik alt başlıklarından biri olan İş Sürekliliği Planlaması için de mutlaka hazırlıkların yapılması gerektiğini aktaran Gün, şunları söyledi: “İş sürekliliği madencilikte görece üretimde kesintisizliği sağlar, maddi kayıpları azaltır, can güvenliğini artırır, şirketin itibarını korur ve yasal zorunlulukların yerine getirilmesini sağlar. Dayanıklılık yönetimine ilişkin bu yaklaşım tek defaya mahsus bir akış olmayıp mutlaka güncel tutulması gereken bir konu. Bunu yapabilmek kolay değil ve ancak yapılan çalışmaların kurum kültürüne entegre edilmesiyle bu mümkün olacak. Eğitim ve farkındalık çalışmaları, test/tatbikatlar ve daimi bir üst yönetim desteği de yapının güncel ve zinde kalabilmesine katkıda bulunan faktörler. Özetle; dayanıklılık yönetimi, bir sistemin veya organizasyonun uzun vadeli başarısı için kritik önem taşıyor. Bu disiplinin etkin bir şekilde uygulanması, şirketlerin risklere karşı daha dirençli ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmesine yardımcı olacak.”

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM