TÜSİAD’ın raporuna göre, 2023’te kurumsal girişim sermayeleri ve kurumlar en çok yapay zekaya yatırım yaparken, bunu finansal teknoloji, e-ticaret, otomotiv teknolojileri ve hizmet yazılımı izledi
ENSAR ÇIRAK
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) tarafından şirketlerin girişimcilik faaliyetlerinde başvurduğu güncel yöntemlere yer verilen ‘Kurumlarda Girişimcilik ile Değer Yaratmak’ başlıklı rapor yayımlandı. Şirketlerde kurumsal girişimcilik alanında farkındalığın artırılması ve farklı şirket tiplerine yönelik yöntemlere yer verilmesiyle bir rehber ortaya konulmasının hedeflendiği raporda, Türkiye’de girişimcilik ve inovasyon ekosisteminin son yıllarda hızlı bir gelişme sürecine girdiği gözlemlendi. Rapora göre, 2018-2023 yılları arasında 69 adet kurumsal girişim sermayesi fonu kuruldu. 2023 yılında bu fonlardan 17’si yapay zeka, 11’i finansal teknoloji, 10’u e-ticaret, 8’i otomotiv teknolojileri ve yine 8’i hizmet için yazılım (SaaS) yatırımı yaptı.
TÜSİAD raporuna göre, kurumların girişimcilik faaliyetlerini desteklemesiyle inovasyon ikliminin ve girişimcilik ekosisteminin geliştiği gözlemlendi. Buna göre, gelişmiş girişimcilik ekosistemlerinde bulunan yenilikçi ve rekabet gücü yüksek kurumlar, ülkenin ekonomik istikrarının desteklenmesi, istihdam ve yeni endüstriler yaratma kapasitesinin gelişmesi, teknoloji tabanlı ürün pazarının çeşitlendirilmesi açısından önem taşıdı. Raporda, girişimcilik alanında yapılan çalışmaların ve sanayi – akademi – özel sektör iş birliklerinin arttığının ve bunun da girişimcilere yapılan yatırımların çeşitlenmesi, ortak çalışma alanlarının çoğalması, hızlandırıcı ve kuluçka merkezlerinin yaygınlaşması, unicorn ve yatırım hacimlerinin artması ekosistemin derinleşmesi açısından kritik rol oynadığı ifade edildi.
Türkiye, girişim sermayesi yatırımında Avrupa 7’ncisi
‘Küresel İnovasyon Endeksi 2022 Raporu’na da yer verilen çalışmaya göre, Türkiye son bir yıl bazında 4, son iki yılda ise 14 puanlık bir artışla, ilk defa üst-orta gruptaki 40 ülke arasına girdi. Rapora göre, 2022 yılında İstanbul en çok melek ve girişim sermayesi yatırımı alan Avrupa şehirleri arasında altıncı sırada yer alırken, Türkiye de Avrupa’da yedinci, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da ise üçüncü sıraya yükseldi.
Yatırım hacmi 825 milyon $’a ulaştı
Rapora göre, ekosistemin gelişiminde kurumların payının yüksek olması kurumlarda girişimcilik faaliyetlerine artan ilgiyi de gösterdi. TÜSİAD raporunda, özellikle 2022 yılında tüm zamanların rekoru kırılarak gerçekleşen 300 melek ve girişim sermayesi (venture capital-VC) yatırımının hacmi, geçen yıla oranla yüzde 26 büyüyerek 825 milyon dolar seviyesine ulaştığına dikkat çekildi. Yatırımcı profilinin de giderek önem kazandığı ekosistemde 300 yatırımdan 116’sının içinde şirket ya da kurumsal risk sermayesi sahibi olduğu görüldü. Bir önceki yıl 87 olan bu sayının yüzde 33’lük bir artış kaydetmesi ve VC geneli yatırımlarından daha hızlı biçimde artmış olması dikkat çekti. Kurumların girişimcilik ve inovasyon kültürünü benimsemesine paralel olarak Türkiye’de yürütülen kurum içi girişimcilik ve açık inovasyon programlarında da artış görüldü. 2023 yılı itibari ile verilerine göre Türkiye’de 47 kurumun kurum içi girişimcilik ve açık inovasyon programı yürüttü. Bu çalışmalar neticesinde 2022 yılında 7 spin off / spin out şirketi yatırım aldı. TÜSİAD’a göre, Türkiye’de kurumsal girişim sermayesi fonlarının sayısının her geçen gün artmasının, kurumların girişimcilik ekosistemine olan ilgisini gösteren bir başka faktör olarak öne çıktı.
Rapora göre, Türkiye’de kurumlar açık inovasyon uygulamaları ve kurum içi girişimcilik programları dışında girişimlere yatırım yapmak amacıyla ‘Kurumsal Girişim Sermayesi’ (CVC), ‘Özel Sermaye’ (PE), ‘Girişim Sermayesi Yatırım Fonu’ (GSYF), ‘Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı’ (GSYO), ‘Portföy Yönetim Şirketi’ (PYŞ) gibi yatırıma yönelik yapıları kurdu. Bununla birlikte şirketler girişimcilik ekosistemi ile yatırım süreçleri dışında daha yakından bağ kurmak ve girişimleri birlikte geliştirmek ve desteklemek amacıyla; Hızlandırma Programı, Kuluçka Merkezi, Teknoloji Geliştirme Merkezi (TEKMER) gibi girişim destek mekanizmalarını hayata geçirdi.
Girişimcilik yöntemleri zaman içinde çeşitlendi
TÜSİAD çalışmasında, özellikle son yıllarda kurumların girişimlere sağladığı yatırım desteğinin yanı sıra hayata geçirdikleri hızlandırma programları, girişimcilik merkezleri ve kuluçka merkezleri ile de katkı sağladıklarının görüldüğü belirtildi. Kurumlarda girişimcilik yöntemlerinin zaman içerisinde çeşitlendiğinin ifade edildiği rapora göre, girişimciliği kurumun DNA’sına taşımak, kültürünün bir parçası haline getirmek, girişimlerle iş birliklerini artırmak, ürün-hizmet süreçlerini geliştirmek ve yeni alanlara adım atarak pazardaki rekabet gücünü artırmak için her geçen gün daha fazla kurum kapsamlı çalışmalar yürütmeye başladı.
Rapora göre, dünyada ve Türkiye’deki örneklere bakıldığında bu dönüşümü sağlamanın tek bir reçetesi olmadığı, şirketlerin olgunluk seviyeleri ve kurumsal yapılarına göre şekillenen farklı yöntemler izleyerek bu süreci yürüttükleri gözlemlendi. TÜSİAD çalışmasında, Türkiye’de en çok uygulanan yöntemler beş ana başlık altında ele alınarak; kurum içi girişimcilik programları, açık inovasyon, kurumsal girişim sermayesi, hızlandırma programları ile inovasyon, girişimcilik ve teknoloji geliştirme merkezleri olarak listelendi.
Kurum içi girişimcilik inovatif fikirlerin önünü açtı
TÜSİAD’ın çalışmasında kurum içi girişimciliği, kurumların girişimcilik fikirlerini ağırlıklı olarak kendi kaynaklarını kullanarak gerçekleştirdikleri ve faaliyetlerin kurum içerisinde yönetildiği bir girişimcilik yöntemi olarak tanımlandı. Buna göre, kurum içi girişimcilik, bu bağlamda inovatif fikirlerin şirket çalışanları tarafından, girişimci felsefesi ve çalışma biçimiyle şirket içinde hayata geçirilmesini mümkün kıldı. Bu çalışmalar araştırma – geliştirme (Ar-Ge) gibi birimler kurmak veya teknolojik gelişimi desteklemekten öte, temeline şirket çalışanlarını oturtarak onların girişimcilik becerilerini şirketin iş, inovasyon stratejisi ve hedeflerine katkıda bulunacak şekilde kullanmalarını gerektirdi. Bir başka deyişle önemli bir kültür değişimine işaret etti. Bu yaklaşımla, girişimcilik ve inovasyon yetkinliklerinin şirket içine taşınması ve şirketin hali hazırda bulunan kaynaklarına bu yetkinliklerin aşılanması hedeflendi.
Açık inovasyon ile şirketler dış kaynaklardan beslendi
Rapora göre, açık inovasyon kavramı ise birden çok bağımsız kurumun yenilikçi fikirleri paylaşım ve iş birliği içerisinde geliştirmeye, patentleştirmeye ve ticarileştirmeye yöneldikleri yaklaşımı ifade etti. Buna göre, açık inovasyon, bir şirketin başta Ar-Ge faaliyetleri olmak üzere kendi iç kaynakları ile yeni fikir ve uygulamalar üretmesinin yanı sıra fikir, yöntem, iş gücü ve teknoloji üretme süreçlerinde dış kaynaklardan beslenmeleri anlamına geldi. Dolayısıyla bu yaklaşım, bir kurumun yeni ürün ve hizmet geliştirirken riskleri ve kazancı iş ortakları ile paylaşmasına olanak tanıdı.
Kurum içi girişimcilikte inovasyon, firmanın çalışanları tarafından geliştirilirken, açık inovasyon, iç inovasyonu hızlandırmak ve inovasyonun dış kullanımı için pazarları genişletmek amaçlı bilgi giriş ve çıkışlarının kullanılmasını sağladı. Günümüzde açık inovasyon uygulamalarının, alternatif yöntemlere kıyasla daha kapsamlı ve araştırmaya erişimin çok daha kolay olması nedeniyle, farklı sektörlerde popülerlik kazandığı görüldü. Bu bakımdan maliyetlerin düşük olması da önemli bir avantaj olarak şirketlerin karşısına çıktı. Öte yandan rapora göre, bu avantaja rağmen, fikri mülkiyet konusu zaman zaman sorunların yaşanmasına neden olabildi.
Hızlandırma programları müşteri segmentlerini belirlendi
Rapora göre, hızlandırma programları ise girişimlerin ilk ürünlerini tanımlamalarına ve oluşturmalarına, müşteri segmentlerini belirlemelerine, sermaye ve çalışanlar da dahil olmak üzere kaynakları güvence altına almalarına yardımcı olan kaldıraç olarak tanımlandı. Bu programlar, girişimlere sınırlı süre ile ücretsiz ofis alanı, donanım, mentorluk, danışmanlık sağlamanın yanı sıra melek yatırımcılar ve potansiyel finansman kaynaklarıyla ağ oluşturma fırsatları sunarak risk primlerinin düşürülmesini hedefledi.
Diğer yöntemlerle kıyaslandığında, hızlandırma programları fikrin dış kaynaklar da kullanılarak üretilmesi bakımından kısmen açık inovasyon, kaynak yönetiminin kurum içinde tutulması bakımından ise kısmen kurum içi girişimcilik programlarıyla benzerlik gösterdi. Ancak bu yöntem, kurum dışından girişimlere açık olması yönüyle kurum içi girişimcilik programlarından farklılaştı. Bu yöntemin nispeten daha çok benzediği açık inovasyon uygulamalarından farklılaşan yönü ise temel amacın fikrin hızlı biçimde ticarileştirme aşamasına geçmesinin sağlanması oldu.
Teknoloji geliştirme merkezleri mentorluk fırsatı sundu
İnovasyon, girişimcilik ve teknoloji geliştirme merkezleri de girişimcilerin fikirlerini paylaşmak, projeler üzerinde iş birliği yapmak ve karmaşık sorunlara yeni çözümler geliştirmek için bir araya gelebilecekleri fiziksel veya sanal yapılar olarak ortaya çıktı. Bu merkezlerde girişimlere çeşitli araçlar, teknolojiler, çalışma alanları, atölye çalışmaları veya eğitim programları, mentorluk fırsatları ve ağ oluşturma etkinlikleri gibi destekler sağlandı.
Şirketler bu merkezleri kurarak girişimlere beceri ve ağlara erişim sağlayarak fikirleri endüstriyi değiştiren ürün ve hizmetlere dönüştürmek için araştırmacıları, yaratıcıları ve yenilikçileri bir araya getiren imkânları sundu. Temel amacın sadece ortaklık yapan kurumların değil, ekosistemin bir bütün olarak geliştirilmesi olan bu model diğer yöntemlerle kıyaslandığında, girişimcilere ortam sağlama, prototip geliştirmelerine imkân verme, diğer kurumlarla iş birlikleri geliştirmelerini kolaylaştırma, kurum içindeki kaynakların ve süreçlerin iyileştirilmesi gibi fonksiyonlara sahip olduğu görüldü.
CVC’ler erken aşamada finansman sağladı
Rapora göre, kurumsal girişim sermayesi (CVC) ise şirketlerin bir girişim sermayesi fonu oluşturarak bu kaynaklarla girişimlere yatırım yapma uygulaması olarak öne çıktı. CVC, büyüme potansiyeline sahip olacağı öngörülen girişimlere erken aşamada sağlanan finansman olarak da tanımlandı. Burada asıl amaç inovasyonun ticarileştirilmesine yardımı olacak likiditenin sağlanarak girişimin büyümesi ve ana firmanın uzmanlığına, ağına ve bağlantılarına erişim sunulması olarak ortaya çıktı. CVC’deki inovasyon seviyesi, daha önce çözülmemiş sorunları çözen genç ve çevik şirketler tarafından oluşturulan çok sayıda yeni fikre erişime izin verdiği için spektrumun üst ucunda yer almakta. Kurum içi girişimcilik ve açık inovasyonla kıyaslandığında, CVC’nin fikrin dış kaynaklar da kullanılarak üretilmesiyle kısmen açık inovasyona, kaynakların yönetiminin kurum içinde tutulmasıyla ise kısmen kurum içi girişimcilik programına benzemesine rağmen yatırım/ finansal getiri konularına odaklanma yönünden her iki yöntemden de ayrıştığı görüldü.
CVC’ler incelenirken sık sık karşımıza çıkan girişim sermayesi (VC) kavramıyla, girişimcilerin fikirlerini geliştirmelerine imkân sağlamak için hisse karşılığında sermaye aktarımı yapılarak finansal kaynak sağlama yöntemi bakımından benzerlik gösterirken birçok yönden de farklılaştığı gözlemlendi. Temel olarak CVC bir kurum çatısı altında şirketlere yatırım yapmayı hedeflerken VC’ler bir kurumla bağı bulunmamakla birlikte şirketin kendi içinde yeni şirketler yaratmayı da hedefleyebilmektedirler. VC’ler yapılan yatırımlardan finansal getiri elde etmeye odaklanırken CVC’lerde finansal başarının yanı sıra yatırım yapılan girişimle stratejik bir uyum ve değer yaratmaya da odaklanıldığı görüldü. Bu nedenle CVC’ler pazarı geliştirebilecek yenilikçi ve niş girişimler için köprü görevi üstlendi.
Kurum ihtiyaçlarına göre girişimcilik yöntemleri farklılaştı
Raporun sonuç kısmında, birbirinden farklı özelliklere sahip kurumsal girişimcilik yöntemlerinden hangisinin kurum için en uygun olduğu, kurumun bu alan için ihtiyaç ve önceliklerine, ayırdığı kaynaklara ve hangi aşamadaki iş fikirleriyle ilgilendiğine göre değiştiği kaydedildi. Buna göre, kurum içi girişimcilik programları, kurum içindeki kültürün ve insan kaynaklarının dönüştürülmesi ve girişimcilik yetkinlikleriyle donatılması; açık inovasyon, başka kurumların kaynak ve yetkinliklerinden faydalanılması, ortak gelişime ve geliştirmeye yönelik iş birliklerinin sağlanması; CVC’ler, finansal getiri, stratejik fayda ve ticarileşme aşamasına daha yakın fikirlere yatırım yapılması ve/veya ortak olunması; hızlandırma programları, erken aşamadaki iş fikirlerinin hızlı biçimde ticarileştirme aşamasına getirilmesi; inovasyon ise girişimcilik ve teknoloji geliştirme merkezleri ise ekosistemin ortak ihtiyaçlarına hitap edilmesi yönüyle öne çıktı.
TÜSİAD raporuna göre, CVC ve teknoloji merkezlerinin işleyişi daha yüksek bütçeler gerektirdiğinden, bu yöntemlerde çoğunlukla daha ileri aşamadaki girişimlere odaklanıldı. Kurumların ihtiyaçları bakımından yapılan bir ayrımda ise kurumun kendi yetkinliklerinin yeterli olduğu durumlarda kurum içi girişimcilik programlarından, bu yetkinliklerin yetersiz kalması durumunda ise açık inovasyon ve hızlandırma programı gibi yöntemlerden yararlanıldığı görüldü.