Pazar, Ocak 5, 2025

İnşaatta yükselen değer; yapısal çelik binalar

İnşaatta, yapısal çelik yapılar, depreme karşı dayanıklı olmaları, hızlı inşa edilmeleri, sürdürülebilir olmaları gibi avantajları nedeniyle gündeme geldi


Barınma, insanın var olduğu andan beri en temel gereksinimlerinden biri. İnsanlık tarihi kadar eski olsa da geldiğimiz yüzyılda teknolojinin hızlı gelişmesi, sürdürülebilirliğin hayati bir mesele olmaya başlaması; inşaat ve yapı sektöründe önemli değişimlere neden oluyor. İnşaat sektöründe öne çıkan trendlerin başında ise, yapısal çelik binalar geliyor. Artık sadece bir eylem olmaktan çıkıp, endüstriyel bir ürüne dönüşen inşaatta, yapısal çelik yapılar, depreme karşı dayanıklı olmaları, hızlı inşa edilmeleri, sürdürülebilir olmaları gibi avantajları nedeniyle revaçta.


Kentsel dönüşüm için önemli bir alternatif

Araştırmalar gösteriyor ki, yapısal çelik yapılar, geleneksel yapılara göre, 7 ile 10 kat daha hafif ve bu oranda deprem kuvvetine daha az maruz kalıyorlar. Çelik taşıyıcılı yapılar, endüstriyel ortamda yüzde 100 denetimle üretildiklerinden insan hatalarına karşı çok daha fazla güvenilirler. Fabrikalarda, iklim koşullarından bağımsız üretildiklerinden 2-3 kat daha hızlı inşa edilebiliyorlar. Böylece yapının tamamlanma süresi geleneksel yapılara göre en az yüzde 50 daha az zaman alıyor. Enerji tasarruflu yapılar inşa etmek çok daha mümkün ve ekonomik. Ayrıca çelik ve geleneksel yapıların maliyetleri kâğıt üstünde aynı olsa da yapısal çelik yapılar, zaman ve kazanılan alanlardan dolayı her zaman daha ekonomik oluyor. Özellikle tekrarlı projelerde bu ekonomiklik çok daha artıyor. Yapısal çelik binalar, hızlı inşa edilebilmeleri nedeniyle kentsel dönüşüm için de önemli bir alternatif. Sadece konutlarda değil hastane, yurt gibi acil ihtiyaç projelerinin hızlı ve güvenli şekilde hayata geçmesini sağlıyorlar.


Endüstriyel yapılarda çelik kullanımı %5 arttı

Bütün bu avantajlarına rağmen çelik yapılar Türkiye’de olması gereken düzeyde değil. Oysa Dünya Çelik Birliği (WSA) verilerine göre, Türkiye 2020 yılında dünyanın yedinci, Avrupa’nın ise birinci büyük çelik üreticisi. Endüstriyel yapılarda çelik kullanımının 20 yılda yüzde 1’den 5’lere geldiği görülüyor. Ancak konutlar için yeterli bir artış yaşanmadı. Çelik yapıların toplam binalara göre oranı konutlarda yaklaşık yüzde 0,5 artış ile yüzde 1,5’a ulaştı.

Gerek eksik bilgi gerek alışkanlık gerekse geleneksel yapıları inşa etmek için fazla yeterliliğin aranmaması nedeniyle yapısal çelik binalar, olması gereken potansiyeli yakalayabilmiş değil. ‘Çelik yapılar pahalıdır’, ‘Çelik yapıları inşa edecek yeterli insan kaynağımız ve tesisimiz yok’ gibi bilimden ve gerçeklerden uzak birçok önyargı hâlâ varlığını sürdürüyor. Oysa hem kaynaklarının genişliği hem de yakın gelecekte dünyanın en büyük barınma ihtiyaçlarının doğacağı coğrafyada konumlanması nedeniyle Türkiye’nin yapısal çelik yapı üretiminde dünya liderleri arasına girmesi mümkün. Bunun için mevcut algının değişmesi gerekiyor.


“Türkiye, yapısal çelik yapı ihracatında dünya devleri arasına girebilir”

Consera Kurucusu ve Türk Yapısal Çelik Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Melih Şimşek, “Consera, çelik yapılar odağında bir yapıya ait mühendislik projesinden son kullanıcı deneyimine kadar tüm süreçleri multidisipliner anlayışla icra edebilen ender şirketlerden. Özellikle anahtar teslim yapı projelerindeki deneyimlerimiz, binlerce kullanıcıdan alınan geri bildirimler, çelik yapılara ait ideal üretim ve yapım yöntemlerini bize öğretti. Son zamanlarda çelik yapılara yönelik ilginin artmasından memnunuz. Consera’nın son üç yıldır yüzde 30 büyümesi de bunun kanıtı. Ancak Türkiye gerek hammaddesi gerek iş gücü potansiyeliyle yapısal çelik yapı ihracatında dünya devleri arasına girebilir. Bizler de inşaatı sadece kâr aracı değil, bir vatandaşlık görevi olarak gördüğümüz için hem ülkemizde güvenli çelik yapıların yaygınlaşması hem de ekonomimize yüksek katma değerin katılabilmesi için bu alandaki savunuculuğumuzu yılmadan sürdüreceğiz” diye konuştu.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM