Bir zamanlar ilgi çekici bir televizyon dizisi çoğumuzu ekranlara kilitlemişti. Mahallenin Muhtarları, İstanbul-Maltepe’nin göbeği olan, en eski muhiti Beşçeşmeler’de çekiliyordu. Muhit adını buradaki blok halindeki beş çeşmeden alıyor. Orada bir de tarihi ve simidi de nefis olan fırın vardır. Dizideki kahve de zaten Mahallenin en eski ve eskilerinin oturduğu kahveydi. Fırının hala çalıştığını biliyorum ama kahve sanmıyorum ki dursun. Zaten etraftaki bütün dükkanlar meyhane oldu çoktan.
Bendenizi Maltepe’ye, Beşçeşmeler’e bağlayan ise kardeşim kadar sevdiğim, hayatımdaki çok özel bir insan olan Mahmut’tur. Onunla birlikte ve onun sayesinde bir zamanlar Gırgır’ın efsane isimlerinden de olan karikatürist Gülay Batur, diş doktorum da olan Recai Arslan’ı ve adı buraya sığmayacak pekçok arkadaşı da sevgiyle katılıyorum. SBP’deki Cumartesi Söyleşileri’ni de analım.
×××
Asıl anlatmak istediğim orası değil; İzmir’in tam göbeğindeki, Dominik’teki Kültür Mahallesi Muhtarlığı; mahallenin muhtarı Nilgün Güney.
Geçen hafta Mine Piriştina’ya Alsancak Hocazade Camii’nde son görevimizi yapmış dönerken Muhtarlığın açık kapısından içeri şöyle bir baktığımda Av. Nimet Haytabay’ı gördüm, içeri doğru yöneldiğimde kısa süre önce büyüyen mekanda baktım ki muhtar Nilgün Hanım, Atilla Sertel, Kani Beko, Sema Pekdaş, Nazan Pedükcoşkun da orada.
Buyur edilince o zengin topluluğa katılmamak olmazdı. Çaylar, kahveler, tatlılarla ikrama boğdu topluluğu Nilgün Hanım. Dominik Caddesi öyle bir yer ki malum, âdeta bir geçit ve oradan geçince de Kültür Mahallesi muhtarına bir selam vermemek olmuyor. Ancak bu selam mecburiyetten değil, içtenlikle verilen bir selam oluyor. Çünkü muhtar oluşturdu iklimle bunu çok fazlasıyla hak ediyor.
xxx
O gün muhtarlıkta uzun oturduk, laf lafı açtı, güzel sohbet başlıkları oluştu. O sırada topluluğa kısa süreyle katılanların dışında Olgun Atilla ve Ümit Yaldız da katıldı. Yaldız’ı biliyordum tabii ama ilk kez karşılaştık, yakından tanıdık birbirimizi. Sohbet bir ara medya ve İzmir medyası üzerine kaydı, yararlı bir think-thank oldu diyebilirim. Sonuçta herkes güçlü bir İzmir medyasının eksikliğinde hemfikir oldu. Kani Beko’nun anıları dışında bir konu başlığı daha vardı ama onu belki ileride ayrı bir yazı konusu yaparım.
Sohbetin bir başlığı da İzmir’i yukarı çekecek bir tür düşünce platformunun oluşmasının yararlılığı idi. Kimsenin bir yere çekmeye çalışmayacağı, totalde İzmir’i yukarı çekecek farklı disiplinlerden kişiliklerin yer aldığı, örneğin geçmişte İstanbul’daki Taksim Toplantıları gibi bir platform. Bir sekreteryası olan, katılımcıların mutabakatla, oydaşma ile belirlendiği bu oluşumu hayata geçirmek İzmir’e önemli bir katkı olacaktır.
×××
Dönüşte Kani Beko bendeniz ve Sema Pekdaş’ı da aldı, Pekdaş’ın vakti yoktu, onu evine bıraktıktan sonra biz Güzelyalı’daki mekanlarımızdan Kumda Kahve’ye geçtik. Fuji Mehmet ve birkaç arkadaş daha geldi, çaylar kekler eşliğinde gelişen sohbetle akşamı ettik. Belki başka bir yazıda da muhtarlık gibi bu mekan ile sahipleri ile müdavimleri yazarım, kimbilir…
Kültür Mahallesi Muhtarı Nilgün Güney’e konukseverliği ve yarattığı birleştirici sıcak atmosfer için teşekkür ederek noktalayayım.