Cuma, Eylül 20, 2024

Kestelli: Yapısal reformları devreye alalım

İTB , nisan ayı olağan meclis toplantısında kentsel dönüşümün ve küresel iklim değişikliğinin dünya ekonomisine verdiği konuları ele aldı

İzmir Ticaret Borsası (İTB) nisan ayı olağan meclis toplantısı, İzmir Ticaret Odası (İZTO) Meclis Salonu’nda, Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer yönetiminde gerçekleştirildi. Mecliste kentsel dönüşümün ve küresel iklim değişikliğinin dünya ekonomisine verdiği zararlar gündeme alındı. Toplantıda, ekonomide zor bir dönemin en yakıcı zamanlarını yaşadığımızı vurgulayan İTB Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, Bu zor süreçte ekonomi yönetiminden en büyük beklentinin, üretim ve rekabet gücümüzü artıracak, aynı zamanda toplumsal dengeyi sağlayacak, kimseyi geride bırakmayacak adımlar atması olduğunu söyledi. Kestelli, “Parasal önlemler dönemini geride bırakıp yapısal reformları hızla devreye almamız gerektiğini bir kez daha belirtmek istiyorum” dedi.


Kestelli’den kırsal dönüşüm çağırısı

Ülkemizde son yılların en önemli gündemlerinden birisinin kentsel dönüşüm olduğunun altını çizen Kestelli, deprem riskinin bu kadar yüksek olduğu ülkemizde şehirlerimizi dirençli hale getirmek temel önceliklerimizden birisi olması gerektiğini aktardı.  Deprem riskinin kırsal kentlerde de olduğunu söyleyen Kestelli, “Adeta fay hatları sadece kent merkezlerinden geçiyor gibi bir durum söz konusu. Nüfus yoğunluğu ve ekonomik faaliyetlerin çok önemli bölümünün şehirlerimizde olduğu bir gerçek ama köylerimizin de dönüşüme ihtiyacı var. Kırsaldaki dönüşümü sadece konutların depreme dirençli hale getirilmesi olarak da görmemeliyiz. Altyapının düzeltilmesi, ulaşım imkanlarının ve sosyal imkanların artırılmasıyla birlikte bütüncül bir kırsal dönüşümü planlamalıyız. Dolayısıyla hemen başlamak ve hızlı bir şekilde ilerlemek mümkün olacak. Kırsalda yapılacak bir dönüşümün sadece depremdeki hasar riskini azaltmaya değil, kent merkezlerine göçün azaltılarak şehirleşme baskısının neden olduğu sorunların bir nebze de olsa giderilmesi ile orta/uzun dönemde ekonomik, sosyal ve kültürel birçok alana katkı sağlayacağını da göz önüne almalıyız. Bu dönüşümün tarımsal faaliyetlerin geliştirilmesine de dolaylı olarak olumlu yansıyacağını söyleyebiliriz. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Cemil Tugay’dan ricamız, çok fazla gündeme gelmeyen bu konuyu kentimizin gündemine alarak ülkemize de öncülük etmesi” diye konuştu.


Türkiye’de 26 milyon tonluk lisanslı depo yatırımı 

Ülkemizde stoklanabilir tarımsal ürünler için lisanslı depoculuk sisteminin son 10 yılda önemli bir gelişme gösterdiğini belirten Kestelli, “Kuruluş izni almış lisanslı depoların kapasitesi 19 milyon tona, bunların içerisinden faaliyet izni almış depoların kapasitesi 10 milyon tona ulaşmış durumda. Ayrıca 7 milyon ton için de kuruluş izni başvurusu yapmış lisanslı depo bulunuyor. Özetle, bugün geldiğimiz noktada ülkemizde yüzde 40’ı faaliyete geçmiş toplam 26 milyon tonluk lisanslı depo yatırımı olduğunu söyleyebiliriz. Lisanslı depolara teslim edilen ürünler için oluşturulan Elektronik Ürün Senetlerinin ticareti ise 2019 yılından bu yana Türkiye Ürün İhtisas Borsası’nda gerçekleştiriliyor. Mevcut sistemde ürünü teslim eden üreticiler ve alıcılar, TÜRİB’e, aralarında borsamızın da yer aldığı acente olarak görev yapan Ticaret Borsaları tarafından kaydediliyor. Alım satım emirleri ise mudiler tarafından doğrudan TÜRİB’e gönderiliyordu. ELÜS sisteminde aracı kurumların bulunmaması işlem derinliğinin ve rekabetçiliğin artmasına engel teşkil ettiğini söyleyebiliriz. Bu yıldan itibaren finans piyasalarında olduğu gibi ELÜS işlemlerine aracılık edecek aracı kurumlar da sisteme dahil edilecek. Kısaca ÜPAK olarak adlandırılan Ürün Piyasası Aracı Kurumları mevcut durumda sermayesinin en az yüzde 50’si Ticaret Borsalarına ait olmak üzere kurulabilecek” diye konuştu.


İklim değişikliği, tarımsal üretiminin kalitesine yansıyor 

İklim değişikliğinin tarımsal üretiminin ürün kalitesini de etkilediğini vurgulayan Kestelli, “Farklı ürünlerde buna hepimiz şahit oluyoruz. Bu etkilerin ölçülmesi alınabilecek önlemler açısından büyük önem taşıyor. Bu amaçla; bizde, iklim ve pamuk lif kalite parametreleri arasındaki ilişkiyi ölçmek amacıyla borsamız desteğinde İZLADAŞ şirketimiz ve Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi ve Borsamız iş birliğinde bir proje başlattık.  Geçtiğimiz aylarda tamamlanan ‘İklim Değişkenliği ve Bölgesel Farklılıkların Pamuk Lifi Kalitesi Üzerindeki Etkisinin Değerlendirilmesi: Türkiye’nin Başlıca Pamuk Üretim Bölgelerinin Karşılaştırmalı Analizi’ isimli projemizde önemli tespitlerimiz olduğunu söyleyebilirim. Proje sonuçlarına göre; sıcaklık ve nem gibi çevresel faktörlerin elyaf kalitesi özelliklerinde önemli farklılıklara neden olduğu görüldü. Çalışma sonuçları 20-22 Mart 2024 tarihinde Almanya’da gerçekleştirilen 37. Bremen Uluslararası Pamuk Konferansında online olarak sunuldu” ifadelerinde bulundu.


“Makro ve mikro düzeyde ekonomik problemimiz var”

Ülkemizde daha çok ekonomi gündemine odaklanılması gerektiğini ifade eden Tuncer, “2024 yerel seçimlerini geride bıraktık. Yoğun geçen seçim maratonunda sanırım hem adaylar hem de bizler yorulduk. Kazanan belediye başkanlarımızın İzmir’imiz için vaat edilen projelerini ve faaliyetlerini hızla hayata geçirmelerini diliyoruz. Çözülmesi gereken başta finansmana erişim sorunu olmak üzere makro ve mikro düzeyde birçok ekonomik problemimiz var. Toplumda huzurlu bir ortamın sağlanması için hane halkının gelirini arttırmaya yönelik ekonomik reformları bir an önce hayata geçirmeli ve sürdürülebilir büyümenin sağlanması için gerekli önlemleri taviz vermeden almalıyız” sözlerine yer verdi.


“İklim değişikliği dünya ekonomisine zarar veriyor”

Aşırı hava olayları nedeniyle en yüksek ekonomik kayba uğrayan sektörün tarım sektörü olduğunu ve küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık üçte birinden sorumlu olarak küresel ısınmanın gösterildiğini dile getiren Tuncer, “Bildiğiz gibi son yıllarda iklim değişikliği konusu dünya gündeminde önemli bir yer tutuyor. Bilim dünyasında bazı kesimler küresel iklim değişikliğini dünya ekosisteminin doğal süreci olarak nitelendirirken, bazı kesimler bunun tam tersini yani iklim değişiklinin insan kaynaklı olduğunu ve öngörüldüğünden daha karmaşık bir krize dönüştüğünü savunuyor. Kesin olan bir şey varsa her ne sebeple olursa olsun iklim değişikliği dünya ekosistemine ve dünya ekonomisine zarar veriyor” dedi.


“İklim değişikliği azaltım stratejisi ve eylem planı hazırlandı”

Almanya merkezli Postdam İklim Etkileri Araştırma Enstitüsü’nün araştırmasına göre zararın yıllık yaklaşık 38 trilyon dolar olduğunu aktaran Tuncer, “Dünya nüfusunun neredeyse yarısı geçimini tarım ve gıda sektörünün değer zincirinde faaliyet gösteren iş kollarından sağlıyor. Tarımsal üretim, gıda arzı ve istihdam güvencesinin stratejik önemini dikkate aldığımızda, ülke olarak ilkim değişikliğiyle mücadele konusunu daha fazla ciddiye almamız gerektiğini ifade etmeliyim. Bu konuda ülke olarak üstümüze düşen görevleri Paris Anlaşması kapsamında verilen Ulusal Katkı Beyanımızda dünyaya duyurmuştuk. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız bu yükümlülüklerimizi yerine getirmek üzere 2024-2030 yıllarını kapsayan iklim değişikliği azaltım stratejisi ve eylem planını hazırladı” diye konuştu.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM