ASO Başkanı Seyit Ardıç, “Dijitalleşmeyi konuşuyoruz ama konuşmaktan daha fazlasını yapamıyoruz” dedi
Ankara Sanayi Odası (ASO) 2024 yılı Meslek Komiteleri 1’inci Toplantısı Antalya’da yapıldı. Toplantıda, sanayinin ve sanayicinin sorunları, talep ve beklentiler ile öneriler değerlendirildi. Toplantının açılışında konuşan ASO Başkanı Seyit Ardıç, dünya genelinde ortalama Küresel Robot Yoğunluğu’nun 2022 yılında 10 bin çalışan başına 151 robotla en yüksek seviyeye yükseldiğini söyledi. Ardıç, “Bu oran Güney Kore’de 1012, Singapur’da 730, Almanya’da 415 seviyesinde. Ülkemiz ise 40 robotla oldukça gerilerde. Dünyada rekabetçilik hızla değişiyor, dolayısıyla ülke olarak bizim ikiz dönüşüm ve verimliliğe odaklanmamız, bunun yanında üretken yapay zeka seferberliğini de ortaya koymamız şart” dedi.
“Türkiye’de, anahtar teknolojilerin geliştirilmesi düşük”
Güncel bir araştırmaya göre, Türkiye’de firmaların sadece yüzde 22’sinin akıllı üretim sistemleri konusunda kapsamlı bilgiye sahip olduğunu gösterdiğini belirten Ardıç, şunları söyledi: “Dijital dönüşüme yatırım yapmayı planlayan firmaların oranı maalesef arzu ettiğimiz düzeylerden çok uzak. Dijitalleşmeyi konuşuyoruz ama konuşmaktan daha fazlasını yapamıyoruz.”
Türkiye’nin 2020 yılında 63 ülke arasında 44’üncü sırada bulunduğu Dijital Rekabet Gücü sıralamasında 2023 yılında 64 ülke arasında 53’üncülüğe gerileyerek 9 sıra daha geriye düştüğünü belirten Ardıç, “Endüstri 4.0 ve Toplum 5.0 kavramlarından sıkça söz ediyoruz. Fakat üretim süreçlerinde kullanamıyoruz. Makineler arası iletişim, yapay zeka, büyük veri, akıllı sensörler, eklemeli imalat ve nesnelerin interneti gibi anahtar teknolojilerin Türkiye’de geliştirilmesi ve kullanımı Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü’ndeki (OECD) en düşükler arasında” diye konuştu.
“Sanayiciler yaratıcı yıkıma göre kendini hazırlamalı”
Dünyada yapay zeka yatırımların 2022’ye göre 8 kata yakın artarak 25,2 milyar dolara ulaştığına dikkat çeken Ardıç, şöyle devam etti: “Yapılan çalışmalar yapay zekanın, çalışanları daha üretken hale getirdiğini ve daha kaliteli işlere imkan verdiğini gösteriyor. IMF’nin Yapay Zeka Hazırlık Endeksi’ne göre yapay zeka, dünya çapındaki işlerin neredeyse yüzde 40’ını etkileyecek, bazı işlerin yerini alacak, bazılarını ise tamamlayacak. Ülkemizde yapay zeka ekosistemini dünyanın en iyilerinden biri haline getirmek için doğru kurguları ve doğru güçleri bir araya getirmeliyiz. Eğitim, istihdam, girişimcilik, teknoloji ve sanayi politikalarının yeniden tasarlanması yanında, biz sanayicilerin de bu yaratıcı yıkıma göre kendimizi hazırlamamız gerekiyor.”
Türkiye’nin geleneksel veya teknolojik ürün fark etmeksizin verimliliği artırmak, pazara yenilikçi ve rekabetçi ürünler sunmak zorunda olduğunu belirten Ardıç, “Artık ne pahasına olursa olsun ihracat değil, daha yüksek katma değerli ve daha fazla döviz kazancı sağlayacak süreçlere ve iş birliklerine odaklanmalıyız. 2023 yılında yaklaşık 25 trilyon dolar olan dünya ihracatından yüzde 1’ler civarında olan payımızı artırmanın zamanı geldi. Robotik teknolojiler, üç boyutlu yazıcılar, yapay zeka ve bilişim teknolojilerinin değer zincirlerinin tüm süreçlerinde kullanımı ülkemizin aldığı payı destekleyecek unsurlar arasında” dedi.
Yüksek katma değerli sektörlerin önemine vurgu
Yüksek döviz kazancı sağlayacak sektörlerden birisinin de ilaç, tıbbi cihaz ve biyo-teknolojide yer alan ürünler olduğunu belirten Ardıç, şunları söyledi: “İlaç ve tıbbi cihaz, biyo-teknoloji gibi yüksek katma değerli alanlarda ortaya koyacağımız performansla ülkemize döviz kazandırabilir hem de ithal edeceğimiz ürünleri azaltarak dövizin ülkemizde kalmasını sağlayabiliriz. OECD sınıflamasına göre, yüksek teknoloji grubunda yer alan bu ürünlerin gerek yurt içi gerekse yurt dışı pazarlarının geliştirilmesinde kamu alımları bir kaldıraç etkisi yaratabilir. Yetkililerin, bu stratejik ürünlerin üretimi ve kullanımına yönelik daha somut ve sonuç odaklı tedbirleri devreye sokması şart. Ülke olarak Ar-Ge, bilgi yoğun ve yenilikçi sektörlerle rekabetçi ekonomi haline dönüşmemiz gerekiyor. Bu yetkinlikleri elde edebildiğimizde üretkenliği ve verimliliği arttırarak önemli bir rekabet avantajı sağlayacağımız aşikâr.”
“Nitelikli Göç Yasası hazırlanmalı” |
Düzensiz göç sorununa da değinen Ardıç, 2020 yılı verilerine göre, dünyada yaklaşık 280 milyon insanın, bulunduğu ülkeyi terk ederek farklı bir coğrafyada yaşamını idame ettirdiğini belirtti. Ardıç, “İşgücü ve beyin göçü yanında; savaş, kıtlık ve doğal afet gibi etkenler her geçen gün göçün boyutunu büyütüyor. İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, ülkemizde düzenli göçmen sayısı 4 milyon 644 bin kişi iken, 2022 Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’den yurt dışına göç edenlerin sayısı 466 bin 914’e ulaştı. Kayıtsız göçü de ilave ettiğimizde bu sayı çok daha artıyor” dedi. Türkiye’nin bugün ihtiyaç duyduğu ve orta vadede ihtiyaç duyacağı öngörülen hedef alanlarda, sektörlerde, mesleklerde ve bölgelerde nitelikli göçmenlere öncelik vermesi, niteliksiz göçmen kabullerini ise sınırlandırması gerektiğini belirten Ardıç, “Düzensiz ve yoğun göç kontrol altına alınıp engellenmeli. Zira bu tip göçler çok büyük ölçüde vasıfsız kimselerden oluşuyor. Bu durum, reel sektörün nitelikli personel ihtiyacını karşılamadığı gibi ülkemize altyapı, barınma, ulaştırma, eğitim, sağlık, istihdam, sosyal güvenlik, iç güvenlik ve benzeri alanlarda artan maliyetler yüklüyor. En önemlisi de ülkemizin demografik yapısını bozmaktadır. Düzensiz göç sorunu, Göç İdaresi ile idare edilmekten vazgeçilmeli, ivedi bir şekilde Göç Bakanlığı kurulmalı. Ülke ihtiyaçlarına göre tasarlanacak bir ‘Nitelikli Göç Yasası’nın ülkemiz için faydalı olacağını düşünüyorum” diye konuştu. |