‘Zor oyunu bozar’ deyiminin dünya siyasetinde artık sıradan ve yaygın olarak boy gösterdiği dönemler içinde bulunulmakta. Ülkeler kendi dahillerinde tarihi meşreplerine göre öteden beri var olan bu dinamiklerin özel konumları kol kırılır yen içinde kalır misali kısmen örtülü mahiyette kalsa da, dış alemde skandalvari kullanılmalara potansiyel yaratıyorlar.
Ülkeler arasında ise dünya siyasetinin belirlendiği dönemlerde güç sahibi ve oyun kurucu irade temsilinin oyunun kurallarını tanzim ile kalmayıp, süreç içerisinde kuralları bizzat çiğneyen karar ve tercihlerde bulunmaları da cebri ve emrivaki uygulamalar olarak hep var oldu ve olmakta.
Uluslararası siyasette değişimler ve güncellemeler, giderek kapsamı genişleyen çok yönlü münasebetler, çağdaşlık adına çökmeler, gizli anlaşmalar, spontane gelişmeler, ihtilaflar, haber alma, bloklaşmalar, güvenlik ve savunma meseleleri, beka sorunları, yaptırımlar dünya gündeminin devamlı bir arka planı, fonu halindedir. Haliyle ‘ateş düştüğü yeri yakar’ örneği etkilenen artık irili ufaklı tüm ülkelerin de en azından el yordamı ile farkındalık mecz eden sembolik yaptırım gücü dikkate alınmasa dahi siyaseten kuraldışı beyanlarda bulunması günlük ve olağan hadiselerdendir.
Gelişmeler, küreselleşmeye matuf özellikleri ve tarafları oranında varsa tesir kabiliyetleri açısından dikkate değer olmamalarına göre kabul görme veya satın alınma biçiminde piyasalaşmada. Sermaye ve üretimin dünya sathına yayılması, tüketim kalıplarındaki yakınlaşmalar, uluslararası kuruluşların etkinliğinin artması, çok uluslu şirketlerin egemenliği gibi unsurları ön plana çıkaran tanımlar aslında küreselleşmeyi ekonomik temelde ele alan tanımlama çabalarıdır.
Yeni toplumun temel özelliği ‘tüketim toplumu’ olarak nitelendirildiğinde neoliberal anlayışa dönük üretime yönelik bir yapılanmadan tüketime yönelik bir yapılanmaya kaydıkları, kitle iletişim araçlarının yarattığı sanal ortamla birlikte terkip olunan bir modelin pekala oluşturulabildiği, ekonominin yanı sıra siyasi, kültürel ve sosyal içerikli bir çok faktörün etkileşimde bulunmasıyla sabittir.
Ekonomik alanda özellikle gelişmekte olan ülkeler, sürecin ekonomik akışlarından çeşitli yollarla uzakta kalmakta. Dış ticaret ve yatırımlar daha çok gelişmiş ülkelere yönelmektedirler. Bu durum ülkeler arasındaki gelişmişlik düzeyini derinleştirmekte krizlere davetiye çıkarmaktadır. Siyasi alanda ise küreselleşme kavramı ulus ötesi(üstü) yönetici ve düzenleyici kurumların örgütlenmesine haliyle liberal siyasal ideolojinin ve onun kurumsal biçimlerinin yayılmasına karşılık bulmak üzere kullanılmaktadır.
Böylece devlet-ulus-birey ilişkisinin yeniden tanımlanması ihtiyacı ortaya çıkmış ulus devletin hakimiyeti sarsılarak, devletin etkin ve kararlı bir yapıya kavuşturulması gereği yoğun bir şekilde tartışılmaya başlanmıştır. Devletin görev ve yetkilerinin tartışılması çerçevesinde bilinen katılımcı demokrasi, şeffaflık, ticaret yolları, federalizm, teo-politik vb değer ve kavramlar, küreselleşme süreci tarafından popülarize edilmektedir.