Yaklaşık onbir senedir dünya siyaset gündeminde manşetlerin asli konuları dünya coğrafyasında Asya ile Avrupa arasının sıklet merkezi olduğu ve milenyum ile 2050 projeksiyonu çerçevesinde değerlendirilmeye yönelik uluslar arası rekabet ortamında yer alan gelişmelerdir. Küreselleşmenin münasebetler kulvarındaki bileşenler arasında giderek öne çıkan iktisadi unsurların etkileri her geçen gün karar ve tercih mekanizmalarının başat unsuru olarak kabul görüyor.
Toplam dünya ticaret hacminin(25 trilyon usd) ulaştığı günümüzde öngörülere göre önümüzdeki 25 yıl içinde 65-70 trilyon usd küresel hacme ulaşılacağı şeklinde bir tablo ortaya çıkıyor. Asya ile Avrupa arasındaki toplam ticaret hacminin 2023 yılı itibarıyla 1.855 trilyon usd olarak küresel ticaretin küçük bir payını oluşturmasının Asya-Avrupa arasındaki sosyal-siyasi-iktisadi-aktüel, jeopolitik, jeostratejik küresel ‘şamata’ ile bir ironi ve gerçekten tezat teşkil ettiği düşünülebilir.
Birleşik Devletler gibi Dünyanın 1 nolu ithalatçı, tüketici ekonomisinin %21.6 ithalatını (2017) gerçekleştirdiği Çin, 2022 yılı verilerine göre (%16)’ya gerileyerek 2023 yılında ise %13.9’a kadar dayandı. Üç yıl önce imzalanan ABD-Meksika-Kanada Ticaret Anlaşması’yla bir çok ürünün gümrük vergilerinden muaf tutulması da Meksika’yı öne çıkaran faktörlerden biri oldu. Böylece 20 yılı aşkın bir zamandır ABD ithalatında bir numara olan Çin, yerini Meksika’ya bırakmış oldu. Yanı sıra Hindistan, Vietnam, Polonya, Romanya’da boşluğu dolduran ülkeler oluyor.
Bu tabloya göre dünya coğrafyasındaki sıkışmalar, ihtilaf potansiyelleri, sıcak çatışmaların etkilendiği Asya-Avrupa bölgesinde küresel ve bölgesel ticari faaliyetlerin düzenli seyri istikrarlı sürdürülebilirliği için hem mevcut şartlar hem de geleceğe dönük beklentilere arz edilmek üzere geleneksel kara(otoyol-demiryolu), deniz ve hava yolu, ticaret koridorları ile tahmin edilen hacimler için yeterli taşımacılığı gerçekleştirmek hayli zor.
Asya-Avrupa jeopolitiğinde tırmanan gerginlikler bir şekilde çözüm yolu bulunacağı zamana kadar (belki de 10 yıl) geleneksel ticaret yolları ile yeni nesil ticaret koridorları arasında var olan ve olacak sert rekabet, jeopolitik fay hatlarında biriken basıncı işaret ediyor. Dünya ekonomisi ve siyasetinin güç merkezleri ticaret koridorları hakimiyetinde birbirlerine karşı yapacakları hamleleri bilhassa bu fay hatları üzerindeki basıncı arttırarak yönetmeyi tercih edecekler.
Uzakdoğu, Orta Asya ve Güney Asya’dan, Ortadoğu’ya, Kafkasya; Kuzey Afrika, Balkan’lara uzanan koridorlar söz konusu ilgi alanı içerisinde yer alıyor. Bu coğrafyalarda ki gelişmeler haliyle dünyanın günümüzde en büyük iki ve üçüncü sıradaki ekonomileri olan Avrupa Birliği ve Çin ekonomilerini fazlası ile ilgilendiriyor.