Cuma, Eylül 20, 2024

Bir Af Yasası ve Sığınmacıların Çeteleşmeleri -II

Birisi ödülü hak etmişse, ondan nefret etsen bile hakkını vereceksin. Birisi cezayı hak etmişse yakının olsa bile cezadan vazgeçmeyeceksin

Sevgili okurlarım,

Bir önceki yazıdan devam..


Günümüzde ülkemizde, AKP iktidarının 22 yıl sürecinde yapmış olduğu tüm ekonomik, idari ve diğer tüm yanlışlar ile tek yanlı icraatlar kapsamında, Türkiye Sayın Erdoğan eliyle bir MÜLTECİ ve SIĞINMACI KAMPI haline getirilmiştir.

İstanbul Belediye Başkanlığı yaptığı dönemlerden itibaren amacının sadece servet biriktirmek olduğu anlaşılan Erdoğan’ın bu zayıf noktasını çok çabuk kavrayan Avrupa birliği ülkeleri, sadece para vererek, düzensiz göçü ve sığınmacıların kendi ülkelerine girmelerini önlemiştir. Türkiye’nin ise, bu düzensiz insan akınına karşı, sınırlarını koruyamayıp açık tuttuğu için kendi halkı tarafından boy hedefinde kaldığı görülmektedir.

Genel panoramaya bakıldığında AKP iktidarının CEZASIZLIK KÜLTÜRÜ çerçevesinde devamlı af yasaları ikame etmelerinin yanı sıra, ülke genelinde çeşitli, sığınmacılardan meydana gelen suç çetelerinin oluştuğu, gündeme gelen kriminal olaylardan anlaşılmaktadır. Polis ve mahkeme kayıtlarında sayısız olay ve bunlarla ilgili operasyonların yer aldığı izlenmektedir.

Bu çeteleşmelerin bir kısmının tamamen fidye alabilmek için, yine sığınmacıları kaçırmak ile uğraştığı tespit edilmektedir. Ancak bu belirlemeler sadece polise yapılan ihbarlar çerçevesinde yakalananlar söz konusu olduğunda gerçekleşebilmektedir. Aksi takdirde, bu sığınmacı kişilerin büyük bir çoğunluğunun, hiçbir yerde kaydı bulunmadığı için istihbarat ve asayiş birimleri tarafından izlenmeleri mümkün olmadığı dikkate alınmalıdır.

Yabancı sığınmacılardan oluşan çeteleşmeler günümüzde uzun zamandan beridir çok ciddi boyutlara ulaşmıştır. Artık bu yapı ile ilgili kesin ve kalıcı tedbirlerin alınması kaçınılmaz olmasına rağmen AKP iktidarı hala cezasızlık kültürünü geliştirerek, bu bağlamda yeni vizyon yaratma peşindedir.

Yabancı sığınmacıların kendi aralarında yapılmış gibi görülen bu tip olayların temelinde ise ülkenin ne kadar ÇÜRÜMÜŞ ve YOZLAŞMIŞ olduğunu işaret etmektedir. Birçok ilçede jandarma raporlarında da yine benzer sığınmacı çeteleşmelere yer verildiği görülmektedir. Bazı olaylarda, İRANLI düzensiz sığınmacıların polis yelekleri giyerek, özellikle yabancı sığınmacıların bulunduğu bölgelerde yol kontrolü yapar gibi davranıp Afgan, Hintli, Pakistanlı, Nepalli çocuk veya gençleri kaçırarak işkence edip ailelerinden fidye isteme olayları güncel kriminal eylemlerde önemli bir yer işgal etmektedir.

Yakın bir tarih olan 2018 yılında, 18 yaşındaki Pakistanlı çocuk kaçırıldı ve 18 gün boyunca alıkonulup, devamlı işkence yapılarak çekilen videolar ailesine gönderilip onlardan fidye istenmiştir. Ancak, polisin farklı bir şekilde haberdar olması sonucu, çocuğun tutulduğu eve baskın yapılarak rehine kurtarılmıştır. Pakistanlı çocuğu kaçıranların ikisi Pakistanlı, ikisi Hintli ve dördü de Suriyeli olmak üzere 8 kişiden müteşekkil bir çete olduğu ortaya çıkarılmıştır. Bu çetenin çökertilmesi diğerlerine örnek olmamış daha başka çetelerin de kısa zamanda harekete geçtikleri görülmektedir.

Bir diğer örnek olabilecek olayda ise, İstanbul Fatihte 2020 yılında, araç içinde elleri ve ayakları bağlı bir kişi polis kontrolünde, uygulamada, tesadüfen yakalanmıştır. Ancak burada çok önemli bir nokta var ki o da kaçıranlar içinde bir de Türk baş komiserin bulunmasıdır. Olayda birkaç polis memurunun da adının geçtiğini belirtmekte yarar vardır.

Yaşanan bu olaylar çerçevesinde fidye talep etme işinin sığınmacılar arasında, bir sektör haline geldiğini göstermektedir. Yapılan bu fidye pazarlıklarında, 15.000 USD olan miktarın 1.000 USD seviyesine kadar düşebildiğini göstermektedir. Bunun bir başka tanımlaması ise, ekonomik zorlukların hatta bunalımın neticeleri ile ilgili olduğu da psikologlar tarafından yapılmaktadır.

Yine bu sığınmacıların çeteleşme olaylarına bir örnek daha verilmesi söz konusu olduğunda, Faslıların bir araya gelerek çete kurmaları, Ürdünlüleri kaçırdıkları ve fidye aldıkları bilinmektedir. Ancak polisle temas kurulmadığı için failler hiçbir zaman yakalanamamıştır. Aileler fidyeyi vererek rehineleri kurtarmışlardır. Polisin bazı olayları sonradan duyması veya hiç haberdar olmamasının da mümkün olduğu unutulmamalıdır.

Somalili kardeşlerin, yine bir fidye amacı ile çete kurduğu dokümanlarda ihbarlar sonucu yer almıştır. Pakistanlıların kurduğu çete tarafından Nepalli kardeşlerin kaçırılması olayı da polise yapılan müracaat sonucunda ortaya çıktığı için operasyon ile kurtarılmaları mümkün olabilmiştir. Bu olayın boyutunun çok farklı olduğu ve kimsenin sokakta yürüme güveninin kalmadığı da anlaşılmaktadır. Taksim meydanında gezen NAKUL NEPALİ, CHANDRAMAYA GURUNG, LAXMİ TAMAG, isimli Nepalliler yine Pakistanlı çete tarafından silah zoru ile kaçırılıp Eyüp Sultan tarafında bulunan bir eve hapsedilerek işkence yapılmış ve videoları çekilerek, onların arkadaşı NAYADRA CHAULAGAİ’ye gönderilerek 10.000 Euro fidye istenmiştir.

Fidye talep edilen kişinin Nepal dostluk derneğinde yönetici olarak bulunması nedeniyle, Beyoğlu ilçe emniyet müdürlüğünün bu kaçırılma olayından haberi olabilmiştir. Yine Taksim Meydanında tedbir alan sivil ekipler parayı almaya gelen, ALİ HASAN, MUHAMMED ŞEMRİZ ve ASMA MUSHTAQ isimli Pakistanlıları yakalamışlar ve rehinelerin bulunduğu evi de tespit ederek operasyon yapıp, Nepallileri kurtarılmışlardır. Bu olaya karışan çetenin 7 Pakistanlıdan oluştuğu anlaşılmıştır.

Burada bazı örneklerini vermiş olduğum yabancı sığınmacılardan kurulmuş çetelerin tamamen birbirinden bağımsız olarak hareket ettikleri bilinmektedir. Genel olarak kaçırılan rehinelere eziyet ve işkence yapılması, söz konusudur. Bu hususta belli bir ortalama rehin tutma süresinin 15 gün olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bunun da istisnası olarak, bir evde aylarca rehin tutulan kişilerin olması gözden uzak değildir.

Bir başka rehine olayı ise Edirne’de gerçekleşmiş ve kamuoyunda infial yaratmıştır. Hintli AKHIL KRISHNAN RADHAKRISHNAN isimli birisi İstanbul’da bir lokantada çalışmaktadır. Kendisi, iş bulunacak vaadi ile 3 Pakistanlı ile sosyal medya üzerinden temasa geçmiştir. Hintliye iş bulduklarını ifade eden Pakistanlılar, acilen Edirne’ye gelmesini isterler.

Edirne’ye şehirlerarası otobüs ile giden AKHIL KRISHNAN RADHAKRISHNAN orada 3 Pakistanlı tarafından Edirne’deki Şahin mahallesi, Şeyh Çelebi sokakta bulunan eve hapsedilerek devamlı işkence yapılır ve ailesine bu işkence videoları gönderilerek 2.500.000 rupi ( yaklaşık 1.000.000 TL ) fidye talep edilir. Bu talebi alan aile Edirne emniyet müdürlüğüne müracaat ederler. Polis gerekli teknik izleme ve takip yaparak rehinenin tutulduğu evi belirleyerek, yapılan operasyon ile Hintli kurtarılır ve 3 Pakistanlı, M.K. adındaki Türk ile beraber tutuklanırlar. Bu Türk şüphelinin ise, poliste gerek asayiş gerekse narkotik yönünden birçok suç kaydı bulunması da olayın bir başka yönünü çağrıştırmaktadır.

Pendik’te 5 Afganlıyı rehin alan Pakistanlılardan Kurulu çete rehineleri çok uzun süre tutarak devamlı işkence etmişlerdir. Bunlardan birisini öldürüp evin bahçesine gömmelerine rağmen yakalanamamışlardır. Bu olay, ev sahibinin şüphelenmesi üzerine polisin eve baskın yapmasıyla gün yüzüne çıkmıştır.

Afganlıları kaçıran çete öncelikle Afganlılardan GOLBODDİN MUHAMMED ilke temas kurmuşlardır. RASHID MUHAMMEDİN kardeşi olan bu kişi fidye talep edenlere önce 5.600 Euro göndermiştir. Kendisi Almanya’da çalıştığı için bu fidyeyi ödemek mümkün olmuştur. Ancak zaman içinde kardeşinin bırakılmadığını gören GOLBODDIN MUHAMMED İstanbul’a gelerek hemen emniyet müdürlüğüne müracaat ederek kardeşinin kaçırıldığını bildirmiştir. Netice itibariyle yapılan operasyon sonucunda RASHID MUHAMMED’İN cesedi kaçırıldığı evin bahçesine gömülerek üzerine beton döküldüğü tespit edilmiştir.

Sığınmacıların oluşturdukları çeteleşme eylemlerini, bazı emniyet yetkililerinden de dinlememe rağmen, bir de onların arasına girerek, ilk ağızdan birebir neler duyabileceğimi belirlemek için, gizli bazı görüşmeler yaptım. Öncelikle Pakistanlıların yoğun olarak yaşadıkları KUMKAPI semtinde isimlerini veremeyeceğim üç ayrı kişi ile gece geç vakit çok tenha bir sokakta, temas kurdum.

Burada, yani Kumkapı semtinde, genelde 3 odalı evlerde 15 kişi bazen de 20 kişi, 2 odalı evlerde ise, 10 kişi ancak aralarında akraba olanlar varsa 20 kişi kalabiliyorlarmış. KUMKAPI karakoluna bu fidye olayları ile ilgili ihbar yaptıkları zaman polisin hiç ilgilenmediği hususunu 4 veya 5 kişiden ayrı ayrı dinledim. Hatta bazı Pakistanlılar ise polislerin bazısının korumak için, zengin ailelerden para aldıklarını ima ediyorlardı.

Yapmış olduğum gizli görüşmeler çerçevesinde bu fidye olaylarının Pakistan kanadında iki türlü şekillendiğini gözlemledim. Bu iki ayrı uygulamanın çeteler için çok önemli ve etkin olduğunu ifade etmek isterim. Bu yollardan birincisinde Pakistanlı çete, Türkiye’ye gelecek olan kişileri ikna etmek için “bizim orada fabrikamız ve işyerlerimiz var size hemen iş verebiliriz“ diyerek daha Pakistan’da muhtemel fidye istenecek kişileri izlemeye ve ilişki kurmaya başlıyorlar.

Pakistan’daki ailelerin mali imkânlarını ve sosyal durumlarını belirledikten sonra bu kişileri devamlı izleyerek Türkiye’ye geldikten sonra kaçırıp işkence ederek çektikleri videoları ailelerine göndermektedirler. Böylece fidye isteme çok daha programlı ve etkin olmaktadır. Bu durumda çeteler açısından başarılı olduğu anlatılmaktadır.

Bir diğer ikinci yol ise, İstanbul Kumkapı’ya kadar kendi imkanlarıyla gelebilmiş olan Pakistanlılar, burada çete tarafından izlenerek ailelerinin durumları tam olarak anlaşıldıktan sonra kaçırılıp işkence edilerek ailelerinden fidye alınmaktadır. Polis tarafından yakalananların sayısı toplam çeteleşme olaylarının % 10 seviyesini bile bulmamaktadır. Bu durum ne kadar iktidar ne muhalefet tarafından maalesef ülke gündemine getirilmemektedir. Oysa olay ülkeyi sarsacak mahiyette olup ekonomik kalkınma iler de yakından bağlantılıdır.


Devamı bir sonraki yazıda…

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Tayfun Gözüm

Diğer Yazarlar