Pazar, Aralık 29, 2024

“Zorlu süreci, eylül ayından sonra hissedeceğiz”

Türkiye’nin bana göre önümüzdeki 2-3 yıl, hiç kimsenin yaşamadığı kadar zor bir sürecin içerisine gireceğini aktaran Prof. Dr. Uysal, bu sorunları ekonomik ve teknik önlemlerle çözülemeyeceğini vurguladı

FİLİZ EROL

Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Uysal, Ekonomi Muhabirleri Derneği İzmir Şubesi tarafından gerçekleştirilen ‘Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında Türkiye Ekonomisi Paneli’nde Türk ekonomisinin zayıf ve güçlü taraflarını anlattı. Türkiye’de tek bir sorunun bile çözülmediğini savunan Prof. Dr. Uysal, ekonominin akıl ve bilimle tekrar yapılanması gerektiğini bunun için de yeni bir eğitim sistemine ihtiyaç olduğunu söyledi. 

Dış kaynaklarla, el parası ile bol tüketerek bir dönem geçirdiklerini aktaran Prof. Dr. Uysal, “Türkiye’nin en büyük ekonomik sorunu bana göre üretim deseninin talep desenine de uyumsuzluğu. Şu anda bir şey alışverişe çıktığınız zaman aldığınız şeylerin büyük bir kısmı Türkiye’de üretilmeyen şeyler. Çözmemiz gereken durum üretim deseni ve talep deseni arasındaki farkın sürdürülebilir bir düzeye getirilmesi. Türkiye elde ettiği gelirleri ya da dış kaynakları uluslararası ticareti konu olmayan alanlara yatırdı. Bu uyumsuzluğun sebebi teknoloji üretmememiz ve dışa bağımlı olmamız. Türkiye bana göre önümüzdeki 2-3 yıl, hiçbirimizin yaşamadığı kadar zor bir sürecin içerisine girecek. Süreç özellikle bizi eylül ayıdan itibaren hissettirecek. Türkiye’nin ekonomik sorunları ekonomik teknik önlemlerle çözebilmenin ötesine geçtik. Ekonomik ve teknik önlemlerle para ve maliyet politikalarla biz sorunları çözemeyiz” dedi.


“Türkiye ciddi bir tarımsal üretim krizi ile karşı karşıya”

Türkiye’nin üretim değil ‘rant-fırsatlar-kurnazlık’ temelli paylaşım toplumu olduğunu aktaran Prof. Dr. Uysal, “Bu çağda bu daha fazla sürdürülemez. Ekonomide bütünsel yeniden yapılanma gerekiyor. Yeni bir kalkınma modeli geliştirip vergi ve harcama reformu sağlanmalı. Kayıt dışı ekonomiyle gerçekten mücadele edilirken entegre eğitim-üretim stratejisi oluşturmalıyız. Devletin yeniden tanımlanması ve adil bölüşüm stratejisi, yurttaşlık bilinci eğitim seferberliği yapılmalı” dedi.

Türkiye ekonomisinin cumhuriyetin kurulduğundan bugüne istikrarsız büyüyen bir ekonomisi olduğunu belirten Prof. Dr. Uysal, “1923-2023 arasında ortalama büyüme 5,1 olarak gerçekleşti. Rekor büyüme 1924-1938 arasında yüzde 7,9 büyüme var. İkinci dünya savaşı döneminde kötü bir büyüme yaşanıyor 1.3. 2000 bin yılında kişi başına düşen gelirde sıçrama var. Şu anda 13 bin dolar kişi başı gelir var. Cumhuriyetin kuruluşunda bugüne sektörlerde de istikrarsızlık var. Gıda enflasyonun da önümüzdeki 2 yılda düşme gözükmüyor. Son 3 yılda tarım sektöründe büyüme azalmış durumda. Türkiye ciddi bir tarımsal üretim krizi ile karşı karşıya. 1980’li yıllara kadar dış ticaret dengede ama 2000’li yıllardan itibaren İthalat ve ihracat arasındaki açık büyüyor. 100 yılda 3,4 milyon dolar ihracat yapmışız. 5 milyon dolar ihracat yapmışız. Dolar ile TL arasındaki en büyük açık 2023 yılında yaşandı. Enflasyon düşmesi için döviz kurunda istikrar olması lazım. Cumhuriyetin ilk dönemine belirli bir mesafe alındı ama istenilen verim alınmadı. Türkiye ürettiğinden fazla harcayan bir ülke konumunda. Harcamalar tasarruftan daha fazla” ifadelerini kullandı


“Dış borç günümüzde 500 milyar dolara dayandı”

Türkiye’de 2000 yılından bu yana hızla artan dış borca dikkat çeken Uysal, “2000 yılında 118 milyar dolar olan dış borcun günümüzde 500 milyar dolara dayanmış durumda. Cari açıkla bu dengelenmek durumunda kalınıyor. TL’nin doları satın alma gücü azaldı. Türkiye’nin ithalat trendi kendini korurken ihracatta aşağı doğru gidiş var. Bu şekilde gidersek önümüzdeki dönemde dış ticaret açığı büyüyecek.  Gelir dağılımımız oldukça bozuk. 85 milyon nüfus var 10 milyon ya çok kolay kazanıyor ya da çok kazanıyor. Ekonomik krizi sosyal kriz olarak yaşıyoruz. Yoksul sayımız çok fazla. Şirketler ve vatandaşlar gırtlağına kadar borçlu durumda. Güzle işlerde oldu yanlış işlerde oldu. Dış kaynakla bol tüketerek Türkiye’de adeta serap yaşadık. Üretim deseni talep desenine olan uyumsuzluğu var. Türkiye elde ettiği gelirleri Uluslararası ticarete konu olmayan alanlara yatırdı. AVM’lere, inşaatlarda yatırdı” diye konuştu.

Türkiye’nin çok derin sorunları olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Uysal, “Zayıf ve güçlü yanlarımız yok bizim. Türkiye’nin çözdüğü bir tane ekonomik sorun yok. Enflasyon, gelir dağılımını mı çözdü? Bu kadar sorun varsa ve çözülmüyor demek ki çözümsüzlükten beslenenler var. Bundan beslenenler bunu kontrol eder hale gelmiş. Ekonominin çözümü, ekonomi içinde tek başına değil. Türkiye’nin yeniden yapılanması gerekiyor. Tüm yapılar yeniden yapılandırılmalı. Eğitim sistemimiz yeniden yapılmalı. Yeni bir büyüme stratejisi gerekiyor” dedi.


“Enflasyonu Amerika enflasyonuna yakınsayarak bakmamız lazım”

Türkiye’de enflasyonun büyük ölçüde döviz kuruna bağlı olduğunu dile getiren Prof. Dr. Uysal, “Tarihsel süreçte de baktığınız zaman istisnalar dışında Türkiye’de enflasyon döviz kuruna bağlı çok yoğun bir şekilde artıyor ya da azalır. Dolayısıyla Türkiye’de enflasyonu düşürmek için döviz kurunda istikrarı sağlamak lazım. Şu anda bunu yapmaya çalışıyor. Ama bu durumda da TL olması gereken değerden daha değerli hale geldiği için ithal mallar ucuzluyor ve dış ticaret açığı ortaya çıkıyor. Döviz kurunu kontrol ederken teknik yöntemlerle değil enflasyonumuzu Amerika enflasyonuna yakınsayarak bunu başarmamız gerekiyor. Bunu sağlayacak yapısal önlemleri hayata geçirmemiz gerekiyor. Yoksa kısa süreçlerle, dövizi baskılayabilirsiniz. Ama bunu yapmanın Türkiye’yi nereye getirdiğini 1994 krizinde, 2001 krizinde, 2008-2009’dan sonra yaptığımız bazı yanlışlarla artık öğrenmiş olmamız gerekiyor” sözlerine yer verdi.


“Açıkları doğrudan yatırımlarla kapatabiliriz”

Türkiye’de şu anki süreci anlatan Prof. Dr. Uysal, “Enflasyon yüksek olduğu için faizler de yüksek oluyor. Ülkeye gelen sıcak paraya bağlı olarak TL yapay olarak değerleniyor. Daha çok tüketim çekişli bir büyüme yaşıyoruz.  Dışardan gelen parayla çarkları çevirmeye çalıştığımız zaman dış ticaret açığı, cari açık veriliyor. Bu açığı doğrudan yatırımlarla kapatamadığınız zaman dışarıdan borçla kapatmaya çalışıyorsunuz ve dış borçlarınızda inanılmaz şekilde artıyor. Alınan bu dış borçların kullanıldığı yerler, aldığın borçların faizini ödemenin yanında içeride istihdam, ihracat potansiyeli yaratılıyorsa problem yok. Ama geriye dönüşüm olmayacak alanlara yatırılırsa bu borçları ödemek zorlaşır. İçeri fakirleştirerek ancak bu borçlar ödenir. Türkiye ürettiğinden fazlasını harcayan bir ülke konumunda çünkü tasarruflarımız yatırımları karşılamıyor ya da harcamalar tasarruflardan daha fazla oluyor ve cari açıkla dengelemek durumda kalınıyor” ifadelerini kullandı.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM