Cumartesi, Eylül 28, 2024

Amerikalı Rahip ve Türk Hâkim -III

Çok sayıda ödül dağıtılıyorsa köşeye sıkıştılar demektir; çok sayıda ceza verdiklerinde yıprandılar demektir

Sevgili okurlarım,

Bir önceki yazıdan devam…


Şimdi gelelim işin ikinci perdesine. Sayın Erdoğan her zamanki taktiklerini kullanarak, daima fiillerini, söylevlerinin tersi olarak hayata geçirmektedir. İşte bu stratejiyi sınıflandırıp, isimlendirmek ise oldukça zordur. Halkın önüne çıkıp defalarca, “Casus olan bu rahibi ülkesine iade etmek söz konusu bile olamaz“ ifadelerine karşın, mahkeme tarafından kısa zamanda, farklı kararlarla serbest kalması ise olayın en trajik boyutunu teşkil etmektedir.

Yargıya siyasetin ağırlıklı olarak sızması Fethullah Gülen cemaatinin kurduğu okullarda yetiştirdiği hukukçuların AKP iktidarı eliyle önemli yerlere tayin edilmeleri ile ağırlık kazanmıştır. AKP iktidarı ve onun doğal lideri Erdoğan bu cemaat ile tamamen beraber hareket ederek hâkimleri, çok kısa sürelerde terfi ettirerek yüksek mahkeme üyeliklerinde görevlendirmiştir.

Erdoğan rejiminin yarattığı cezasızlık ve gözdağı ortamı hemen her yerde görünmektedir. Günümüzde gerek ilk kademe gerekse istinaf veya Yargıtay mahkemelerinden çıkan o kadar çok siyasi kararlar var ki, doktriner hukuk açısından ele alınacak hiçbir teknik unsurunun olmadığını ifade etmek yanlış olmayacaktır. Şimdi, şöyle bir düşünelim. Bu kararlara imza atan hâkimler hiç de az değildir. Bu hâkimler bir gün içinde mi düzelip vicdan sahibi olarak bağımsız kararlar verebileceklerdir? Buna imkân yoktur ve eşyanın tabiatına aykırıdır. Bana göre, kesin surette hekimler 22 yıllık AKP iktidarında kendi saygınlık ve toplum içindeki itibarlarını yitirmişlerdir.

AKP iktidarı kendi hâkim ve savcı kesimini yaratmıştır. Ancak onun ideolojisini benimsemiş olan hâkim ve savcıların bağımsız yargıda yerlerinin olmadığı, yadsınamaz bir gerçek olarak ülkenin önünde bir baraj gibi durmaktadır. Bu hâkim ve savcılar ile bağımsız bir adalet düzeni yaratılacağına inanmak ise ancak saflık olacaktır.

İşte bu rahip Brunson davasına bakan hâkim ise OKTAY Tabur’dur. 10 Ekim 1971 tarihinde Elazığ ilinde doğan Tabur, 1994 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olmuştur. Önce avukatlık stajını yaparak avukatlık ruhsatını alan Ttabur, daha sonra hakimlik sınavına girip kazanıp, 1998 yılında Konya Ereğli’de başlayan hakimlik görevi, Varto, Çınar ve Çardak ilçelerinde devam edip 2008 yılında AKP ile yakınlığı iddia edilerek Manisa iline atandığı görülmektedir.

2016 yılında Manisa’daki 8 yıllık hizmetinden sonra İzmir 2. Ağır Ceza mahkemesi başkanlığına getirilmiştir. AKP ile yakınlığı ona yükselme yolunda bir trend sağlamıştır. 2019 ile 2021 yılları arasında İzmir ilk derece adli yargı komisyon üyesi ve daha sonra 2021 yılında komisyon başkanı olarak atanmıştır.

Kendisinin PORSCHE TAYCAN marka pahalı bir aracı olması ve lüks, şatafatlı hayatının dedikoduları besler mahiyette olması onu belli bir kültürün merkezine oturtmaktadır. Adliyedeki çalışma odasının yanındaki dinlenme bölümündeki 13 tabanca ve 7 uzun namlulu silah setleri ise ayrı bir gösterişin simgesi olmaktadır.

12 Ekim 2018 tarihinde rahip Brunson, Türk makamları tarafından teröre destek vermekle suçlandı ve 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırdı. Buna rağmen Brunson’ın ev hapsinin ve hakkındaki yurt dışı yasağının da kaldırılmasına hükmedildi ve hapiste kaldığı süre göz önünde bulundurularak serbest bırakıldı. Serbest bırakılmasının ardından Brunson hemen Amerika Birleşik Devletlerine dönerek Amerika Birleşik Devletleri başkanı TRUMP tarafından da kabul edilmiştir ki bu durumda kendisinin önemli bir istihbarat mensubu olduğu netleşmiş bulunmaktadır.

Şimdi hâkim OKTAY TABUR hakkındaki yorumları ve istihbaratçı rahip Brunson’un nasıl alındığına dair değerlendirmeyi sizlere bırakıyorum.

Türkiye’de, hemen kısa zaman sürecinde bağımsız ve deneyimli bir yargı sistemi kurabilmek pek kolay değildir. Hangi siyaset kurumu, böyle bir söz verirse bunun realiteyle ilgisi olmadığını bilmek lazımdır. Çünkü, mevcut görevdeki hâkim ve savcıların önemli bir kısmı, hemen siyasi cüppelerini çıkarıp bağımsız cüppelerini giyeceklerini düşünmek abesle iştigal olur. Unutmamak gerekir ki bağımsız bir adalet sistemini kurabilmek belli bir programın uygulanmaya konması ile mümkündür. Böyle bir programın ilk ayağını ise doğru ve yansız delillerin toplanması teşkil etmektedir.

Tayfun Gözüm

Diğer Yazarlar