Perşembe, Mayıs 15, 2025

Madımak Katliamının Yıl Dönümü Unutulmamalı -II

Ben de oradaydım: nefretle beslenenler, nefretle öldürürler ancak cehaletle kontrol edilirler

Sevgili okurlarım,

Bir önceki yazıdan devam…


Ayaklanmış olan halk tarafından bu sloganlar yüksek sesle söylenirken, kendi etrafında belediye çalışanları olan CAFER ERÇAKMAK isimli Sivas belediye meclis üyesinin ayaklanmış ve isyan halinde olan halk kitlesine yön verdiğini görmüştüm. Bu kişi ve belediye çalışanlarının halkı daha fazla galeyana getirmek için ajite ettiklerini tespit ettim. Sloganların şekli yine değişmiş ve Müslüman Türkiye ve kahrolsun laiklik cümleleri arka arkaya tekrar edilir hale gelmiştir.

Bu atılan sloganlar devam ederken PAŞA CAMİSİNDEN cuma namazından çıkıp gelen bir diğer kitle de başlarındaki gençlerin TEKBİR sesleriyle hücum eder şekilde madımak oteli önünde biriktikleri görülmektedir. Bu grup gelirken başlarında yürüyen öncelikle tekbir, ALLA HÜ EKBER diyerek yürürken daha sonra ayaklanmış grubun attığı sloganların aynısını tekrar eden öncü elemanlar vasıtasıyla bu sloganlara hemen adapte olmuşlardır.

Madımak otelinin önünde bir güvenlik barikatı vardı. Ancak protestocu grup içindeki gençler hep adım adım bu barikatı geriletmek için çaba sarf etmişlerdir. Bunda da başarılı olarak barikat gittikçe gerilemiş ve otelin kapısına kadar gelmişti. Çok yakınımda olan bir kişinin “ CEHENNEM ATEŞİ GELİYOR ŞİMDİ “ dediğini de duymuştum. Bundan kısa bir süre sonra sağdan ve soldan yanan bez parçaları ile daha önce hazırlanıp kişilerin ellerine verildiği muhakkak olan Molotof kokteyllerinin atıldığını görmüştüm.

Bu kadar büyük bir halk hareketi devlete karşı yapılırken gerekli müdahale için sadece 20 kişilik bir askeri birlik gelmesi ise, oldukça hayret verici ve aynı zamanda düşündürücü bir olaydır. Başlarındaki yönetici subayın ise, o askerleri bırakıp aracına binerek gitmesi hala düşündüğüm ve bir türlü cevaplayamadığım bir olgudur.

O dönemde Sivas’ta İl Emniyet Müdürü DOĞUKAN ÖNER idi ancak gerekli önlemleri gerektiği gibi aldığı ise hiçbir zaman söylenemez. Madımak otelinde büyük bir yangın bu protestocu grup tarafından başlatıldıktan sonra etraf ana baba gününe dönmüştü. Bu kargaşa içinde halkı teskin etmesi için belediye başkanının konuşma yapmasını Vali istemiştir ki başkan TEMEL KARAMOLLAOĞLU halka bir konuşma yaptı.

Halkı ayaklanmış ve isyan halinde görüp, sakinleştirmesi gereken belediye başkanının konuşması çok dikkat çekiciydi. Kendisi; “ MÜSLÜMAN KARDEŞLERİM GAZANIZ MÜBAREK OLSUN. BİR DEFA ŞÖYLE BİR FATİHA OKUYALIM SONRA ŞUNLARIN RUHUNA EL FATİHA DİYELİM “ demiştir. Bu nasıl bir mantalitedir. Laik bir Türkiye’de resmi makamı işgal eden bir belediye başkanının konuşabileceği konu değildir. Halkı tamamen isyana ve linç girişimine teşvik etmiştir. Bunun yanı sıra halkı galeyana teşvik eden önder bir diğer kişi de belediye meclis üyesi CAFER ERÇAKIR olmuştur.

Madımak otelinin yakılması olayında belediye başkanı ve belediye meclis üyelerinden bazıları ile çalışanlarının önemli bir kısmının yer aldığını bizzat gördüm. Sivas valisi AHMET KARABİLGİN ise birçok konuşmasında “ BENİ EMNİYET MÜDÜRÜ İLE JANDARMA ALAY KOMUTANI ALDATMIŞTIR “ diyebilmiştir. Yine Madımak otelinin yakılma sahnesine bakacak olursak yangının büyüdüğü saat 20.00 sularında ve üst katlara sirayet ettiği dışarıdan bile belli olmaktaydı.

Yangın başlayıp bir süre bütün hızı ile devam ederken, ki bu devamın nedeninin yanıcı maddelerin de atılmış olmasına bağlıyorum, belediyeye bağlı itfaiyenin geldiğini gördüm. Yukarıya yani otelin üst katlarına uzatılan otomatik bir merdivenden AZİZ NESİN, LÜTFÜ KALELİ’nin yardımıyla indirilmekteydi. Kendisinin, itfaiye merdivenindeyken itfaiye erleri tarafından yumruklarla darp edildiğini gözlerimle görerek şahit oldum. Merdivenin alt kısmına gelince oradaki itfaiye eri onu kolundan tutup bir boş çuval veya bavul gibi aşağıya attı. İşte tam bu sırada bu olayları gördüğüne emin olduğum bir polis komiseri tek başına halkı yararak girdi ve AZİZ NESİN’İ bu şuursuz halkın elinden alıp polis arabasına bindirip uzaklaştırdı.

Devlet bu olayda otoritesini gösterememiş veya bilinmeyen nedenlerle göstermesi engellenmiş olup, böyle bir linç girişimini önleyememiştir. Aziz Nesin, benim öğrendiğim kadarıyla, otelden SÜLEYMAN DEMİREL ve ERDAL İNÖNÜ ile telefonla konuşup an itibariyle onlara durumu bildirip yardım istemiştir.

Bu felaketin yaşanmasına anlam verilebilmek mümkün değildir. Madımak otelinde 35 kişi ölmüş daha doğrusu öldürülmüştür. Madımak davası dosyası Ankara, Kayseri, Sivas şehirleri adliyeleri arasında aylarca gidip gelmiş ve hiçbir mahkeme yetkili olduğunu kabul etmemiş ancak Yargıtay belirlemesi sonucunda Ankara 1. numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesinde ( DGM ) bakılabilmiştir. Dava 21 Ekim 1993 tarihinde 124 sanık ve 79 kişisi tutuklu olmak üzere başlayabilmiştir.

Tamamen şeriatçı bir ayaklanma kapsamında devlet güvenlik mahkemesi tarafından, dava ele alınmıştır. Dört yıl süren davada sanıkların oturumlarda İBDA-C ile BOZKURT işaretleri yaptıkları birçok defalar kameralara yansımıştır. Günümüzde SİNAN ATEŞ davası ile kamuoyu gündemine gelen ülkücülerin bu Madımak yangını içinde de yer almalarının anlaşılır bir tarafı olduğunu söylemek o kadar kolay değildir. Bunların aynı dönemlerde polis içinde örgütlendikleri bilinmekte olup bunun yanı sıra, çek senet tahsilatlarına da ağırlık verdiklerini İzmir’deki birçok olay nedeniyle yakından bilmekteydim.

Olayda en önemli makamlarda olan Vali AHMET KARABİLGİN, Emniyet Müdürü DOĞUKAN ÖNER, Jandarma Alay Komutanı ve Tugay Komutanı olan AHMET YÜCETÜRK gibi kişilerin ifadeleri çok önemli ve aynı zamanda gerekli olmasına rağmen maalesef alınmamıştır. Dava münferit kişilerin üzerinde kurgulanarak devam etmiş ve gerçek suçlu örgüt veya organizasyonlar ile kışkırtıcı unsurların hiçbirisi eksik soruşturma ve kasıtlı olarak tespit edilememiştir. Dava kapsamında Emniyet Müdürü DOĞUKAN ÖNER’in ise, sanıklar için tanık sıfatıyla ifade vermesi ise kabul edilebilir olmamakla beraber kayda değer bir olgudur.

DOĞUKAN ÖNER, 1996 yılında bir taksiciyi öldürmesine rağmen Yargıtay’da olay nefsi müdafaa kapsamına alınmıştır. Aynı kişi emekli olduktan sonra, DREJ ALİ lakaplı ALİ YASAK adlı mafya liderlerinden birisinin Azerbaycan Bakü’deki işlerinin başına güvenlik amiri olarak getirilmiştir. Bunun nasıl bir ilişkiler yumağı içinde olduğunu görmek yeterlidir diye değerlendiriyorum.

Dava içeriğinde aranan sanıklardan birisi 27.07.1999 tarihinde Sivas Altınyayla ilçesinde evlenmiş 22.05.1997 askere gitmiş ve emniyet müdürlüğünden ehliyet almış olmasına rağmen maalesef ne hikmetse devletin kolluk güçleri tarafından yakalanmamıştır. Acaba sizce neden? Bir diğer aranan kaçak sanıklardan birisi Sivas Kangal ilçesinde düğün yapmasına rağmen o da her nedense devletin kolluk güçleri tarafından yakalanmamıştır.

Yine en önemli örnek ise Sivas Belediye Meclis Üyesi CAFER ERÇAKIR olmaktadır. Kendisi yakalanmamak için, firar ettikten sonra Sivas’ta ikamet etmesine ve devamlı aranmasına rağmen hiç yakalanmamış ancak ölümü ile beraber davası da zaman aşımı nedeniyle düşürülmüştür. Tabi bunların nasıl olabileceğini demokratik ülkelerde sorgulamak gereklidir. Ancak ülkemizde polis kuruluşunun içinde meydana gelen yozlaşmaların çok ciddi boyutlarda olduğunu bu vesile ile not etmeden geçemeyeceğim.

Anayasa mahkemesi bu dava ile ilgili yapılan müracaatı 7 yıl süre ile gündemine almamıştır. Madımak katliamı İNSANLIĞA KARŞI YAPILMIŞ OLAN BİR SUÇTUR ve bunun zamanaşımına uğraması ise söz konusu değildir. İşte şimdi tam sırasıdır ki ülkenin varlığının korunmasının belkemiği olan Anayasa Mahkemesinin bu müracaatı 7 yıl süre ile gündemine almamasının nedeninin, sizlerin vicdanında sorgulanması gerektiğine inanıyorum.

Tayfun Gözüm

Diğer Yazarlar